Tolga Akış ile 'Biraz Konuştuk' :Kıvanç Talu
Röportaj

Tolga Akış ile 'Biraz Konuştuk' :Kıvanç Talu

Sizinle görüşmelerimizi sadece dergi ile sınırlı kalmayacak. Bu alanda da istedim ki farklı, önemli karakterlerle yeni medyayı konuşalım. Belki bu sayede yeni bakış açıları kazanırız, yeni insanlar tanırız veya tanıdığımız insanların tanımadığımız yönlerini görürüz.

İlk konuğum Kıvanç Talu:

Var Böyle Tipler’le de bildiğimiz Kıvanç, yeni medyayı iyi kullanarak bu alandaki önemli isimlerden biri oldu. Kendisi bir reklamcı. Var Böyle Tipler’den önce müşteri toplantılarında “Bu projeyi hangi influencerla / ünlüyle yapalım” konuşmaları yaparken, artık masada konuşulan ünlüye dönüştü.

Öte yandan her sektörün bir refleksi vardır, reklamcılardaki refleks yetenekleri ile daha çok markalara reklam / proje üretmek üstüne. Ama aslında gerçek bir reklamcının yeteneğinin ‘insanlara dokunabilmek’ veya ‘insanların hayattaki kararlarını etkileyebilmek’ gibi birşey olsa gerek. Bu da kendi dahil her şeyi bir değere dönüştürebileceği anlamına gelir. Fakat sektörde bu yaygın bir eğilim değil. Hatta bu yola girenlere biraz ‘sen neyin peşindesin’ bakış açısı oluyor bazen.

 

Tolga Akış:Öncelikle buna katılıyor musun? Sen buna nasıl karar verdin ve bu tabuyu nasıl yıktın? Terzi kendi kendi söküğünü nasıl dikti?

Kıvanç Talu: Burada bence iki faktör var, birincisi metal yorgunluğu. Yani ajans insanının zaten haftanın 12 günü işi kapsamında bir şeyler üretme çabası sonrasında, kendi bireysel dünyasında buna daha fazla zaman ayırmak istememesi. İkincisi de bunu yaparsa “ben de ben deeee!” der gibi kendini öne atıp, o havalı (?) ajans dünyasınca snobe edilme korkusu. Ben bunu açıkçası daha iyi olduğum bir alanın farkına vararak kırdım. Yani bence bireysel içerik üretmek alanında daha özgürdüm, dolayısıyla daha iyi iş çıkartıyordum. Bu yüzden de hiç “kim ne der?”in derdine düşmedim. Ama hiçbir zaman da Var Böyle Tipler’i esas işim gibi yapmadım / yansıtmadım. Sanırım bu yüzden de herkes yolun başında “e işte bu da çocuğun hobisi canım” diye baktı. Sonrasında iki taraf için de işler değişti tabi :) 

 

 

Sadece Rakamların Kazandığı Sektör 

T: Hypers’ı kurduğumda ilk söylediğim şeylerden biri “Hayalim bu çatı altında çalışan herkesin influencera dönüşmesi” olmuştu. Bu geldiğimiz kültüre aykırı bir şey aslında. İçerik üreticilerini sürekli eleştiren ve hafife alan bir iletişimci-reklamcı kültürümüz var. Ajanslar veya markalarda çalışan insanlar içerik üreticisi haline gelse, bu işin ne kadar zor olduğunu görüp, dinamiklerini anlayıp influencerlarla empati kurar hale gelebilirler. O zaman ortaya çok daha büyük işbirlikleri çıkar diye düşünüyorum. Sen ne düşünüyorsun? 

K: Ben bu konuda kaliteli içerik üreticisi vs. sosyal medya ünlüsü ayrımının önemli olduğunu düşünüyorum. Dijital platformlarda gerçekten çok kaliteli ve çok sıradışı işler üreten insanlar var. Hangi hedef kitleye hitap ettiğinden farksız, birinin de çıkıp da o insanlara bir şey söylemeye hakkı yok bence. Çünkü zaten o noktaya bu özel yeteneklerini kullanarak gelmişler. Kaldı ki reklam sektöründeki isimlerin de az buçuk bu bir avuç kitlenin farkında olduğunu düşünüyorum. Ha ama bunun yanında işte bir de sadece başkasının içeriklerini alıp alıp paylaşan, ne bileyim K-Pop şarkılara odasının çirkin florasan ışığı altında ultra mega aşırı dar taytlarla bol squat’lı klipler çeken veya 5 saat boyunca kendisine hediye gelmiş bir fondöteni aynı cümlelerle döne döne öven kitleler var. İşte reklam sektörünün ipini çekmesi gereken kitle bence onlar. Ancak ne yazık ki gerçekçi olalım sadece rakamların kazananı olduğu bu koca sektörde böyle bir şey hiçbir zaman mümkün olamayacak

 

T: Yeni medya ikimizin de gözlerinin önünde büyüyor. Eskiden uğraştığımız işler deli saçması olarak görülürken şimdi “saygı değer” bir pozisyon almaya başladı. Elbette bunu tahmin ediyorduk ama arada yabancılaştığın oluyor mu

K: Ben özellikle reklam ve medya alanlarında ortalama 20 yılda bir yaşanan trend değişiminin tek sebebinin samimiyet kaybı olduğunu düşünüyorum. Ve ne yazık ki bu bahsettiğim samimiyetin ömrü de tüketim çılgınlığımız kadar olabiliyor. Eskiden o televizyondaki evine gelip çamaşır makinenin rezistansının kireçlendiğini söyleyen ustaya inancımızı kaybettiğimizde, bunu bize hali hazırda sosyal medyada takip ettiğimiz insanlar söylemeye başladı. Sonra biz önce onlara inanmaya başladık. Sonra onlar o kadar çok söylemeye başladı ki, onlara da inancımızı kaybettik. Sonra bi anda aslında hiç onlar kadar bilinmeyen daha küçük kitleler, daha az süslü laflarla, yüzlerinde daha az makyajla söylemeye başladı. Bu aralar onlara inanılıyor. Yarın öbür gün tüm bu kitlenin samimiyeti bittiğinde (ki bence sadece 2-3 senesi kaldı) yepyeni bir samimiyet dalı bulmaya çalışacağız. Bu kadar yıldır bu değişimlerin içinde olup “ulan neler dönüyor beeee” diye gördükçe ben pek yabancılamıyorum açıkçası :)

 

 

Ajans dünyası nereye evriliyor?

T: Kendi işini nasıl tanımlıyorsun, süreçte tanımın yeni bir forma dönüştü mü? İşinin bundan sonraki adımı ne olacak sence? 

K: Benim reklamcılıktan arta kalan titrim komedyen. Ben kendimi öyle anlatıyorum. Ben komedi yapıyorum. Sahnede de yapıyorum, Instagram’da da yapıyorum, oyunculukta da yapıyorum. İyi yapıyorum diye bir iddiam yok asla. Ama güldüren işler yapıyorum. Instagram’daki rolümü de asla Influencer veya fenomen diye tanımlamıyorum. Var Böyle Tipler’e “komedi hayratı” diyorum. Orası 7/24 sürekli akan bir çeşme. Gülmeye ihtiyacı olan geliyor, 1 dakikalık dozunu alıyor ve hayatına devam ediyor.

 

T: Geçen bir reklam networkünün yöneticileriyle buluştum. Tüm ajanslarında toplam 3500 kişi çalıştığını söylediklerinde uzaklara dalmışım. Karşımdaki “Ne oldu çok mu?” dediğinde, “İçinizdeki 200 parlak genci seçip sadece içerik üretimine odaklasanız, aranızda hiç bilmediğiniz müzisyenler bile vardır, buradan çıkan içeriğin oluşturabileceği değer eminim ki bir süre sonra markalara sattığınız proje değerini aşar.” demiştim. Sen ne düşünüyorsun? Ajans dünyası nereye evriliyor?

K: Söylediğin şey kesinlikle su götürmez bir gerçek. Ancak işte sadece “keşke”lerde kalıyor her zaman. Reklamcılığı oluşturan o dev global networkler bu yıllar yılı “dünyayı yöneten 6 aile varmış”ın gerçek hali. Ve gerçekçi olup işin karanlık yüzünün de farkına varalım, biri çıkıp o milyar dolarlar dönen pastaya bıçak sokmak isterse, bu ister bir influencer akımı olsun, ister bir sanat akımı olsun veya bir ideoloji olsun, ne yazık ki o bıçağı kıvırıp… :) 

T: Yeni medya alanında ilerlemek isteyen insanlar için “Alın bu da kulağınıza küpe olsun” diyeceğin bir şey var mı? 

K: Devir empati devri. Empati kurabilen kazanacak.

 

T: Kabul ettiğin teşekkür ederim Kıvanç! :)

K: Ben teşekkür ederim. Bu arada Tolga abi benim bir rap şarkım var müsaden olursa onu bi söyleyeyim bir değerlendir isterim… :) :) :)

 

 

 

 

 

İZLE
Akıştayız | Tolga Akış'ın Konuğu KÖFN'ün Kamera Arkası Kahramanları
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası