Ryan Gosling olmanın A B C'si

Özel hayatınız ya da kariyeriniz fark etmez. Klişeleri bir kenara bırakın. Hayal gücünüzü kullanın, içinizden gelen sesi dinlemeyi öğrenin. Ryan Gosling kariyerinin ilk günlerinden beri bunu en iyi uygulayan isimlerden biri oldu. Onun mottosu her zaman içinden gelen sesi takip etmek. Kimi zaman bu ses seni belli normların dışına çıkmaya yönlendirse bile.

Hollywood milyon dolarların birkaç cümleyle taraf değiştirdiği, havada uçuştuğu bir dünya ve Gosling bu dünyanın tam da merkezinde. Fakat onu gişeye oynayan filmlerde görmüyoruz. Neden mi? Çünkü o paranın şaşaalı görüntüsüne aldanmak yerine gerçekten özgün senaryosu olan orijinal yapımlarda oynamayı tercih ediyor. Kısacası kariyerinde elde edeceği küçük ama sayıca fazla başarıları ve olgunluğu banknotların yerine koyuyor.

Gosling’i başarıya yönelten en önemli özellikler işine bağlılığı, ona olan tutkusu ve ne yaptığını iyi bilmesi. Fakat Hollywood gibi lokmanın aslanın ağzında olduğu bir yerde aklınızın çelinmesi an meselesi. Sizin için de aynı durum geçerli. Yolda sizi kolayca cezbedecek fırsatlar çıkabilir. Kim olduğunuza ve ne istediğinize karar verin, gerisi kendiliğinden gelecek.

2001 yapımı The Believer’da Ryan Gosling bir Ortodoks Yahudi’yken Neo-Nazi’ye dönüşen bir adamı oynuyordu. Hemen ardından I’m Still Here’da Ilya Gerber adında bir Yahudi sömürgesini canlandırdı. Sonuç mu? Sonuç cesaret edip ezileni, sömürüleni oynamak, kısacası başarısızlıkla sonuçlanacağı kesin işleri yapmaya da cesaret edebilmek.

Kırmızı halıda ya da sokakta Ryan Gosling’in patlayan flaşların odak noktası ve 2012'nin en şık erkeklerinden birisi olmasının sebeplerinden bir tanesi daima özenle koruduğu imajı. Onu kimi zaman en iyi terzilik örneği bir takım elbiseyle bazen de jean pantolon ve beyaz bir tişörtle görebilirsiniz. Ama değişmeyen tek bir şey var: Sinemanın genç yakışıklısı kesinlikle ödün vermediği bir stile sahip.