Dönemin popüler film-dizi platformlarından Netflix ile ilişkimiz gün geçtikçe artıyor. Muhtemelen son günlerde, “In a relationship with Netflix (Netflix’le ilişkisi olmak)” kalıbını birkaç kişiden duymuşsunuzdur. Ben de o insanlardan biriyim, ve evet sanırım Netflix ile bir ilişkim var. Zira çalışmadığım vaktin büyük bir kısmını film ve dizi izleyerek geçiriyorum.
Bundan yaklaşık bir ay önce “The Haunting of Hill House” isimli diziyi duydum. Korku türündeki yapımları izlemek özel ilgi alanıma girdiği için de epey heyecanlandım. Birkaç hafta sonra ise, “Ne istediğine dikkat et” sözünün olumlu etkisi altında kalıp, kendimi dizinin oyuncularıyla sohbet ederken buldum.
Dizinin oyuncularıyla yapacağım röportaj sayesinde, The Haunting of Hill House ekranlara düşmeden sezonu bitirme imkanını yakaladım. İlk bölümü röportaj için Londra’ya giderken uçakta, telefonumdan izledim. Biraz da özellikle o anı bekledim diyebilirim çünkü korku türündeki yapımları izlemeyi çok sevsem de, bu hobimi yalnız başına pek gerçekleştiremem. Zaten otele geçtiğimde de bilgisayarım yerine telefondan izlemeye devam ettim. Zira ekran boyutu küçüldükçe korku çıtasının da biraz düştüğünü düşünüyorum. Engel olamadığım merakım, elimden bırakamadığım telefonum ve bir uykusuz gecenin sonunda yaklaşık 10 saatlik maratonu bitirdim.
Röportaj günü geldi. Londra’nın merkezinde yuvarlak masa görüşmemizi yapmak için The Welsh Chapel’deyim. Kurtlar sofrasına düştüğümün henüz farkında değilim. Sormak istediğim çok soru var ve aynı durumdaki beş kişi de kendi merak ettiklerini öğrenmek için elinden geleni yapıyor. Hızlı olan sorusunun cevabını alıyor.
Dizinin oyuncu kadrosunda korku filmlerinin sevilen isimleri Elizabeth Reaser, Kate Siegel, Henry Thomas, Carla Gugino var. Oliver Jackson Cohen ve Michiel Huisman dizinin yakışıklıları. Yönetmen ise Gerald’s Game, Hush, Oculus filmlerinden tanıdığımız ve aynı zamanda Kate Siegel’ın da eşi olan Mike Flanagan. Kate, Henry ve Elizabeth’in ilk bir araya geldikleri yapım bu dizi değil. Mike Flaganan projelerinde aynı oyuncularla çalışmayı seviyormuş.
Korku türündeki birkaç filmde beraber rol aldıktan sonra birbirinizi kabuslarınızda görmeye başladınız mı?
KS: Evet, hem de iki kez gördüm. Mike, Gerald’s Game’in editlerini yaparken oğlumu yeni doğurmuştum. Koltukta onu emzirirken kendi kendime “oğlum Henry ve Carla’dan büyüyünce çok korkacak ve nedenini bile bilemeyecek” diye düşündüm.
Dizinin yönetmeni aynı zamanda kocanız. Bunun oyunculuğunuzda etkilileri nasıl oldu?
KS: Mike ile benim için iş ve özel hayatı ayırmak çok önemli. Beraber bir hayatı paylaşabiliriz ancak setlerde kendimi hep onun çalışanı olarak görürüm.
Diziyi izlerken en beğendiğim şeylerden biri de türünün sadece korku olmaması. Alışılagelmişin dışında aslında konu büyük bir aile dramı üzerine kurulu. Shirley Jackson’ın aynı isimdeki kitabından uyarlanan hikaye günümüz modern aile yapısının da izlerini taşıyor. Beş kardeş, bir anne ve bir babanın hem kendi içlerindeki hem de birbirleri arasındaki çatışmaya şahit oluyoruz. Bu sebepten ekran karşısında her zaman gergin olmuyorsun. Her bir karakterin hissettiklerine empati kurabiliyorsun, bu da izleyici e oyuncular arasındaki bağı kuvvetlendiriyor.
Korku dizisi olmasının dışında büyük bir aile dramına da tanık oluyoruz. Sizce Mike neden bu kısmı da vurguladı?
KS: Mike’ın her zaman romantik bir tarafı vardır. Ve her zaman Spielberg’in 80’lerdeki hayatın gerçek yüzünü gösteren filmlerine hayranlık duyar. Bu sebepten kitaptan uyarlama olan bu dizinin teklifi ona ilk geldiğinde aklına hemen evlilik, ilişkiler, aile, sevgi, bağlılık gibi konular geldi. Dizinin bu kadar etkili olma sebeplerinden biri de korku elementini bu gibi unsurlarla birleştirerek sunması.
Dizinin en etkilendiğim kısımlarından biri altıncı bölüm. Spoiler vermek istemiyorum ancak çok iyi sahneler sizi bekliyor.
Altıncı bölümden çok etkilendim. Sizce bu kadar başarılı olma sebebi nedir?
HT: Altıncı bölümde çok iyi koordine olmamız gerekiyordu. O bölümü iki parça olarak ve her bir parçayı tiyatro oyunu gibi hiç kesmeden çektik. Bunun için bir ay prova yaptık. Şimşeklerin çakmasının bile zamanları belliydi. Çekim iki gün sürdü ama hepimiz o bölümle ilgili çok gururluyuz.
Bu arada söylemek isterim ki dizide gördüğünüz sahneler Hollywood sinemalarındaki gibi dekor değil. Bu dizi için baştan bir ev inşa edilmiş.
Bu kararı neden verdiniz?
KS: Bu Mike’ın fikriydi. Aynı zamanda Netflix ile çalışmanın da avantajını yaşadık çünkü hikaye anlatımına çok önem veriyorlar.
HT: Normalde setlerde burası mutfak, burası salon denir ve çekimlere başlanırdı. Ancak gerçekten bir evin içinde olduğunda hem bizim açımızdan hem de izleyiciler açısından etkisi daha büyük oluyor.
KS: Altıncı bölümde de göreceğiniz gibi evler ve odalar arası sürekli geçişler oluyor.
Kamera koridorların arasında ilerlerken ve bir evin içinde olmak işimizi çok kolaylaştırdı.
Peki senaryo size bütün olarak mı geldi yoksa parça parça mı?
HT: Önce ilk sekiz bölüm, bir iki hafta sonra da son iki bölüm geldi. İleride neler olacağını bilmek aslında oyuncular için çok önemli. Bazen senaryolar bölüm bölüm geliyor. Bütünü bildiğin zaman oyunculuğunu ileride olacakları göz önünde bularak daha rahat şekillendiriyorsun.
Kardeşlerin en büyüğünü canlandıran Michiel Huisman (Steve) dizide sevmesi en zor karaktere sahip. Mesafeli bir duruşu olan Steve, kardeşleriyle en çok problem yaşayan isim. Ancak gerçek hayatta işler değişiyor. Bu sebepten ona en sevdiği karakteri sordum.
MH: Zor bir soru. Bilemiyorum. Aslında çocukluğumuzu canlandıran oyuncuların hepsini çok seviyorum. Onlar geldiği zaman mutlu oluyordum.
Kitabın 1963’te ve 1999’da filmleri yapıldı. Ancak Michiel’in favorisi kendinin de oynadığı dizi versiyonu. Bugüne kadarki en esnek uyarlamaya sahip olduğu için kitabı okuyanların başta biraz şaşıracağını söylüyor. Çünkü Mike’ın farklı bakış açısı sayesinde hikayenin en modern hali hazırlanmış.
En çok hangi türde filmler izlemeyi seviyorsun?
MH: Aslında hiçbir zaman korku filmleri favorim olmadı. Bağımsız drama türünde fimleri izlemeyi seviyorum. Ama konu oyunculuğa geldiğinde her türde yer almak istiyorum.
Elizabeth Reaser (Shirley) dizide bir cenaze kaldırıcısını canlandırıyor. Rolünün hazırlık sürecinde neler yaptığını soruyorum:
ER: Rolüme hazırlanırken ilk başta bana bombalanmış insanların videolarını izlettiler. Erkek arkadaşımla beraber izlemeye başladık ancak o fazla dayanamadı. Daha sonrasında dizide asistanımı oynayan Britney gerçek hayatta da bu işi yaptığı için ondan Georgia’da ders aldım. Bana bugüne kadarki karşılaştığı vakalardan bahsetti. Shirley’nin dizide bu mesleği yapma sebebi ise bence hayatındaki acılarla yüzleşmeyi farklı bir şekilde tercih etmesi. Sevdikleriyle vedalaşırken onları son gördüğü hallerinin mümkün olduğunca güzel olmasını istiyor. Ölümle arkadaş olmak da istiyor diyebiliriz.”
İtiraf etmek gerekirse Elizabeth Reaser dizi oyuncuları arasında tanışmayı en çok istediğim kişiydi. Oynadığı dizi ve filmlerde canlandırdığı karakterle beni hep çok etkilemiştir. Bu dizide de aynı şey oldu. Onun dışında bütün oyuncularla bir bağ kurduğumu hissettim. Sanırım dizi ile ilgili en sevdiğim şey de buydu. Çünkü normalde korku filmi izlerken daha az etkilenmek adına karakterlerle pek ilişki kurmamaya çalışırım. Ancak The Haunting of Hill House’da bunu yapmak biraz zordu. Anlatılan hikaye empati kurmamaya müsaade etmiyor. Hazır Elizabeth’i yakalamışken başarısının formülünü sordum.
ER: Bu noktada Mike Flanagan’ın da rolü büyük. Çünkü kendisi her bir karaktere çok önem veriyor. Oyunculuğum için de şunu söyleyebilirim; ne zaman oyunculuk yapsam, canlandırdığım karaktere hep çok değer vermişimdir. Shirley’i mesela şu anda benim bir parçam gibi hissediyorum.
Ve son olarak Oliver’a dizi ile ilgili en etkileyici şeyin ne olduğunu soruyorum.
OJC: Bence dizi ile ilgili en etkili şey izleyen herkesin şaşırması. Çünkü korku türünde bir dizi olduğu zaman izleyicilerin genel bir beklentisi oluyor. Ancak şuana kadar gelen yorumların hepsinde beklediklerinden çok farklı bir şeyle karşılaştıkları söylemeleri beni en mutlu eden şey.
Benim de hislerim aynı şekilde. Diziyi izlerken beklentimin çok dışında bir hikaye ile karşılaştım. İçimdeki korku hissi hiç dinmedi. Ancak bununla beraber büyük bir aile dramının içinde buldum kendimi. The Haunting of Hill House ile korku türündeki yapımlara yeni bir soluk getirildiğini düşünüyorum. İzleyicilerin tepkilerine göre ikinci sezonunun gelip gelmeyeceği belli olacakmış. Bana fikrimi sorarsanız, hikayenin devamında neler olacağını görmeyi çok isterim.
