Gollerini boş kaleye atar Mario Gómez. Futbolda da, hayatta da boş kaleye gol atmak kolaydır. Kaleyi boş yakalamaksa maharetin doruk noktasıdır.
Gollerini boş kaleye atar Mario Gómez. Futbolda da, hayatta da boş kaleye gol atmak kolaydır. Kaleyi boş yakalamaksa maharetin doruk noktasıdır.
1 / 6
Yemyeşil bir ovada görkemli bir dağ gibi yükselir. Zirvesindeki kar kibirden değil ama oldukça mağrur. Sis perdesinin arkasına saklanır, sessizce “o anı” bekler. Göremeseniz de zamanı gelince, olması gereken yerde olacağını bilirsiniz. Dev cüssesinden beklenmedik bir şekilde hızlanır. Ne yapması gerektiğini düşünmez, bilir. Kaleye bakmaz, kaleciyle muhatap olmaz. Ayağından çıkan topun nereye gideceğinden şüphe duymaz. Gollerini boş kaleye atar Mario Gómez. Futbolda da, hayatta da boş kaleye gol atmak kolaydır. Kaleyi boş yakalamaksa maharetin doruk noktasıdır. Aslında insanın kendisine bahşedilen yeteneğin farkında olması tehlikelidir. Yeteneğini gözünde fazla büyütenler, zaman içinde küçülerek yok olur gider. Hayat sadece sahip olduğu yeteneğin bedelini ödeyebilmek için canla başla çalışanlara adil davranır. Karşınızda duran adam, tam da böyle biri. Yeteneğinden çok, yeteneğine layık olabilmek için yaptıklarıyla takdiri hak ediyor. Ve sahip olduklarını kaybetme korkusuyla yüzleştiği halde pes etmediği için.
2 / 6
Sahada nerede durması gerektiğini bilen adamlar, hayatta da nerede duracağını bilen zeki adamlardır. Bu içgüdüsünü vuruş kalitesiyle birleştiremeyenlere takımın en gösterişli mevkiini emanet etmekse büyük bir kumardır. Zor olanı yapan; basit oynayan, o yüzden de gollerini bu kadar “kolay” atan bir oyuncuya gol atmanın nasıl bir his olduğunu soruyorum: “Sırtımdaki formanın da, rakibin de, pozisyonun da önemi yok. Attığım her golde aynı hissi yaşıyorum; önce bir anlık bir huzur, ardından mutluluk. Gol atmanın bana yaşattığı his, hayatımda olan biten her şeyi unutturabilecek kadar güçlü.”
3 / 6
Gómez, Bayern Münih’te tamamına yakınını yedek kulübesinde geçirdiği son sezonunda, nadiren şans bulduğu her dakikayı değerlendirmiş, takımın en golcü üçüncü oyuncusu olmuştu. Sezonun sonundaysa onu lig şampiyonluğu ve Şampiyonlar Ligi Kupası bekliyordu. “Böyle bir dönemde yedek oturmanın kolay olduğunu söyleyemem ama oyuna her girdiğimde gol atmak, huzurlu olmamı sağlıyordu” dediğinde, her an hazır olmasını neye borçlu olduğunu soruyorum. “Fiziksel ve zihinsel olarak o zamana kadar maçlara nasıl hazırlanıyorsam, o dönemde de aynı şekilde hazırlanıyordum. Zaten zihinsel olarak hiçbir zaman alışagelmişin dışında bir hazırlanma yöntemim olmadı. Futbol sonuçta sadece bir oyun” diyor. Aslında son cümlesiyle bazı futbolseverlerin “Biraz gamsız mı görünüyor ne?” sorusuna da cevap vermiş oluyor.
4 / 6
Sohbet sırasında ne kadar kıymet verdiğini daha iyi anladığım Giovanni Trapattoni’nin de dediği gibi, Fiorentina'dan transferiyle İtalya çok büyük bir golcüyü kaybederken, Beşiktaş taraftarı meşalelerle havaalanına akın ediyordu. Kariyerinde açtığı bu yeni sayfanın Gómez’e daha ilk günden iyi geldiği ortada. Bir takımı tarihinin en heyecan verici dönemlerinden birinde yakalamak, hangi düzeyde olursa olsun bir oyuncu için önemlidir. Arkasında fiziğine bu kadar yakışan gol sevincini sık sık sergilemesini sağlamaya hazır bir oyuncu grubu var. Bireysel performans yönetimi ve forma adaleti gibi yönetilmesi çok zor iki kavramı bu kadar iyi dengede tutabilen bir teknik direktörle yollarının kesişmiş olması da en büyük şansı.
5 / 6
Tabii Gómez’in de şampiyonluk kutlamalarını yeni stadı Vodafone Arena’da yapmayı hedefleyen Beşiktaş’a iyi geldiğini söylemeye gerek yok. Üstelik skora ve oyuna katkısı bir yana, hayat görüşü ve tecrübesiyle de “alana” çok şey vereceği aşikar. Sadece Beşiktaş altyapısının değil, günün birinde futbolcu olmayı hayal eden her gencin, onun sporcu disiplinini rol model alması şart. O gençler adına, golü koklayan santrafor olmanın sırrını soruyorum: “Öncelikle oyunu iyi okumanız lazım, topun size ulaşmasını sağlamak için nerede durmanız gerektiğini iyi bileceksiniz. Top size geldiğindeyse rakip takımın kalecisine iyi pozisyon alabilmesi için gereken zamanı tanımayacaksınız. Topa vururken de şunu aklınızdan çıkarmayın; kuvvet her şey değildir. Hedefi tutturma oranı, topa hızlı vurmaktan daha kıymetli bir özelliktir.” Gómez bu sözleriyle kolay gol atmakla, golü kolay atmak arasındaki farkın da altını çizmiş oluyor.
6 / 6
Onun hikayesi, güçlü bir adamın nasıl tökezlediğinin değil, tökezledikten sonra nasıl yeniden ayağa kalkacağının hikayesi. Ama bu sefer yolun sonuna odaklanmak yerine, yolculuğun tadını çıkarmaya da kararlı.