Nouvelle Vague akımının babası Jean-Luc Godard’ın eski hayat arkadaşı ve filmlerinin baş tacı olan Hanne Karin Blarke Bayer, 17 yaşında kabare dansçılığı ve ressamlık yaptığı Danimarka’dan Paris’e geldiğinde, Fransızca bile bilmiyordu. Paris’te, o meşhur Les Deux Magots'da keşfedildikten kısa bir süre sonra Coco Chanel'le tanıştı ve Coco, yeni ilham perisine Anna Karina adını verdi.
Oynadığı Palmolive sabun reklamında Godard’ın da ilgisini çeken bu güzel kadın, kısa süre sonra yeni dalga filmlerinin en güzel kadınına dönüştü, bununla da kalmayıp Serge Gainsbourg’un desteğiyle Yé-Yé akımının en ünlü kadın şarkıcılarından biri oldu... Nouvelle vague filmlerine en çok yakışan, 60’ların en masum ve duru yüzü Anna Karina, ikon mertebesine yükselen kadınlardan.
“Seksi kadın dediğin dolgun vücutlu ve fettan olur” düşüncesinin anti tezi… İlham verdiği Hermès Birkin çantanın bugün kendisinden daha meşhur olmasına aldanmayın, bu kadın İngiltere’nin Fransa’ya en güzel armağanlarından biri... Fransız filmlerinin en müstehcen sahnelerinde, kimi zaman Brigitte Bardot’nun, kimi zaman Serge Gainsbourg’un, kimi zaman da bir başkasının kollarında sıklıkla rastlayabileceğiniz, aslen İngiliz olan Birkin’i efsane yapan yer ise Fransa. 'Slogan' filminin çekimlerinde tanıştığı ünlü Fransız şarkıcı Serge Gainsbourg’a Brigitte Bardot’yu unutturabilen tapılası kadın Birkin, Gainsbourg'la medya önünde yaşadığı ilişkiyle 20. yüzyılın en karizmatik aşk hikâyesine adını yazdırdı.
1969 yılında Birkin, aslında Bardot için yazılmış olan, 'Je t’aime moi non plus' şarkısında Gainsbourg'a eşlik etti ve şarkı İngiltere’de bir numaraya kadar yükselirken kimi ülkelerde yasaklandı. Brigitte Bardot’nunkinden daha az bağıran ve doğal bir seksapele sahip olan bu kadının sesi de kendisi gibi narin ve güzel… Peki Bardot mu, Birkin mi? 'Don Juan ou si Don Juan était une Femme…' filminde ikilinin çırılçıplak uzandığı yatak sahnesini izleyip buna siz karar verebilirsiniz.
Brigitte Bardot, nam-ı diğer BB, daha 15 yaşında Elle dergisinin kapağını süslüyordu. Saint-Tropez, BB’nin yer aldığı film setleri ve kaçamak tatilleriyle bugünkü şöhretine kavuştu. Paparazzilik onunla doğdu… Daria Moreno en güzel şarkılarından birinde onun adını haykırdı. Yasak aşkı Serge Gainbourg, “The initials BB” ve “Je t’aime… moi non plus” şarkılarını onun için yazdı.
Charles de Gaulle’e göre BB Fransa için Renault arabalarından daha önemli bir ihraç ürünüydü. Simone de Beauvoir ise, Lolita Sendromu denemesinde onu kadın tarihinin lokomotifi olarak tanımladı. Bununla da kalmayıp 1792’den beri anonim olan Fransız sembolü Marienne ilk defa onun yüz şeklini aldı. Soyunmaktan hiçbir zaman çekinmedi. O aynı zamanda Fransız kadınının özgürlük, dünyanın tüm erkeklerinin ise seks sembolü olmayı başardı. 'Kadın'ı yaratan tanrı mı, yoksa BB nin ta kendisi mi, tartışılır.
1962 yılında, 'Tous les Garçons et les Filles' şarkısıyla yıldızı parlayan Hardy, Mick Jagger, Bob Dylan, Iggy Pop gibi müzisyenlerin 60’lı yıllardaki ilham perisiydi. Hardy, 'L’Amour s’en va', 'Comment te Dire Adieu' ve daha onlarca şarkıyla Fransız pop müzik akımı Yé-Yé'nin mihenk taşı oldu. Ve sadece şarkılarıyla değil, sade tarzına ve utangaç yapısına tezat zümrüt rengi kedi gözleri, kusursuz yüzü ve incecik vücuduyla da Fransızların hafızasından hiç silinmedi.
1966 yılında Bob Dylan'ın Paris konserine, Hardy’i görmeden çıkmayacağını söylemesi ve “Some Other Kinds of Songs” şiirinde Hardy’e atıfta bulunması da onun ne kadar etkileyici bir kadın olduğunu kanıtlıyor. Bugün de, 60’lardaki stiliyle Balenciaga’nın kreatif direktörü Nicolas Ghesquiere’in ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
Paris Konservatuarından mezun olduktan sonra 20’li yaşlarında Fransız Devlet Tiyatrosu’nun önde gelen oyuncularından biri haline gelen Jeanne Moreau, 1962 yapımı 'Jules et Jim' filmiyle tüm dünyanın yıldızı oldu ve bugüne kadar 90’dan fazla filmde oynadı. Oynadığı her filmde yeteneği, güzelliği ve duruşuyla seyirciyi büyüleyen Moreau, Amerikalı yönetmen Orson Welles’e göre de dünyanın en iyi kadın oyuncusuydu…
Film Studies profesörü Ginette Vincendeau’nın deyimiyle: “Brigitte Bardot seksi, Catherine Deneuve zerafeti çağrıştırırken, Moreau entellektüel dişiliği temsil etmekteydi. O 60’ların en yetenekli ve akıllı seks sembolüydü.” Onu bu kadar dişi yapan bakışları, olgunluğu ve zekasıydı. Geçtiğimiz haftalarda kaybettiğimiz ünlü aktris, bir dönemin efsanesi olarak tarihe geçecek.
Oyunculuk kariyerine 13 yaşında başlayan Catherine Deneuve, bugüne kadar yüzden fazla filmde oynadı. 60’lı yıllarda oynadığı 'Repulsion' ve 'Belle de jour' filmleriyle, gizemli ve güzel kadın portresini canlandırmayı başardı ve beyaz perdede 'ice maiden' olarak anılmaya başladı. Bu soğuk ve fazlasıyla güzel kadını erotik sahneler hiçbir zaman korkutmadı, cinsellikle ilgili en aykırı filmlerde oynamaktan çekinmedi. 1965 senesinde Playboy için poz verdi.
'Belle du jour' filminde kendisini tatmin edemeyen kocasını işine uğurladıktan sonra fahişelik yaparken de, 'Hunger' filminde Susan Sarandon ile sevişirken de asaletinden ödün vermedi. Gelmiş geçmiş en soğuk-seksi kadın Deneuve, 70’lerde Chanel No.5 parfümünün yüzü oldu ve kendisini dünyanın en elegankadını ilan eden Amerika’yı kendine hayran bıraktı. Sonunda o da Fransa’nın özgürlük sembolü Marienne’e harika yüzüyle hayat verdi. Ve bugün hâlâ çok güzel...