Son zamanlarda neredeyse herkesin konuştuğu dizi elbette ki La Casa De Papel. Bir soygunun bizi bu kadar heyecanlandırabileceğini nereden bilebilirdik? Peki ya kırmızı tulumun bile yakıştığı bir karakterden bahsetsek? Elbette ki Berlin’den bahsediyoruz. Şimdiye kadar tanıdığımız en iyi kötülerden biri olan Berlin’in günlük stili de dizide dikkate değer detaylardan biri. Klasiğin günümüze adapte olmuş versiyonu olan bu stili incelemenizi kesinlikle tavsiye ediyoruz.
Yaşadıkları hayat biçiminden sıkılıp İtalya’nın yeraltı dünyasında yaşamaya başlayan iki arkadaşı anlatan Baby aradığımız gençlik dizisi boşluğunu kesinlikle doldurdu. Dizinin karakterlerinden Fiore ise hem karizması hem de stiliyle aklımızda kaldı. Kötü çocuk olan Fiore’nin stilini tek kelimeyle özetlemek imkansız. Çünkü onu bir gün deri ceket içinde, ertesi gün şık bir takımın içinde görmek mümkün.
Takıntılı takipçilik kavramının sonuna kadar işlendiği You’da bize sosyal medya hakkında da bazı uyarılar veriliyor. Masum bir kitapçının aşkı için yapabilecekleri insanı korkuturken teknoloji çağında yapabileceklerimizin sınırının olmaması gerçeğiyle yüzleşiyoruz. Dizinin ana karakterlerinden Joe ise günlük stiliyle bize rahatlığın tanımını yapıyor. Tişört, gömlek ve jean üçlüsünden vazgeçemeyenlerdenseniz bu adama dikkat etmenizi tavsiye ederiz.
The Crown yayınlandığı tarihten beri hem dönem bilgisi hem de görsellik açısından bize müthiş bir göz zevki sunuyor. Dizinin prensi Philip ise samimiyetiyle ve kuralların dışına çıkmasıyla hepimizin ilgi odağı oldu. Prens Philip’in stilinin kodları ise çok net. Rafine, aristokrat ve centilmen. Renk ise Prens Philip için olmazsa olmazlardan.
Şeytani kimliğinin altında adeta bir melek yatan Lucifer'ın tek başarılı olduğu şey suçlu yakalamak değil. Aynı zamanda giyinmek onun yaptığı en iyi şeylerden biri. Her bölümde stil konusunda bize ayrı bir ders veren Lucifer’in vazgeçemediği parça ise kesinlikle yelek. Kullandığı aksesuarlarla da stilini güçlendiren bu karakterden öğreneceğimiz çok fazla şey var.