Bekledim de gelmedin
Hayat Rehberi

Bekledim de gelmedin

Kimse sorsanız, ilişkiden beklentisini “sevgi, saygı” diye özetliyor. Bunun bir kaçış cümlesi olduğunu kimse inkar etmez herhalde. Peki gerçekten ilişkiden beklentimiz ne?

 

Saygı derken?

Sevgi kısmını hemen geçtiğimi fark etmişsinizdir. Bu, herhangi bir işlem yaptığımızda istenen kimlik fotokopisi gibi bir şey. Ha istiyoruz da veriyorlar mı, onu şimdi tartışmayacağım ama böyle bir talep olması kaçınılmaz. Saygı ise o kadar uçsuz bucaksız bir kavram ki, en büyük sıkıntı buradan çıkıyor. Bazen bu söylem o kadar coşuyor ki, saygı olarak beklenen şey, bir tarafın köleliğine doğru ilerleyebiliyor. Erkeğin saygı beklentisi ayak yıkatmaktan hafta sonu arkadaşlarla dışarı çıkmaya uzanan belli kültürel ve yöresel farklılıklar gösteriyor. Kadının saygı beklentisi ise daha fikirsel konularda yoğunlaşıyor. Fikirlerinin sırf kadın oldukları için erkekler tarafından ilgi görmemesi, onları en çıldırtan şey olabilir. Anlatmak istiyorlar ve bunu gerçekten dinleyen birisi olması önemli. “O kadar güzelsin ki, sana bakmaktan söylediklerini anlamadım” gibi çakallıklarımızı da yemiyorlar artık, uyarayım.

Kişisel dokunulmazlıklar

Merak etmeyin, seçim ayındayız diye politik dokundurmalar yapmak değil niyetim fakat anlatmak istediğim şeyin tam karşılığı bu. Modern zamanlarda her iki cins için de sağlıklı bir ilişki yaşamanın temel şartlarından biri, bireylerin kendi özel yaşam alanları ve paylaşımları olması. Şimdi aranızda “Ne münasebet, ilişki varsa her an paylaşılır” diyen Romeo’lar çıkacaktır ama bir de bunu Juliet’e sorun derim. Çok sevdiğiniz birinin olması sizi belli bir süre kendi hayatınız yokmuş gibi bir havaya sokuyor ama hormonlar biraz azaldığında “Yahu benim bir hayatım, arkadaşlarım falan vardı” aydınlanması yaşıyorsunuz. Genelde sorun da burada çıkıyor. Bir taraf illa ki eski hayatını unutması gerektiğini, artık -asla- tek olmadığını anlatıyor kendince. Eğer bunu yaşamıyorsanız, yani herkesin tabiri caizse “kaçış noktaları” varsa ilişki doğru ve sağlam temelli ilerliyor. Bu da yine benim uydurduğum bir istatistik ama aklınıza yattı değil mi?

Geçmişsiz yaşamak

Geçmişsiz derken tabii ki kötü Amerikan filmlerindeki gibi o ilişkiden önceki tüm hayata re-start atalım, hükümet görevlileri gelene kadar da sırrımızı profesyonelce saklayalım demiyorum ama şöyle haftada bir geri dönüşüm kutusunu boşaltmak da faydalı. Flört sırasında ağızdan çıkan bir eski sevgili ismi yıllar sonra çok uzağa atılmış bir bumerang gibi arkanız dönükken gelip sizi yere serebilir. Bu yüzden -yine siyasi bir söylemle - dün dündür, bugün bugündür tarzında yaşayabilen çiftlerin daha başarılı ilişkiler yürüttüğünü görüyoruz. Temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze getirilen isim veya isimler bir süre sonra o kadar büyüyor ki, bir süre sonra “zaten”le başlayan cümlelerle kavgalar çıkıyor. “Zaten sen eski sevgilini unutamadın”a hiç aklında yokken hak verip soluğu eski sevgilisinin kapısının önünde alan insanlar tanıyorum. Bu opsiyon büyük kavgayla bitti yalnız, gürültü çıkar.

Ben böyleyim antipatisi

Bütün beklentilerimizi bir arzuhalci edasıyla ilettiğimiz karşı cinsten gelebilecek en net ve en şiddete yönelten yanıttır kendisi. “Ben böyleyim” diyen birine söyleyeceğiniz her şey, bir ses duvarına çarpıp geri dönecektir, çünkü o öyle işte. İlkokulda kasadan takla atamamasından tutun da bu ay alamadığı terfiye kadar her şeyi bu duvarda sektirebilir insanoğlu. İşin kötü yanı illa ki bir sinir harbi başlangıcıdır bu cümle. “Ben de böyleyim, ne olacak?” paradoksuna sokmak dışında söylenebilecek pek bir şey de yok açıkçası. Fakat “O da böyle işte” diye kabullenmek insanların yıllarına mal olabiliyor. Ve bir gün “Eh tamam bu böyle de artık böyle olmasın” diyene kadar geçen süre için Sezen Aksu’dan Kaybolan Yıllarım’dan tutun da Sertab Erener’den Yanarım’a kadar geniş bir playlist’iniz olabilir bu işin sonunda. Ben böyleyim demeyelim, diyenlerden de koşarak uzaklaşalım diyorum.

O zaman ideal ilişki ne?

İki insanın birbirine yüzlerce farklı yoldan ulaşabildiği, her duyguyu bu kadar hızlı tüketebildiği modern zamanlarda ideal ilişkiyi bulmak bence büyük şans meselesi. Mutlaka size uygun biri var, belki bugün yaya geçidinde yanınızdan geçti, belki her gün gittiğiniz restoranın sürekli selamlaştığınız fakat hiç uzun uzun konuşmadığınız müdavimlerinden biri, belki de yeni taşındığınız ofisin üst katında oturan ve daha önceden aşina olduğunuz güzel bir kadın. Ve bunu yaşamak için artık iki kere şansa ihtiyacınız var. Birincisi onunla tanışmak, ikincisi de doğru zamanda ve doğru ortamda birbirinizi keşfetmek. Bir check-in yapın, bazen bu yolla bile her şey değişebiliyor artık.

İyi şanslar...

Yazının tamamı ve çok daha fazlası GQ Türkiye Haziran sayısında ve GQ Türkiye Dijital edisyonunda...

 

İZLE
GQ ile 1 Dakika - Seçkin Özdemir
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası