La La Land’de başrolde sadece Ryan Gosling ya da Emma Stone yoktu. Bir de meşhur Griffith Observatory vardı biliyorsunuz. Filmden sonra astrınomi müzesi şöhretine şöhret kattı. Her gün dolu.
Palmiyeler her yerde :)
Tatlı Hollywood sembollerinden biri, The Ivy restoranda bir köşe.
Abbot Kinney bölgesi hem cool kafeler, hem karizmatik butikler hem de harika graffitiler göreceğiniz; bana göre en güzel LA mahallesi.
Bir Venice Beach tavrı: #VenicePride
Daima yaz, daima sayfiye hissi veren sokaklar...
Los Angeles’taki graffitilerin altında hep sosyalmedya hesapları var. Oralarda fotoğraf çekip post’unuza bu isimleri tag’liyorsunuz ve ufak ufak Los Angeles komünitesine dahil oluyorsunuz.
Venice Beach’teki her spor sahası böyle bir manzaraya sahip.
Melrose’daki ünlü Paul Smith dükkanı. Neden ünlü derseniz, gördüğünüz gibi dev ve pembe. Şehre, şehrin ruh haline çok yakışıyor. Önünde nice çekimler yapılıyor
Melrose’un mutlu dükkanlarından…
Los Angeles’lılar sağlam egzersiz yapıyor. Görülmesi gereken yerlerden biri Runyon Canyon ve bu ayakkabılar da bir çeşit sporcu “dilekağacı” :)
Los Angeles’ta en çok karşınıza çıkacak şeylerden ikisi, vintage RV (yani caravan) ve kaktüs.
The Ivy’nin renkli çiçekleri masalardan çalışanların kıyafetlerine kadar her detayda göze çarpıyor.
West Hollywood’un havalı uzakdoğu restoranı Tao’nun girişinde harika bir graffiti.
Yine başarılı bir duvar graffitisi ve iPhone 8 Plus gece çekimi becerisi karşınızda.
Los Angeles’ta harika bir geceyi H&M x Erdem işbirliği lansmanında yaşadık. Türk asıllı tasarımcı Erdem’in stili Wilshire Ebell Tiyatros’una böyle yansımıştı..
Palmiye, muz ağacı ve kaktüs... Los Angeles’ın hem ruh halinin hem bitki örtüsünün özeti.
İkonik The Beverly Hills Hotel. Onu görmeden Hollywood’dan geri dönmeyin. Mimarisinden konuklarına gerçek bir göz ziyafeti.
Santa Monica’da güneş batışı bir başka…
Bir hayal hayat. İş çıkışı ya da öncesi plaja gidip sörf yapmak. Bizim için rüya, Kaliforniya için yaşam biçimi.