Kadınlar ne ister?
Hayat Rehberi

Kadınlar ne ister?

Cinsellik hakkındaki bilgilerinizi tümden gözden geçirin. Çünkü tümü değişecek.

Ben kadın ruhundan anlarım, diyen ilk arkadaşınıza Freud’un şu sözlerini bir hatırlatın: “Hiç cevaplanamamış, kadın ruhu üzerinde 30 yılı aşkın çalışma yapsam da benim de bir cevap bulamadığım o müthiş soru halen duruyor: Bir kadın ne ister?”

Yeni gittiğiniz şehirde pano üzerindeki o koca haritalarda işaretlidir ya: Şu an bu noktadasınız... Freud’un bile yamulduğu o mühim noktada. Bir bulunduğunuz yeri biliyorsunuz yani, gerisi sır. Neyse, enseyi karartmayalım; Freud kadın bahsinden çaktı diye bilim durmuş değil. Ağır aksak da olsa ilerliyor, ilerlerken kadın ruhundan da azıcık anlamaya başlıyor.

Şimdi durum şu: Cinselliğe dair araştırmalarıyla tanınan gazeteci Daniel Bergner, 2009’da New York Times Magazine’de yayınlandığında epey gürültü kopartan “Kadınlar Ne İster?” başlıklı makalesinin üstüne dört sene boyunca epey malzeme koydu ve son dönem araştırmaların ışığında yeni bir kitap yazdı: What Do Women Want?: Adventures in the Science of Female Desire (Kadınlar Ne İster?: Kadın Arzusu Biliminde Maceralar).

Bergner’in kitabı, meseleyi makalenin bıraktığı yerden alıp gürültü koparmaya devam ediyor. Zaten nasıl koparmasın, “Bildiğiniz her şeyi unutun” diyor. Neyi unutalım mesela? Erkek cinselliğinin kadına göre daha hayvansı bir alanda yaşandığını unutun. Kadın arzusu öyle sandığınız gibi medeni, kontrollü ve bilinçli değil. Ayrıca kadın libidosu erkeğinkini ezip geçiyor. Öte yandan tekeşlilik konusunda sosyal kuralların biçtiği gömlek kadına dar geliyor. Daha bir sürü mesele...

Şimdi uyarılar: Kitabı okuyan erkeklerin, yazarın deyimiyle, “hafiften korktuğunu” bilin. Bahsi geçen araştırmaların da henüz buzdağının görünen kısmı olduğunu, genel kabul görene kadar daha çok deneyle desteklenmesi gerektiğini not edin. Bilgilerinizi sınayacak sorular hemen sonraki sayfalarda. Macera başlasın...

Kadınların libidosu erkeklere göre daha mı düşük?

Cevap çok kısa: Değil. Hatta son dönem araştırmalara bakılırsa daha da yüksek. Hayvanlar âlemindeki hemen her türden dişi, sekste öyle pasif takılmıyor; üstelik arayan, arzulayan, gözüne kestirdiğinin peşini bırakmayan, en nihayetinde ardından koştuğunu “yatağa atan” taraf da o. Mevzunun inceliklerini gözler önüne sermek için yazarımız Daniel Bergner, Atlanta Emory Üniversitesi’nde 2 bin primata ev sahipliği yapan bir araştırma merkezinde günler geçirdi. Psikolog ve nöroendokrinolog Kim Wallen, burada bulunan 75 “resus”un (alyanaklı maymun) seks faaliyetlerini yakından izliyor.

Bilim adına resuslar mühim. Onları 1960’larda insanoğluna en çok benzeyen tür diye uzaya göndermiştik, gerisini hesap edin. Yazar Bergner’in psikolog Wallen’dan öğrendiği ilk bilgiyi de ayrıca not edin: Bilim bugüne dek hayvanların cinsel faaliyetlerini inceleyip durdu ama en önemli bulguyu gözden kaçırdı. İnsana en yakın primatlar söz konusu olduğunda, karşı cinsi nesneleştiren de, taciz eden de, sekse zorlayan da hep dişiler. Psikolog Wallen, “sekste işin doğası gereği erkeğin agresif göründüğünü, bilim insanlarının da bugüne dek bu bakış açısına saplandığını” anlatıyor. Fareler, köpekler ve bilumum hayvanda da vaziyet aynı. Son durum: Dişilerin seks dürtüsü erkeklere göre daha yüksek. Nokta.

Kadınları ne uyarıyor?

Psikoloji profesörü Meredith Chivers’ın (Queen’s Üniversitesi, Kanada) meslek hayatı, kadın ve erkeklerin seks dürtülerini araştırarak geçti. Mesele cinsellikse neye reaksiyon gösterdiğimiz yönünde, elinde nihayet sağlam kanıtlar var. Yöntemi şu: Kadınları vajinal kan akışı ve ıslanmayı ölçen, pletismograf adı verilen aletlere bağlıyor ve onlara pornografik videolar izletiyor (erkeklerde aynı alet penise geçiriliyor). Gösterilen videolarda yok yok. Heteroseksüel seks, erkek erkeğe, kadın kadına ve hatta bonobo bonoboya (cüce şempanze) seks...

Şimdi sonuçlar: Heteroseksüel erkekler sadece heteroseksüel seksle, eşcinsel erkeklerse sadece erkek erkeğe eşcinsel seksle uyarılıyor. Kadınlarsa ister heteroseksüel, ister gay olsunlar, bütün görüntülerde heyecanlanıyor. Nazik bir nokta: Bu deney, bir de kadınların izlediği görüntülere “heyecan skoru” vermesiyle tekrarlandığında, heteroseksüel kadınlar sadece heteroseksüel seksten, eşcinsellerse eşcinsel seksten zevk aldıklarını belirtti. Erkeklerde bu çelişki yok. Psikologların yorumu: Kadınlar sekse daha açık ama kültürel kodlar cinselliklerini baskı altında tutuyor.

Kadınlar duygusal olarak bağlandıklarında mı cinsel arzu duyuyor?

Kitapta defalarca tekrarlanan cümle: Bugüne dek kabul edilenin aksine, seks arzusu hissetmek için, kadınların ne duygusal bağlanmaya ne de bilimin bugüne dek iddia ettiği üzere doğru adamı “kafesleyerek” bebek yapma motivasyonuna ihtiyaçları var. Kitaba konu olan 10’u aşkın deneyde ortaya çıkanlarla bu deneylere gönüllü katılan kadınların, yazar Daniel Bergner’e anlattıkları ortak: Duygusal bağa gerek yok, mesele tutkuysa kadınlar erkeklere göre çok daha çabuk tahrik oluyor.

Bergner, örnek için bizi Meredith Chivers’ın bir başka araştırmasına götürüyor. Bu deneyde yine pletismograflara bağlanan heteroseksüel kadınlara, erkek-kadın ve kadın-kadın (uzun dönemli ilişkiler) ile yabancılar arasında geçen seks senaryoları okundu, ardından da ne hissettikleri soruldu. Denekler çoğunlukla uzun dönemli ilişkilerdeki seksten etkilendikleri yönünde cevap verdiler. Pletismograflarsa tam aksini gösteriyordu: Denekler, yabancılar arasında geçen seks sahnelerinde daha çok uyarılmışlardı.

Grinin Elli Tonu kadınlara ne yaptı?

Wendy, 40’larında, evli bir kadın. İleride kadın Viagra’sına döneceği tahmin edilen Lybrido ve Lybridos’un gönüllü deneklerinden. İki çocuğunun da babası olan kocasıyla yatakta işler iyi gitmiyor. Düzeltip söyleyelim, faaliyet sıfır noktasında. Evliliği sıkıntıya giren Wendy, skoru biraz olsun yükseltmek amacıyla doktor gözetiminde aldığı kimyasallardan umutlu ama yoğun Amerikan muhafazakarlığından azıcık taviz verip, geçen sene edebiyat dünyasını kasıp kavuran Fifty Shades of Grey (Grinin Elli Tonu) bahsine de gözünü karartıp dalmış.

Anlattığına göre kitabı okuduktan sonra gözü gerçekten de kararmış. Hayatında o güne dek tokatlı/kırbaçlı cinsel fantezilere yer olmayan Wendy’nin seks iştahı önce hafiften, sonra epey bir süratle yükselmeye başlamış. Yalnız sayılmaz. Montreal’deki Concordia Üniversitesi’nden nörobilimci Jim Pfaus, sadece ABD’de 20 milyon satan kitabın dünyayı kasıp kavuran etkisi için “dopamin dopamin dopamin” diyor: “Grinin Elli Tonu, arzunun tüm nörokimyasal karışımını aktive ediyor.” Pfaus, sinir sistemizdeki kabloları birbirine bağlayan dokunaçların, deneyimlerle (bu örnekte fanteziler) gelişip serpildiğini, geliştikçe de daha iyi çalıştığını anlatıyor. Hepimizin anlayacağı tercümesi şu: Fantezilere kapalı bir beyne her gün saatlerce bir ilaç şırınga ediyorsunuz. Sonra da seks aksesuarları satan bir mağazaya gidiyorsunuz.

Yazının devamı ve çok daha fazlası GQ Türkiye Kasım sayısında ve GQ Türkiye iPad edisyonunda...

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası