Cristiano Ronaldo Günde Nasıl 1 Milyon Dolar Kazanıyor?
Üstelik olağanüstü model Alessandra Ambrosio da ona eşlik ediyor.
Üstelik olağanüstü model Alessandra Ambrosio da ona eşlik ediyor.
1 / 8
Cristiano, 30 yaşında. Kariyerinin zirvesini yeni geçti. Real Madrid’i yönetmeye devam etse de pek çok kişi takım açısından son bir hamlesinin kaldığına inanıyor. Bunun ne olacağına dair spekülasyonlar var, hemen hemen her gün yeni bir haber çıkıyor. Bazıları İngiltere’ye, kariyerinin ilk kez zirveye tırmandığı Manchester United’a dönmek istediğini söylüyor. Bazıları pahalı futbolcuları almayı adet edinmiş Paris Saint-Germain’i işaret ediyor. MLS diyen de var; son yıllarda Steven Gerrard, Frank Lampard, David Villa, Kaká gibi yıldızların da gittiği Amerika’nın kendi ligi. “Ligi tam anlamıyla takip etmiyorum ama bazı kısımlarına bakıyorum” diyor MLS’den ve Amerika’daki spor kalitesinden bahsettiğimde: “Pek çok futbolcunun oraya taşındığını biliyorum. Bence gittikçe daha da iyileşiyor. Büyüyor. İyi olduğunu düşünüyorum. Benim açımdan ve genç futbolcular açısından iyi bir lig, belki bir gün Amerika’ya taşınmak isteyebiliriz. Bu yüzden klasik futbolun Amerika’da gelişmesi iyi bir şey.”
2 / 8
“Bunu söylerken sırıtmadan duramıyorsun” diyorum. Kahkaha atıyor: “Hayır, yani, bu gelişmeler harika. Şahane bir durum. Belki ileride Amerika’da oynamam için iyi bir fırsat çıkar. Bilemeyiz ama ilginç bir durum. Elbette düşünüyorum çünkü dediğim gibi orada futbolun durumu iyiye gidiyor, neden olmasın? İleride mümkün olabileceğini düşünüyorum.” Bugüne dek sıradan bir Amerikalı taraftarın Cristiano’yla ilk akla gelen karşılaşması muhtemelen 2014 Dünya Kupası’ndaki ABD-Portekiz maçıdır. 1-0 yenilirken ABD kendilerinden daha iyi durumdaki Portekiz’den iyi oynayıp skoru 2-1 yapıyor. Fakat durum Ronaldo’nun insanüstü bir performans göstermesiyle değişiyor. Öyle bir performans ki, eski Amerika milli takım yıldızı ve şu anki Fox Sports analisti Alexi Lalas’a, “Ronaldo, top yakınlarındayken büyülü bir şeyler olacağını kesin olarak bildiğiniz ender sporculardan biri” dedirtmiş.
3 / 8
Maçın bitişine saniyeler kala Cristiano’ya sağ kanattan bir top geliyor (zayıf tarafına). Ne yaptığının farkına bile varamadan ABD defans çizgisinin arkasında topu çalıyor, Portekizli takım arkadaşına atıyor ve top ağları buluyor. Bu, düdük sesiyle aynı anda yarı sahadan basket atmanın futboldaki karşılığı gibi bir şey. Maç saniyeler sonra 2-2 bitiyor ve bu da Amerikalıların gruptan çıkmasını, Dünya Kupası’nda ilerlemesini engelleyen hareket oluyor. Bu olay Cristiano’nun kariyerinin ilk yarısını geçtiği zamanlarda gerçekleşiyor. Amerikalılar bir efsaneyi izlemeye maruz bırakılıyorlar. Ama o maçta hem olağanüstüyü hem de acınacak bir durumu görmüştük, hem mükemmelliği hem de çimenlerde yuvarlanan suratını ekşiterek şikayet eden, sakatlanmış gibi yapan birini.
4 / 8
Cristiano sinirli bir adamken Messi daha ifadesiz, duygusal açıdan bir robot gibi (“Hem süper kahraman imajına hem de insani, yalın tepkilere aynı anda sahip olmak, onu ayrı bir yere koyuyor” diyor Lalas). Golleri beklemediğin anlarda atarsın. Çözümü olmayan bir bilmece gibi, insanı sonsuz bir gerilemeye iten bir cümle. Bir aynayı yansıtan başka bir ayna gibi. Basmakalıp cevabını bildiğimden emin olduğum bir soru soruyorum Ronaldo’ya: “Kariyerinin en önemli maçı hangisiydi?” Herhangi bir oyuncu, özellikle de medya odağı olmuş dünyanın en ünlü sporcusu, bu soruya en önemli iki takım zaferiyle cevap verirdi.
5 / 8
Manchester United’la 2008 Şampiyonlar Ligi ve Real Madrid’le 2014 Şampiyonlar Ligi (diğer adıyla La Décima, kulübün ulaşılması güç başarısı, 10’uncu Avrupa şampiyonluğu). Cristiano’nun ağzından küçük bir ıslık yükseliyor; bu, o anda karar vermesi zor bir şey olduğu anlamına geliyor. Bu da beni nasıl bir cevabın geleceğini bildiğime daha çok inandırıyor: “Hmm, beş gol attığım maç.”
6 / 8
Gülümsüyorum. “Gerçekten mi? O iki maç, Şampiyonlar Ligi finalinden falan daha mı önemli?” Takım zaferlerindense bireysel başarılar mı? “Yani... Farklı bir durum çünkü en önemlisi en son olandır. Tabii ki Şampiyonlar Ligi özeldi. Finalde gol attığında, yarışmayı kazandığında en özel şey o anlar oluyor tabii.” Rolleri değiştiriyor. Takım ruhuna geri dönüyor. Ama kısa bir an için CR7’nin gerçek halini gördüğümüzü (etrafımızdaki yardımcılarını unutmayın) düşünüyorum: Takımına ama en çok Cristiano’ya hizmet etme amacında kendini hep daha iyi kılmaya inatçı bir bağlılığa sahip bir sporcu. Varsayımsal bir soru soruyorum: Real Madrid bu sezon ligden galip çıkacak ama sen bir gol daha atamayacaksın diye bir anlaşma sunsalar, kabul eder miydin?
7 / 8
Yine o “pufff” sesini çıkarıyor ve neredeyse aynı karmaşıklığa geri dönüyor. Ama bu sefer gol rekorları kıracak kahramanlığını elinden alabilecek bir şeytani varlık olmadığının farkına varıyor: “Garip olurdu çünkü lige yeni başladık” diyor: “Ama tabii ki. Çünkü güzel bir şey. Çünkü bir şey kazanmış oluyoruz. Bu yüzden imzalarım. Buna imzamı atarım.” Neredeyse gece yarısı oldu.
8 / 8
Milyon dolarlık gün bitmek üzere. Evi birkaç dakika mesafede olduğu ve yarın maç günü olmadığı için buradan gitmek için bir telaşı yokmuş gibi duruyor. Alessandra’yla fotoğraf çektirip Instagram’a koyuyor. Gülümsemesi ve gözleri o kadar gerçekçi ki bu kare beraberlik dedikodularının fitilini ateşliyor. Yardımcılarıyla oturma odasında dolanıp, asistanlarla selfie’ler çektirip futbol topları imzalıyor Rolls-Royce’una binip gitmeden önce. Son olarak bu günü tarif etmesini, yapabileceği en iyi şekilde karakterize etmesini ve Cristiano Ronaldo’nun en güzel günler yelpazesinde bir yere yerleştirmesini istiyorum. “Normal bir gün” diyor. Yine bir “pufff” sesi. “Normal bir gün.”