Ofis cehenneminin 9 katı
Business

Ofis cehenneminin 9 katı

Bitmek bilmeyen mesai saatleri, patron baskısı, sinir bozucu çalışma arkadaşları iş hayatınızı kabusa mı dönüştürüyor? Cehennemin 9 katını adım adım çıkmanız için birkaç önerimiz var.

Yine bir iş günü, yine masa başında, yine uykusuz baygın gözlerle boş ekrana bakar haldesiniz. Yan masadaki sinir bozucu adamın boşta duran kulaklığından gelen uyduruk pop nağmeleri, mutfak yönünde sonsuz bir enerjiye dedikodu yapan iki kadının kahkahalarına karışıyor. Patronun odasına doğru giden sucuklu yumurtanın kokusu masanızda duran zehir gibi kahveyi bile bastırıyor. Bu şartlar altında yapabileceğiniz en iyi şey 9. kattaki ofisin penceresinden atlamak gibi görünse de cehennemden adım adım kaçmanın makul yolları da var.

9- Ofis masasından yemek masasına

Çalışma alanında sanki ucuz bir otelin açık büfesiymiş gibi sürekli çeşit çeşit yiyecekler bulunduran, sürekli yemeniz için bir şeyleri burnunuza sokan ya da her bisküvi paketi sesini duyduğunda yağmalamaya koşan hep aç çalışma arkadaşlarınız kötü örnekler. Ama işler yetişmediğinde siz de masanızdan kalkmadan öğle yemeğini geçiştirebilirsiniz. Hafif ve hızlı bir öğün tercih edin. Soslu ve baharatlı yiyeceklerden uzak durun. Klavyenizi çöplüğe çeviren, kırıntılı yiyecekleri asla masanıza getirmeyin. Keyiften değil ihtiyaçtan masanızda yiyorsunuz, fazla porsiyonlar almayın ve kimseye bir şey ikram etmek zorunda olmadığınızı unutmayın.

8- Uyanık kalmak, en azından öyle görünmek

İşinizi sevmiyor olabilirsiniz ama yapabileceğiniz hiçbir iş  asla iyi bir uykudan daha cazip olmayacak. Yine de masa başında uyumamak için yapabielceğiniz birkaç şey var. Uyku düzeninizi ayarlamaya çalışın. Hayır, yeni başladığınız dizinin 6 bölümünü art arda izlemek kariyerinize bir katkı sağlamayacak. Sıkıcı mesai saatlerini daha kötüleştiren insanlardan uzak durun. Sürekli üç aylık bebeğinden  -ya da üç yaşındaki kedisinden- bahseden kimseyi dinlemek zorunda değilsiniz. Uyanık kalmak için kahve ya da naneli yeşil çayı deneyin. Başınızın tam üstüne işaret parmağınızla, ensenize, elinizin tersine tam işaret parmağı ve başparmağınız arasına, dizlerinizin hemen altına ve kulak memenize masaj yapın. Karnınızı tam doyurmayın. Dişinizi fırçalayın. Sakız çiğneyin. Hareket edin. Kısa yürüyüşler yapın. Güneş ışığından yararlanın. Hareketli şarkılar dinleyin.

7- Gözetlenme paranoyası

İzlendiğinizi mi hissediyorsunuz? Muhtemelen izleniyorsunuz. Belki sadece işyerindeki internet erişiminiz bazı sitelere erişimi kısıtlıyor belki de etrafınızdaki gizli kameralar her hareketinizi gözlüyor. Her ikisinin de varlığını hissetmek berbat. İnternet filtrelerinden kurtulmak için arka kapıyı zorlayın, proxy hizmeti veren siteleri kullanın. Oturuşunuzu ve ekran açınızı iyi ayarlayın. Risk almak istemiyorsanız internet erişimi için akıllı telefonunuzu kullanın.

6- Mutlak dikkat dağılması

Sürekli bağırarak konuşan ofis insanları, durmaksızın çalan telefonlar, zırt pırt düşen e-postalar, hepsinden kötüsü sürekli başınızda dikilip birşeyler anlatmaya çalışan gizli işsizler... Ya bu deveyi güdeceksiniz ya bu diyardan gidecekseniz. Çalışmak istiyorsanız asosyal olmayı göze almalısınız. Hemen iyi bir kulaklık edinin. Mümkünse büyükçe ve "seninle konuşmak istemiyorum" mesajını verecek kadar ciddi bir parça olsun. Seslerden soyutlandıysanız ekranda çıkabilecek görsel uyarıları da kapatın. Belirli aralıklarla e-postalarınızı ve gelen aramalarınızı kontrol edin, insanlar zaman içinde bu disiplininze alışacaklardır. Günlük ve haftalık iş programları hazırlayın, kendinize hedefler koyun ve aynı anda birçok iş yapmak yerine tek bir işe odaklanmaya çalışın.

5- Bitmeyen iş saatleri

Ülkemizde işverenler tarafından çok sevilen "daha uzun zaman iş başında olmak, daha çok iş yapmaktır" yanılgısı çalışma hayatını cehenneme çevirmeye devam ediyor. İngiltere'de yapılan bir araştırma, kazanılan ücret ne olursa olsun, haftada 40 saatin üzerinde masa başında çalışmanın fiziksel rahatsızlıkların yanı sıra depresyona sebep olduğunu kanıtladı. Bu, 12 saat üzeri mesailerin şaşırtıcı olmadığı Türkiye'de, zengin ya da fakir, herkesin neden mutsuz olduğunu açıklıyor. Ofis zindanından erken kaçamıyorsanız vakitli bir çıkış kendinizi motive etmeyi deneyin. İş sonrası spora gidin ya da zevk alacağınız bir kursa yazılın. Günlük işlerinizi çıkış saatinize göre organize edin, arkadaşlarınızla buluşun ya da sosyal aktiviteler planlayın. Uzun çalışma saatlerini kısa aralarla bölün. Sevdiğiniz insanlarla telefonda konuşun ve işin günlük hayatınızı tamamen ele geçirmesine engel olun.

4- Ücretsiz fazla mesai

Aynı paraya daha fazla iş mi? Neden olmasın... Delirmek, isyan etmek hiçbir işe yaramayacak. Fazla mesaiye karşı esnek olun ama bir yerden sonra "hayır" demeyi öğrenin. Esneklik ve ara sıra birkaç saat fazla çalışmak size bir sonraki zam döneminde pazarlık hakkı verecek, yerli yerinde "hayır" demekse hakettiğiniz zamanı.

3- Bedensel deformasyon

Bütün gün oturmak sizi sadece şimanlatmakla kalmıyor; gözlerinize, bileklerinize, boynunuza, omuzlarınıza, sırtınıza, kısacası tüm vücudunuza ciddi zararlar veriyor. Sektör değiştirip masa başından kalkmak da bir fikir ama bunu yapamayacaklar için birkaç önerimiz var. Kambur oturmayın. İyi bir ofis sandalyesi seçin ve kendi vücudunuza göre ayarlayın. Klavyenizi dirsekleriniz 90 derece açıyla duracak hizaya yerleştirin. Monitörünüzü tam göz hizasına gelecek şekilde bir platformla yükseltmeyi deneyin. Çalışırken aralar verin ve bacaklarınızı çalıştırın. 20-20-20 kuralını bir kenara yazın. Her 20 dakikada bir 20 saniyeliğine ekran başından kalkın ve 20 adım atın.

2- Ayarsız iş arkadaşları

İşyeri ne yazık ki fazlasıyla sosyal bir ortam ve çalışma arkadaşlarınızı seçme şansınız yok. Şanslıysanız iyi bir ekibiniz vardır ama değilseniz insanların istediğiniz gibi olması saplantısından uzaklaşmaya bakın. Çünkü kendinizden başka kimseyi değiştiremeyeceksiniz. Herkesle her şeyi konuşamazsınız, belirli insanlarla iyi anlaşabileceğiniz belirli konular üzerine sohbet etmeye çalışın. Sıkıntılı bir durum olduğunda fevri davranmayın, ispiyoncu durumuna düşmeden olayların üzerinden biraz zaman geçtikren sonra üstlerinizi olanlardan haberdar edin. Birinden gerçekten hoşlanmıyorsanız bunu ona nazikçe söylemek de bir seçenek. İşyerindesiniz, bu insanlar aileniz değil, kimseyi çok sevmek zorunda değilsiniz.

1- Bölüm sonu canavarı

Evet, iş hayatının zorluklarına karşı çok güçlendiniz ama cehennemden öyle elinizi kolunuzu sallaya sallaya çıkabileceğinizi zannetmeyin. Çünkü patronla mutlaka karşı karşıya geleceksiniz. Mesela toplantılarda... Şeytanın ta kendisi, sevgili patronunuz iyi fikirlerinizi çalıp kendininmiş gibi kullanabilir ya da kıskançlık edip onları acımasızca yok edebilir. Ayrıca garip huyları, saçma takıntıları ve iğrenç bir espri anlayışı olması da muhtemel. Peki bu canavarı nasıl geçmek gerek? Tabii ki yok sayarak. Patronunuzun bir ruh hastası olduğunu düşünüyorsanız iletişimizi dolaylı hale getirin. Araya durumdan haberdar birkaç kişi koyarak iletişimizi filtreleyin. Yüz yüze konuşmak yerine e-posta ile yazılı iletişimi tercih edin; en azından saçma bir durumda her şey kayıt altında bulunsun. Son ve kesin olarak, patronunuzla asla ama asla tartışmayın. Çünkü maaşınızı ödeyen o olduğu için, hep o haklı çıkacaktır.

Dar çalışma kalıpları ve anlamsız aşırı performans beklentisi iş hayatını herkes için kabusa çevirmek için yeterli. Buna bir de çevresel sıkıntılar eklenince çalışmak tam anlamıyla bir eziyete dönüşüyor. İşinizi sevmek zorunda değilsiniz ve bunu yapan tek kişi de siz değilsiniz. Endişelenmeyin ama sürekli şikayet de etmeyin. Ne olursa olsun kendinizle gurur duyabilirsiniz; ayın elemanı olmak şöyle dursun ofis cehenneminin derinliklerinden akıl sağlığını kaybetmeden çıkmak bile gerçek bir galibiyet.

 

İLGİLİ İÇERİKLER kariyer ofis
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası