Açık ki her ilişkide, her şeyin daha iyi ya da daha kötü gittiği dönemler olur ve bu tamamen normaldir. Ancak hayatımızda öyle anlar da olabilir ki mesele sadece bir dönemden ibaret değildir; gerçekten ilişki tıkanmıştır ve daha iyiye gitme ihtimali yoktur. Bu iki durumu ayırt edebilmek çok önemlidir, çünkü bazı sorunlara özellikle dikkat etmemiz gerekir.
Çift olarak yaşadığımız bazı problemler normal olabilir, ancak bazıları da işlerin kötüye gittiğinin ve ilişkimizi düşündüğümüz (ya da umduğumuz) kadar sağlıklı olmadığının gerçek işaretlerine dönüşebilir.
Bazı işaretler, bir ilişkinin iyi gitmediğini açıkça gösterir. Bunlar ilişkinin en başından beri var olabilir ya da zamanla ortaya çıkabilir; belki aşk artık bitmiştir ya da birlikte yaşamak beklediğimiz kadar harika değildir.
Sürekli eleştiri: En bariz olanı budur. Partnerimiz bizi durmadan eleştiriyor, bizde yanlış bulduğu şeyleri kötü bir dille dile getiriyorsa. Bunu, çözüm odaklı ve daha açık bir iletişimle “ne gitmiyor”u konuşup tavsiyeler verdiğimiz yapıcı eleştiriden ayırmak gerekir.
Güven eksikliği: Hepimiz biliriz ki güven, her ilişkinin temel taşlarından biridir. Bu nedenle biri bizi kendisinden ya da kendimizden şüphe ettiriyorsa ya da tam tersi, bizim söylediklerimize ya da yaptıklarımıza güvenmiyorsa, tıkanmış bir ilişkiyle karşı karşıyayız demektir.
Duygusal istismar: Fiziksel istismarı fark etmek daha zor olabilir, ama duygusal olanı öyle değildir. Bu sadece hakaretleri ya da incitici, aşağılayıcı sözleri değil, aynı zamanda manipülasyonu ve aşırı kontrolü de kapsar.
Sorunlardan kaçınmak: Partnerle belli ölçüde tartışmak normal ve sağlıklıdır. Sağlıklı olmayan ise her ne pahasına olursa olsun çatışmalardan veya anlaşmazlıklardan kaçınmaktır; çünkü bu, sorunların birikmesine ve bir gün patlamasına yol açar.
Kendimizi onaylanmış hissetmemek: Bir ilişkide kendimizi güvende, saygı görmüş ve değerli hissetmeliyiz. Birbirimize özen göstermek, duygularımızı karşılıklı olarak geçerli kılmak, yani birbirimizin duygularını tanımak ve önemsemek gerekir.
Öte yandan, ilişkimizi sorgulamamıza neden olabilen ama aslında normal sayılabilecek bazı sorunlar da vardır; tabii belirli sınırlar içinde kaldıkları sürece.
Küçük yanlış anlaşılmalar: Bazı ilişkilerde neredeyse günlük olarak bile yaşanabilen bir durumdur ve genellikle önemli bir sorun yaratmaz. Karşı tarafı yanlış anlamamızdan ya da kendimizi iyi ifade edemememizden kaynaklanır. Bir tartışmaya yol açabilir (ya da açmayabilir), ancak önemli olan sakin ve saygılı bir şekilde konuşarak bunu çözmeyi öğrenmektir.
Fikir ayrılıkları: Tüm çiftlerin hemfikir olmadığı konular vardır, özellikle birlikte yaşadıklarında ve gündelik küçük meseleleri beraber yönetmeleri gerektiğinde.
Kıskançlık: evet mi, hayır mı? Biraz tartışmalı bir konu olsa da, ara sıra kıskançlık hissetmek normaldir; çünkü bu, karşımızdakini kaybetme korkusundan ve onu önemsemekten kaynaklanabilir. Ancak bunu yanlış yorumlamamalıyız: Bu, kontrolcü davranışlara bir bahane değildir. Ayrıca bu duyguları partnerimize iletmek ve kıskançlığın kendi güvensizliklerimizden mi yoksa gerçekten bir nedenden mi kaynaklandığını ayırt etmek önemlidir.
Hayat değişimleri: İş, aile, taşınma ya da sağlık sorunları… Tüm bunlar hayatımızı etkiler ve dolayısıyla ilişkimizi de etkileyebilir. Bu dönemlerde kötü zamanlar geçirmek normaldir, ancak unutmamamız gereken şey bir ekip olduğumuzdur.
Rutine kapılma hissi: Rutin içinde olduğumuzu hissetmemiz hiç de garip değildir ve bu his genellikle ilişkinin bir noktasında, artan sorumluluklarla birlikte ortaya çıkar. Böyle zamanlarda bağlantımızı güçlendirmeye, birlikte kaliteli zaman geçirebilmek için kendimize alan yaratmaya özen göstermeliyiz.
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ ESPAÑAWEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.
