Pornonun o anları
Hayat Rehberi

Pornonun o anları

Şaşırtan bir kararlılıkla bağırdı: Ben oynarım, kimse oynamıyorsa ben oynarım! Sonra yürüdü, buğulu cama işaret parmağıyla altı harf yazdı: Şahin K!

"O Japon çocuğa ayıp olmuş!"

Sene 1920. Klaket var mıydı, “Klak!” sesi duyuldu mu, bilmiyoruz. Yönetmenin “Motor!” dediği ya da benzer bir şey söylediği kesin. Kamera çalışıyor, Le Songe de Butterfly filminin çekimleri Paris’te başlıyor. "O Japon çocuğa ayıp oldu!"

Kameranın karşısında Cio Cio San yani Madam Butterfly ve sadık hizmetkarı Suzuki var. Puccini’nin ilk kez 1904’te sahnelenen ve 20’li yıllarda hâlâ yüz binlerce Avrupalıyı ağlatmakta olan operasından iki karakter. Çok bilinen hikaye: 15 yaşındaki geyşa Butterfly, Amerikalı deniz subayı Pinkerton’a âşık olur, hatta aşkından dinini bile değiştirip ailesi tarafından dışlanır, üstüne bir de hamile kalır. Pinkerton Amerika’ya gider, orada evlenir; Butterfly oğlunu büyütüp derin bir sadakat ve hüzünle Pinkerton’ın Japonya’ya dönmesini bekler vs.

Lakin 1920’de Paris’teki kameranın görüntülediği Butterfly, operanın mazbut, masum ve hüzünlü kadınından pek beklenmeyecek hareketler yapmaktadır. Anlatması çok kolay değil. Bugünlerin magazin diliyle “Sevenlerini hayal kırıklığına uğratmakta” mı desek? Başka bir taraftan bakıp “özgürce yaşamakta” mı desek? Dümdüz söyleyelim: Sadık hizmetkarı Suzuki’yle ateşli bir şekilde sevişmektedir. İsimden anlaşılmayabilir, Suzuki kadındır...

Sonraki plana geçilir. Bu kez Pinkerton’ı görürüz. Üzerinde üniforması, yanında çok genç bir Japon erkeği. “Yoksa siz de mi!” diyecek zaman bile yoktur, hemen sevişmeye başlarlar. Fazla ayrıntıya girmeden, Amerikalı subayın hayli aktif göründüğünü not etmek yeterli...

Bunların üzerine, üçüncü plan şaşırtıcı gelmez artık. Butterfly, Pinkerton ve Suzuki aynı yataktadır. Sevişirken bol bol kahkaha attıkları görülür. Dördüncü şahıs, yani Japon erkeği ise onları uzaktan seyrederek mastürbasyon yapmaktadır. Peki o gariban niçin yatağa alınmamıştır? Belki yönetmen, bir sanatçı duyarlılığıyla, Madam Butterfly’ın masum imajını korumak istemiştir. Bilemeyiz. Yine de, 91 yıl sonra Le Songe de Butterfly’ı seyrederken, “O Japon çocuğa ayıp olmuş!” duygusuna kapılmamak kolay değil...

İster istemez hayıflanmaya yol açan bir şey daha var: Eserin sessiz film döneminde çekilmiş olması. Bu muhteşem senaryonun olası diyaloglarını hayal etmek bile... Neyse, sessiz bile olsa, çok şey anlatan bir film gerçekten. Meçhul yönetmenin “Motor!” dediği an da porno tarihi açısından önemli bir an. Çünkü sinema salonlarında değil lüks randevuevlerinde gösterilmek üzere çekilen Le Songe de Butterfly, popüler filmlere, kitaplara, şarkılara gönderme yapacak yüzlerce porno filmin ilk örneklerinden birisi. Irklararası diye mi çevirsek, İngilizce mi söylesek, “interracial gay porn”un da ilk örneklerinden birisini içeriyor. Ayrıca, bazı cinsel pozisyonları beyazperdeye taşıyan ilk eserler arasında. Ayrıca... Bu kadarı yetsin, daha ne olsun? Yalnız o Japon çocuğa...

En ünlü Türk porno markası: Şahin K

Stuttgart’ın arka sokaklarına akşam erken inmişti. Rüzgarla savrulan yağmur damlaları, büro olarak kullanılan küçük apartman dairesinin camlarını döverken, büroda tek başına oturan genç adam, aynı soruyu kimbilir kaçıncı kez soruyordu kendisine: Niçin bizim filmlerimiz kötü, niçin erkek oyuncu bulamıyoruz? Niçin, niçin, niçin? Uzaklardan bir gökgürültüsü duyuldu, genç adam aniden ayağa kalktı ve kendisini bile şaşırtan bir kararlılıkla bağırdı: Ben oynarım, kimse oynamıyorsa ben oynarım! Sonra yürüdü, buğulu cama işaret parmağıyla altı harf yazdı: Şahin K!

Tamam, fazla dramatize etmiş olabiliriz, yağmurlu gece, buğulu cam filan. Ama işin özü, yani Almanya’da Türklere porno film pazarlama işinde çalışan Şahin K’nın “Kimse oynamıyorsa ben oynarım” diyerek kamera karşısına geçtiği doğru. En azından, kendisi öyle anlatıyor. İşte o an, o karar anı, on yılı aşkın süredir yerli porno âlemimizi besliyor.

Burada aktaramayacağımız meşhur diyaloglarla ve repliklerle süslenmiş Şahin K filmleri, cinsel dürtülme talep eden klasik porno izleyicilerinden çok internet gençliğine, geyik âlemlerine, renk arayan televizyonculara malzeme sağlıyor. Eğlendiriyor. Dahası, yoğun tüketime rağmen ciddi üretim sıkıntısı çeken bir ülkenin son 20 yılda çıkarabildiği tek porno fenomeni olarak... “Alkışı hak ediyor” demeyelim tabii... İlgiyi hak ediyor! Üstelik o karar anı, milyonlarca küçük “o an” üzerinden tüm dünyaya yansıyor. İnternette gördükleri “Turkish porn” etiketini merakla tıklayan milyonlarca dünyalının karşılarında Şahin K’yı bulma anları... Turkish porn’un altından İskandinav sarışınlığı çıkmasını beklemeyeceklerine göre çok şaşırmıyorlardır belki de. Aslında diyalogları bir anlasalar, var ya...

Pornonun o anları her ay GQ'da

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası