Herkesin ülkesi kendine!

Herkesin ülkesi kendine!

Bir şaka uğruna ülke kuran da var, kanunlara isyan edip ayrılık çıkaran da... Dünyanın en tuhaf insanları, dünyanın en tuhaf ülkelerini kurmaya devam ediyor. Hem de gün aşırı...

Atlantium: Avustralya'nın son imparatoru

Her yere uzaklar diye canları sıkıldığındandır belki, dünyanın devlet kurma hevesi açısından en bereketli yeri Avustralya. Ülke büyük, çoğu da çöl, her taraf alabildiğine arazi... Koala, kanguru, deve mevcut; yani sempatik bayrak, sembol sıkıntısı da çekilmez. Eğrisi böyle böyle doğrusuna gelince, Avustralyalı da ne yapsın, girmiş devlet işine.

Fakat içlerinden Atlantium’u ayırmak gerekir. 1981’de üç gencin Sydney banliyölerinde kurduğu devletin başındaki 2. George (o gençlerden biri), ayrılıkçı olmadıklarını, daha ziyade Avustralya’yla karşılıklı diyalog ve işbirliği içinde olmak istediklerini her fırsatta söylüyor. 2. George’un sol liberal bir gündemi var. Polemiğe girmekten de kaçınmıyor. “Biz bu devleti kurduk, çünkü sınır çizip insanları o sınırlar içinde değerlendirmek, ona göre pasaport vermek, muamele yapmak saçma” diyor. Yani bir toprak talebi yok Atlantium’un ama muhatap talebi var. Bütün dünya vatandaşlarına sesleniyor imparatorluk. Herkesi bekliyorlar.


Saugeais: Fransa'da doğdu, Saugeais'li oldu!

Fransa’nın doğusundaki bu minicik “şaka-devlet”, 1947’de bölgenin valisinin bir restoran sahibine önce “Senin mekanın da devlet gibi ha, sen de zaten kral adamsın” diyerek takılması, sonra da bu espriyi sürdürmesi sonucu kuruldu. Bu tatlı anı çok beğenilmiş olacak ki Saugeais devleti hâlâ yaşamaya devam ediyor.

Diğer mikroülkelerin aksine, vatandaşlar öyle maceracı ve eksantrik karakterlerden oluşmuyor. Hemen hepsi yaşını başını almış, ununu elemiş, eleğini duvardaki milli marşın yanına asmış sempatik insanlar. Gerçek bağımsızlık için tutturmuyorlar ama bu işin getirisinin farkına varacak kadar da kurnazlar. Şirin devletlerini gezmeye turistler geldikçe, onların etinden sütünden faydalanıyorlar (İroni bir yana, Saugeais’in gerçekten etiyle sütü meşhur, yani esas turistler faydalanıyor).

Söylemeden geçmeyelim, 13’üncü yüzyıl civarında bölge gerçekten bağımsızmış. Papalık oradaki bir manastırda yaşayan bir grup rahibe “Oralar sizindir” demiş. Sonradan unutulup gitmiş bu bilgi ama bu avuç içi kadar yerdeki yerel diyalekt unutulmamış. Kısacası, Saugeais’in hemen tüm yaşlıların konuşabildiği bir de kendine özgü dili var.

Ülkenin mevcut başkanı (ya da kraliçesi) şu an 80 yaşında. Çocuğu da yok. Yani ileride “ihtiyar heyetinin” bir seçim yapması gerekecek. Bir defasında en çok alkış alanı seçmişler ama artık daha ciddi formüller üzerinde düşünüyorlar. Ne de olsa hepsi tecrübe sahibi insanlar!

Conch Cumhuriyeti: Trafikten çözüm yaratan bir halkı

Bu cumhuriyet dünyaya mizah, samimiyet ve saygı getirmek için kuruldu! Yani anayasaları öyle diyor. Florida Eyaleti hükümeti 1982’de, Key West şehrinde kaçak göçmenleri ve uyuşturucu ticaretini önlemek amacıyla kontrol noktası oluşturduğunda, şehrin girişinde trafik kuyrukları uzayıp gitti. Rahat rahat takılmayı seven Florida ahalisi, trafik çilesine gelemediğinden acilen bir çözüm düşünmeleri gerekiyordu. Hükümete başvurdular, olmadı; onlar da çareyi ABD’den ayrılmakta buldu!

Şehrin belediye başkanı artık, Conch Cumhuriyeti diye adlandırılan yeni bir ülkenin başkanıydı. Taze başkan öyle dış temaslara falan niyetlenmedi. İşi önce taşkınlığa vurdu. Sembolizm niyetine, bir denizci askerin kafasının üstünde Küba ekmeğini bölerek ABD’ye savaş ilan etti. Bir dakika içinde de aynı askere teslim oldu. Sonra da 1 milyar dolarlık dış yardım talebinde bulundu!

Trafik meselesi zaman içinde çözüldü ama Conch ülkesi yaşamına devam ediyor. Keyifleri de yerinde. Yeni ülkelerine turist akıyor!

Christiania: Kuzeyde bir yer

Tıkanıklık yaşayan yazar buraya gitsin; gördüğü insanlardan, dinlediği hikayelerden beş roman çıkarır. Dizicisi, filmcisi de öyle. Kopenhag’daki Christiania Özgür Devleti insanın (ve başka şeylerin) harman olduğu yer. 1000 civarında insanın yaşadığı bir mahalle olan Christiania, kuzeylilerin kendine özgü yönetimi sayesinde mikrodevletler arasında gerçeğe en yaklaşanlardan biri.

Kendini “otonom” ilan etmesinden sonra Kopenhag Belediyesi’nden sınırlı bir özerklik de alan mahallenin tarihi Ortaçağ’a kadar gidiyor (o zamanlar ayrı bir kasabaymış). 1970’lere kadar Danimarka ordusu tarafından kullanılan mahalle, ordunun ayrılmasıyla sahipsiz kalınca, ilk damlayanlar burayı “özgür” ilan etmiş. Başı çeken kişi, Jacob Ludvigsen isimli bir gazeteci. “Biz burada yaşarız, hem de çok güzel yaşarız hem de çok özgür yaşarız” diye bir manifesto kaleme aldıktan sonra olaylar gelişmiş. İskandinav basınının hanesine yazılsın!

Yazının tamamı ve çok daha fazlası GQ Türkiye Haziran sayısında ve GQ Türkiye dijital edisyonunda...

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası