Hanedanlığın duru güzeli: Kendall Jenner
Röportaj

Hanedanlığın duru güzeli: Kendall Jenner

Günümüzün en fazla takipçiye sahip, en çok fotoğraflanan insanlarından biri. Kardashian’ların en yeni ve belki de en süper yıldızıyla gerçekten tanışmaya hazır mısınız?

Mart ayının başlarında bir perşembe sabahı. Doğan güneş Paris’i aydınlatıyor. Kendall Jenner üç kişilik Smart marka otomobilinin koltuğunda oturuyor. Hemen yanındaki Ashleah, Kendall’ın menajeri, akıl hocası ve arkadaşı. Onu Avenue de la Grande-Armée’ye yönlendiriyor.

Kendall Jenner, henüz genç yaşına rağmen kariyerinde çok ileri bir noktada. Yılda en az beş - altı kere Paris'e geliyor; pek emin değil. Buraya genelde iş için geliyor; geliyor gelmesine ancak pek bir şey anlamıyor. Bu defa şehri keşfetmek niyetinde. “Bir kemer var” diyor eliyle Arc de Triomphe’u göstererek.

Anıtın civarındayken kendimize birkaç donut alıyoruz. Kendall güneş gözlükleri, soluk pembe tişörtü ve Chloé sneaker’larıyla kıkırdıyor. Los Angeles’lı olmanın verdiği rahatlıkla Paris trafiğinde zikzaklar çiziyor; sanki geniş bir kaldırıma çarpınca oluşacak sevimli bir patlamada hepimiz ölmeyecekmişiz gibi. Bazı modellere has, eşsiz bir mizacı var; daha çok lise arkadaşınızı andırıyor. Güneş ışığı otomobilin ön camından geçerek tıpkı şu anda olduğu gibi yüzüne vurduğunda, tüm yüz hatlarını ve milyonda bir rastlanan genetik mirasının sonuçlarını ortaya çıkarıyor. Bizi Champs-Elysées’den Avenue George V’e doğru götürüyor ve ansızın patlayan kamera flaşlarının ortasına düştüğümüz Four Seasons’ta indiriyor.

Üst katta bir kapıyı çalıyor ve Kendall’ın annesi Kris Jenner, üstünde yalnızca leopar desenli bir sabahlıkla karşımıza çıkıyor. Saçı ıslak ve düzleştirilmiş, cildi nemli ve yağlı. “İçeri girin” diyor, televizyondan iyi tanıdığım ve karşısındakini ölümle tehdit ediyormuş gibi çıkan ses tonuyla. Karşımdaki sehpada meyvelerle dolu bir kase var, Chanel torbaları limon sarısı halının üzerine yayılmış durumda. Kris bana koltuğu gösterirken, bir stil danışmanı onun saçıyla ilgileniyor. Kris, ilgiyle Kendall’a dönüyor ve “Dün gece kiminle dışarı çıktın?” diye soruyor.

Bir mumum yanışını izliyor ve Kendall’ın cevabını dinliyorum: “Gigi’yle.” Gigi Hadid, Kendall’ın en yakın arkadaşlarından ve aralarında Cara Delevingne, Joan Smalls ve Karlie Kloss’un da olduğu yeni nesil lüks moda modellerinden biri. 21’inci yüzyılın bilinmezliğine itiraz eden hali, rayından çıkmış dilekleri ve Twitter güncellemeleriyle, kısıtlanamaz ünlülerden biri o da.

Süper modeller... Bir başka deyişle Gisele, Naomi ve ve Kate’i görmediğimizden beri güzellikleri ve eğlenme şekilleriyle gündemde olan, şöhreti çiçeklerle dolu bir çayır gibi gören ve o çiçekleri her gün Instagram’a yükleyen kızlar takımı.

Kris, Kim ve Kanye’nin evlerine gitmek üzere olduğunu söylüyor. Öğleden sonra üçü, Kendall’ın podyuma çıkacağı Balmain defilesinde buluşacaklar.

Kendall, yarı dinler halde, bir ergenin huysuzluğu ve otel odasında yaşayan birinin rahat tavırlarıyla odanın içinde boydan boya dolanıyor, sarı Selfridges torbalarına uzanıyor ve tavşan kürkünden sınırlı sayıda üretilen, Karl Lagerfeld imzalı siyah bir şapka çıkarıp başına geçiriyor; Kris’in aynasında kendini inceliyor.

Şimdi, belki de jet lag yüzünden, tüm bunları abarttığımı düşünüyor olabilirsiniz. Ancak siz de benimle birlikte Kardashian’larla aynı ortamda bulunsaydınız, doğru söylediğimi görebilirdiniz.

Esmer tenli ve Swarovski taşlarıyla süslenmiş Kendall Jenner, yakın geçmişte Kardashian ailesinin yeni ve bunaltıcı bir evrimi olarak nitelendiriliyordu. Şöhret olmak için çılgınca yanıp tutuşan bu kadın da bu ailenin tüm fertleri gibi televizyon sayesinde meşhur olmadı mı? Ailenin her anını kayda alan dizi ve E! kanalında yayınlanan Keeping Up with the Kardashians sayesinde... Jon Hamm veya Guy Fieri gibi. Ancak Four Seasons’ın limon sarısı süitinde otururken, annesinin onu izleyen gururlu bakışları altında Kendall Jenner, hakkında söylenen her şeyi geride bırakmış gibi. Belli ki hiçbir şey umurunda değil.

Şimdi biz, kendi adını taşıyan bu 630 dolar değerindeki şapkasıyla onu incelerken, o etrafa dağılan torbalar arasında gidip geliyor. Kendall, bizim çocuklarımız ve çocuklarımızın da çocukları için isteyeceğimiz şeye sahip: İstikrarlı bir iş ve parlak bir talih. Bunu küçümseyebilirsiniz ama gerçek bu. Gelecekte kızımın böyle bir odada olması için, bu şapkayı takması için her şeyimi verirdim. Dedem Brooklyn’de bir yetimhanede büyümüş ve ben şimdi burada, Paris’te Four Seasons’tayım; atalarım bununla gurur duyarlardı, çok teşekkür ederim. Ancak Jenner’ların sahip olduğu şey kesinlikle çok başka.

Kendall şimdiden ailesinin en incelikli üyesi. “Hayatım her zaman farklı şekillendi” diyor: “Demek istediğim, şovlardan önce, babam yine olduğu kişiydi. Olimpik bir atletti ama biz yine galalara giderdik. Kırmızı halıda yürümeden önce bizler de küçük çocuklardık.” Çocukken Neverland Ranch’i ziyaret etmiş. “Hatırlıyorum, tam oradan ayrılırken Michael Jackson geldi. Ve ben ‘Aman tanrım, bu Michael Jackson!’ dedim.” Ardından başka bir anısına geçiyor: “Küçükken bir at topluluğuyla birlikte yaşardık.” Bunları sıradan şeylermiş gibi anlatması beni şaşırtıyor. Bir at topluluğu! Amerika! Tüm çocuklarımız atlarla iç içe yaşayabilse keşke...

Four Seasons’ın dışında paparazziler kök salıp yosun tutmuş durumda. Jenner’ın çalışanları bizim ufak tefek minnacık Smart aracımızı devasa bir Range Rover’la değiştirirken fotoğrafçıların flaşları patlıyor ve Kendall nazikçe, şoföründen direksiyona kendisinin geçmesine müsaade etmesini istiyor. Nasıl sürmesi gerektiğini daha 10 yaşındayken babası Bruce öğretmiş. Otomobilleri ve scooter’larıyla çevresini sarıp daireler çizen fotoğrafçılar arasında, ne kadar kolay ve doğal araba kullandığını fark etmem zaman alıyor. Sadece camdan dışarı bakmak bile benim başımı döndürürken o sadece sırıtıyor.

Bu çılgın hayat, onun tek bildiğiydi. Bir düşünün! Neyin içine doğacağımızı hiçbirimiz seçemiyoruz ancak bazılarımız onunki gibi imkanlara sahip doğuyor. Kelimenin tam anlamıyla televizyonlarda canlı yayında büyümüş. Keeping Up with the Kardashians’dan önce hayatının nasıl olduğunu kendisi bile hatırlamakta zorlanıyor. Annesi ve kız kardeşleri bunu seçti. Ancak Kendall “Ben ve küçük kız kardeşim içine çekildik” diyor: “Yani etrafımızda bir TV şovu olacaktı ve söz hakkımız yoktu, zaten nasıl bir söz hakkımız olabilirdi ki? Şov bizim evimizin içindeydi. İçinde olmamamızın imkanı yoktu.”

“Bunu seçen sen olsaydın ne değişirdi? Şu anda böyle bir şeyi kabul eder miydin?” diye soruyorum. “Şu anda mı?” diye yanıtlıyor beni. Gerçekten şaşırmış görünüyor: “Dürüst olmak gerekirse bu soruya yanıt veremem. Hiçbir fikrim yok. TV şovu başladığında 10 yaşındaydım. Ondan öncesi nasıldı hatırlamıyorum.” İçine çekildiği bu şova ya da diğer işlere kızgın olmadığını söylüyor. Aksine, yeniden aynı kanalla anlaşmışlar. 100 milyon dolar karşılığında, ailesinin geri kalanıyla birlikte kameralarla eşliğinde dört yıl daha yaşayacaklar. Bunun dışında, modellik kariyeri harika gidiyor ve farkında olmasa da bunun, model olmaya karar vermeden önce kim olduğuyla bir ilgisi var.

“Bu gerçekten garip. Bunun normal görünmediğini anlıyorum” diyor. Bir an için bu duruma, bizim bulunduğumuz yerden, dışarıdan bakmaya çalışıyor, alışmamanın mümkün olmadığı bu hayata hayret ediyor: “Ancak normal olan bu.”

The Balmain Show, Kendall’ın “Geçen yıl burada bazı aktivistler, kız kardeşim Kim’i oradan oraya savurdular” diye anlattığı Le Grand Hotel’de gerçekleştiriliyor. Bana bunları anlatırken birlikte oluşturduğumuz görüntünün absürdlüğüne karşı zoraki bir gülümsüme takınıyorum. Birlikte lobiden geçip aşağıya iniyoruz.

Hadid, Kloss ve Smalls buradalar. Tabii ki Adriana Lima da. 30-40 model, sahne arkasında, elmacık kemiklerini ortaya çıkarıp metal rengi ruj sürüyorlar. Otelin zemin katında bulunan bu büyük yuvarlak oda, kahve ve makyaj malzemesi kokuyor. Kızların hepsi istisnasız süper, çok genç ve uzun görünüyorlar. Havadan öpücükler dağıtıp iltifatlar yağdırmak için sıraya dizilmişler. Şunu çok net görebiliyorum; bu odada popüler bir kız varsa, o kesinlikle Kendall.

Çok uzun olmayan bir zaman önce, Kendall’ın modellik tutkusu yalnızca bir diğer reality TV hikayesi gibi görünüyordu. Ancak o azmetti ve işin erbaplarınca gerçekten yeteneği olduğu söylenen bir alanda gerçek bir kariyer sahibi oldu. “Bunu herhangi bir şey ispat etmem gerektiği için yapmadım” diyor: “Bu, benim her zaman sahip olmak istediğim bir kariyerdi. Ciddiyim, başka ne yapabilirdim ki? Muhtemelen bir okula gider, zaten hazır olan bir iş varken, işe girmek için bir diploma alırdım.”

Kasıtlı olarak E! kameralarını hayatının bu bölümünden uzak tutuyor: “En başında onlara söyledim. Tamam çocuklar, sizi seviyorum ama bunu yapmayacağız; beni defilelere kadar takip etmeyeceksiniz, bu yolculukta benimle olmayacaksınız dedim.” İnsanların onu önceden var olan şöhreti yüzünden desteklemelerine karşı yapabileceği bir şeyin olmadığını söylüyor: “Yine de öyle olmamasını tercih ederdim.”

Konuklar arasında gözüm birden Kanye, Kris ve Kim’i seçiyor. Üçlü, ışık ve gürültü seli eşliğinde en ön sıraya yöneliyor. Kim, pasif agresif bir şekilde yeni, sarı saç kesimini göstermek için bugünü seçmiş. Solange Knowles, Lewis Hamilton ve Emily Ratajkowski ailenin hemen arkalarında oturuyor. Defile operayla başlıyor, sonra boğuk falsetto tonlarıyla Fall Out Boy sahneye çıkıyor. Podyumda halı var ve liflerin içinde Kendall bir topuğunu kırıyor. Ancak bunu fark edemezsiniz bile; çünkü ünlü model herkesi bakışlarına çekmiş durumda.

Ve gösteri bitiyor. Sonrası kaos... İnsanlar sahne arkasına gelebilmek için zorla içeri giriyorlar. Kendall yeniden sokak kıyafetleriyle. Yüzüne 20 cm mesafede flaşlarını patlatan fotoğrafçılardan korunmak amacıyla başının üstünde tuttuğu güneş gözlüklerinden tanıyorum nihayet. Otelin önündeki merdivenlerde, Ortaçağ’dan çıkmışçasına ıslıklayan ve haykıran insan kalabalığına doğru yürüyoruz. Kendall neredeyse kalabalık tarafından sürüklenip götürülecek.

Yüzlerce insan kollarına ve saçlarına asılıp ismini haykırıyor. Kalabalık öne doğru dalgalanırken, o başını aşağıda tutup yürümeye çalışıyor. Herkes bağırıyor ama ses o kadar yüksek ki hiçbir şey anlaşılmıyor. Eğer dengenizi kaybederseniz kesinlikle ezileceğiniz bu hiddetli yolda şimdi hepimiz dalgalanıyoruz. O sırada ölüm ilanımı düşünüyorum: “Kendall Jenner’ın ‘refakatçisi’ Paris arbedesinde katledildi.” O sırada önüme düşen bir adamı geri itiyorum. Kendall yüzüne ufak bir panik tebessümü yerleştiriyor. Göz kamaştıran bir kadının hayatındaki göz kamaştıran bir başka an gibi başlayan sahne, tehlikeli bir hal almaya başlıyor.

Sonunda bir otomobil karşımıza çıkıyor ve önce o, ardından da ben içeri atlıyoruz. Otomobil hareket etmeden, o çoktan Kris’e telefon açmış bile: “Lanet olsun, neden güvenlik görevlisinin bensiz gitmesine izin verdin anne? Saldırıya uğradık!”

Otomobilin dışında onlarca çılgın Fransız genç camlara vuruyor ve şoför Sebastian çaresiz görünüyor. Gazı köklemeye çalışıyor, bir yandan da kimseye zarar vermemeye dikkat ediyor. Kendall, Bruce’u arıyor; sanırım Bruce ona kendini güvende hissettiren en önemli kişi. “Merhaba baba, neredeyse milyonlarca çocuk tarafından öldürülüyordum” diyor nefes dahi almakta zorlanarak: “Kaç kişilerdi bilmiyorum ama inan bana, 30 bin kişi vardı. Şoför ciddi anlamda onları ezerek geçmek zorunda kaldı. Ken-dall! Ken-dall! Ken-dall!” Tıpkı kalabalığın yaptığı gibi kendi adını Fransız aksanıyla tekrar tekrar telaffuz ediyor ve elleri tir tir titriyor.

Paris’te dolanırken telefonum sürekli arkadaşlarım ve sevdiklerimden gelenlerle aramalarla titriyor. Çünkü onlar da Kendall ve ailesinin çevresindeki paparazzi ordusunun kimi zaman tehlikeli olabileceğini biliyor. Sonuç olarak Jenner yörüngesinde yaşamak, onunla yemek yemek, bir yerden bir yere gitmek ve gece dışarı çıkmak, bir çeşit performansa dönüşüyor.

Kendall’ın bu genç yaşında tüm gerçeğin bu denli farkında olup bu kadar rahat olmasını anlayamıyorum ve soruyorum: Keeping Up with the Kardashians’ta canlandırdığı karakterin dışında hiç mi bir şeyler taşımıyor? “Hayır, hem de hiç. Oradaki tamamen benim” diye yanıtlıyor. “Ama bir olay örgüsü var, değil mi?” diye ısrar ediyorum: “Hayır. Çünkü bu tamamen bizim gerçek yaşantımız. Tamamı gerçek.”

Benim en sevdiğim bölümlerden birinde Khloé, Küba kahvesini keşfediyor ve bölüm boyunca ürkek, uykusuz bir kafein bağımlısına dönüşüyor. O kadar ki, şafağa kadar Miami’de motosiklet sürüyor. Bir kez daha deniyorum şansımı. Bu da gerçek olamaz sonuçta. “Tamam, böyle bir şey gerçekten yaşanmış olabilir ama büyük ihtimalle yapımcıların şovu biraz dramatize etmeleri gerekiyordu, değil mi?” diye soruyorum. “Hayır, Khloé o gece gerçekten de dışarıdaydı” diyor Kendall ve gülüyor, daha önce yalnızca bir defa görmüş olduğum yapmacık gülümsemesiyle: “Neden bahsettiğini biliyorum. O gece saat 05.00’e kadar dışarıdaydı. Belki de daha geç.”

Kim bilir, belki de gerçekten o gece o saate kadar dışarıdaydı! Kendall ve ailesinin kamera karşısında, gerçek hayatlarından daha rahat olduklarını düşündüren anlar var. O akşamdan sonra, bir SUV içinde Paris gecelerine doğru hızla yol alıyoruz ve şimdi yanımızda Kris, Kendall, Ashleah ve Gigi Hadid var. Kris ve Kendall’ı günün gelişmelerini telefonlarından takip ederlerken gözlemliyorum.

Kanye ve Kim’in evlerinin önüne geliyoruz, daha sonra onları akşam yemeğine götürmek için almaya geleceğiz. O sırada Kris’in telefonu çalıyor. Zil sesi Kanye West’in şarkısı Gold Digger.

Birkaç gün sonra, Four Seasons’ta kahvaltı ediyoruz. Bir gün önce ne yaptığını sormak istiyorum ama zaten biliyorum. Önceki gece Estēe Lauder yemeğindeki fotoğraflarını gördüm. Gigi ve o, Pont des Arts’a kilit takarlarken üstlerine atılıp onları öpmeye çalışan hayranlarının fotoğraflarını da... Ona bunların garip gelip gelmediğini soruyorum: “Beni ürkütmüyor. Demek istediğim, tıpkı yarın ne yapacağımı bilmediğin gibi. Anlatabiliyor muyum?”

Ne demek istediğini anlıyorum ama asıl merak ettiğim, özel hayat sınırının nerede bittiği. Bu arada, konuyu babasına getiriyorum. Babasının Bruce’s Journey: How He Told His Kids (Bruce’un Yolculuğu: Çocuklarına Nasıl Söyledi?) başlığıyla kapak olduğunu hatırlatıyorum. “Bu benimle ilgili bir konu değil, o yüzden geçelim lütfen” diyor kibarca. Fakat ben rahat duramayıp ona yeniden babasının cinsiyet değiştirmesiyle ilgili ne düşündüğünü soruyorum. Ve üzgün bakışlarını gördüğüm an pişman oluyorum. Ani, gözle görünür bir rahatsızlık içinde “Tüm bunlar saçmalık” diyor, yüzünü yere çevirerek.

Kekeleyerek tatsız bir soru daha soruyorum. Babası hakkındaki bu haber doğru olduğu için mi yoksa yanlış olduğu için mi üzgün acaba? “Bu benim cevaplayacağım bir soru değil” diyor. Ardından gelen uzun sessizliği bozma çabamla, ona yine sosyal hayatla özel hayatı arasındaki çizgiyi soruyorum, sanki cevabımı yeni almamışım gibi. O ise farklı bir şey sormuşum gibi alakasız bir yanıt veriyor: “Hayatım normal değil. Hem de hiç.”

Kendall, ailesinin evinden Beverly Hills’teki kendi dairesine yeni taşındı ve her şeyi kendi ödedi. Aydınlık ve her köşesi lekesiz bir yer. “Ben aşırı takıntılıyımdır, bu nedenle her şey temizdir” diyor bana. Bir senedir saygın podyumlarda yürümekte ve simdi de işi az çok çözdüğünden, bir sonrakileri heyecanla bekliyor. Şimdiden Facebook ve Instagram’da en çok takip edilen model o. Twitter’da ise Tyra Banks’ten sonra ikinci. Instagram’da 21 milyon takipçisi var! Ve bir şey yüklemeden önce bundan rahatsızlık duymadığını, gözünü bir kere bile kırpmadan istediğini paylaştığını söylüyor: “Instagram’a o gözle bakmıyorum hiç. Sadece şöyle düşünüyorum: Güzelmiş, paylaş gitsin!”

Keeping Up with the Kardashians’sız hayatının nasıl olacağını soruyorum. “Gerçekten benim için çok zor bunu düşünmek” diyor: “Ama o gün de bir gün gelecek ve geldiğinde her şey iyi olacak.”

“Daha mi iyi, daha mı kötü sence?” diye soruyorum. “Beklemem ve görmem lazım” deyip ekliyor: “Ama sanmıyorum ki kötü olsun. Şu an ne oluyorsa yine olmaya devam edecek, sadece etrafımda 24 saat bir kamera olmayacak; o kadar...”

İZLE
Serenay Sarıkaya GQ Global Creativity Awards Gala Gecesine Hazırlanıyor
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası