Tarihin Adsız Sefa Düşkünleri
DAHASI+

Tarihin Adsız Sefa Düşkünleri

Var Böyle Tipler’in Yaratıcısı Kıvanç Talu yazılarıyla GQ Türkiye’de. Talu, ilk yazısında hayatımıza keyif, konfor, lezzet ve sayısız güzellik katan tüm sefa düşkünlerine selam gönderiyor.

Dünya tarihinde insanlığı bir anda ilerilere götürmüş, devrimlere, savaşlara, barışlara sebep olmuş yüzlerce buluş var. Tarih, bu buluşları gerçekleştiren pek çok insanın adını altın harflerle yazdı. “Ampul” deyince Edison’u, “telefon” deyince Graham Bell’i tek nefeste söyleyebiliyoruz.

Fakat bir de adını hiç bilmediklerimiz var. Onlar, gündelik hayatımızdaki en créme de la créme zevklerini tarihte ilk defa akıl edip, denemiş ve günümüz insanının hizmetine sunmuş olanlar. Ben onlara “Tarihin Adsız Sefa Düşkünleri” diyorum ve bana sorarsanız her biri o altın harflerle yazılanlar kadar uzun bir saygı duruşunu hak ediyorlar.

Şöyle düşünün, muhtemelen Kayseri topraklarında yaşamış tarihteki değerli bir figür hayatının bir aşamasında önündeki hamura ve kıymaya uzun uzun bakıyor ve kendi kendine “Bunları aslında küçük parçalar halinde bir araya getirip kaynatsam manyak bişi olur ha!” diyor ve mantıya imzasını atıyor. Buraya kadar bir derece normal ve kabul edilebilir gelse de, sonrasında bu bahsettiğim “tarihin adsız sefa düşkünü” karakter geliyor ve diyor ki “esssasss varyaaaa bunun üzerine sarımsaklı yoğurt döküp onun da üzerine tereyağı eriteceksin…”

NE?!!! Ya, senin ağzının nasıl saygın bir tat alma yetisi var da bize de bunu bahşediyorsun yüce insan?!

Veya, dünya tarihinde biri var ki ilk defa karşısındakine kütür kütür bir masaj yapmış. Sonra bir başkası gelip demiş ki “esssasss varyaaaa bunu şöyle azıcık yağ döküp yapacaksın… Öööeaaaffff!!!” Ya sendeki zevk-ü sefa düşkünlüğünün yarısı bende olsa, ben bugün bam başka biri olurdum be güzel abim.

Bu ve bunlar gibi sayısız keyiflerimiz aslında tarihteki bir insanın kendi sefa düşkünlüğüne dayanıyor. Bu düşkünlük de esasında tabi ki derin bir vizyon göstergesi. Yani şu yıl olmuş hangimiz örneğin bir kalorifer peteğine bakıp “Şundan aslında acayip bir kaymaklı tatlı yaparım ben ha” diyebiliyor ki. Orijinal keyif, bir vizyondur dostlar ve bu yazımda sizleri hepimizin hayatındaki önemli keyif noktalarından birini, bu eşsiz vizyonuyla bizlere kazandırmış saygıdeğer insanla tanıştırmak istiyorum; Sir John Harington!

Kendisi modern klozetin mucidi. Yani tabiri caizse popomuzun tüm saygı rezervini hak eden yüce bir insan.

Kim ne derse desin klozet üstünde geçen zaman, gündelik hayatımızın en keyifli anlarından biri. Çünkü o sadece fiziksel kurallar gereği boşaltım sistemimizin mihenk taşlarından biri değil. O aynı zamanda bir rahatlama merkezi. Yeri geldiğinde üzerinde kitaplar bitirilen bir kütüphane, yeri geldiğinde ruha/bedene iyi gelen sessiz bir psikolog. Havalanan narin bir kuş, şairin kalemindeki satırlar belki de… Sir John Harington da bu gibi gerçeklerin farkında olacak ki, bizi çömelerek bu işi halletmenin, bacakları sonu olmayan bir kas spazmı dehlizinden çıkartıyor ve çok daha ergonomik ve rahat bir şekilde oturabileceğimiz bir hale getiriyor.

1596 yılından başlayan bu modern klozetin tarihi bizi günümüzde, yani bu karantina günlerinde klozetimizle daha uzun zamanlar geçirebileceğimiz bir hale getirdi. Öylesi kendinle kaldığın bir yer ki, klozetler en yakın sırdaşlarımız olabilir belki de. Çünkü bizleri kimsenin göremediği bir açıdan görüyorlar ve tabiri caizse tüm kahrımızı çekiyorlar. İşte tam da bu gerçeğin farkındalığıyla bugün tuvalete girdiğinizde Sir John Harington’a bir selam çakın.

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası