İskoçya’nın kuzeyi Norveç ve Alaska ile aynı enlemde, bu da Kuzey Işıkları’nı İskoçya’dan izleyebileceğiniz anlamına geliyor. Bir gece vakti ülkenin temiz ve soğuk havasında beklemeniz ışıkları görmeniz için yeterli. Bu arada hatırlatalım Shetland, Orkney ve Caithness söz konusu deneyim için en uygun yerler.
İskoçya uzun yürüyüşler için ideal bir doğaya sahip. Yürüyüş yolları oldukça belirgin ve çoğunlukla araba ulaşımının olmadığı yerlerden geçiyor. En kısa patika 40 km uzunluğunda. En uzun yürüme yolu ise 340 km kadar. Bir tavsiye isterseniz Kuzey İskoçya’nın güzelliklerini keşfedeceğiniz Speyside yolunu önerebiliriz. Böylece ufak bir viski turu da yapmış olursunuz.
Dünyanın eski tren yolu sistemi Britanya’ya ait. Bu arada, yine dünyadaki en güzel manzaralı tren yollarından bazıları da İskoçya’da. Özellikle Glasgow’dan yola çıkan West Highland Line üzerinde seyahat ederken pencerenizde sürekli olarak değişen manzara resimleri görüyorsunuz.
İskoçya sadece doğa güzellikleri ile değil sunduğu şehir hayatı ile de görmeye değer. Başkenti Edinburgh, tüm dünyada festivalleri ile meşhur bir şehir. Unesco Dünya Mirası listesinde yer alan Edinburgh, tek başına İskoçya’yı ziyaret etmek için bir neden. Eski Şehir’in sokaklarından Edinburgh Kalesi’ne görülecek çok yer var.
Şaşırtıcı olmasa gerek İskoçya’nın birinci ihracat kalemi viski. Ülkede bulunan beş viski üretim bölgesinde yüzlerce yıllık geleneklere sahip damıtım evleri mevcut. Sırf bu bölgeleri ziyaret etmek için organize edilen turlar var. Speyside ise en çok üretim yapan bölge. Toplam viski üretiminin yarısı burada yapılıyor. Hazır buraya uğramışken tarihi Strathisla Damıtım Evi’ni mutlaka ziyaret etmenizi öneririz. Zira İskoçların resmi turizm websitesi Visit Scotland tarafından en yüksek derece olan beş yıldız ile ödüllendirilmiş.
Viski İskoç Keltlerinin konuştuğu Gal dilinde “uisge beatha” şeklinde anılıyor. Anlamı ise hayat suyu. İskoçlar, kendileri için bu denli önemli olan viski ve viski kültürünü mayıs ayı boyunca kutluyorlar. Viski festivalleri, tadımlar ve daha fazlası ay boyunca ülkenin dört bir tarafında gerçekleşiyor.
Viski üretiminde fıçılarda bekleyen ürünün her yıl ortalama yüzde 2’lik bir oranı havaya karışıyor. İskoçlar bu orana “meleklerin payı” diyor. Böylece bizler de İskoçların neden bu kadar duygulu insanlar olduğunu anlıyoruz. Zira İskoçya’nın sert ve soğuk havasının insanları çarpmasının asıl nedenini, her yıl buharlaşarak havaya karışan binlerce litre viskiye bağlayanlar da var.
Kilt yapımında kullanılan “tartan” kumaşının tarihi 1538 yılına gidiyor. Highland bölgesinden çıkan kumaşı, klan üyeleri yerel bitkileri kullanarak üretirmiş. Aslında kilt tam olarak bu kumaşın bele sarılarak giyilmesinde ortaya çıkan giysi ve yine Highland bölgesinden çıkmış. Popülerliğini ise Britanya ordusundaki İskoç Highland bölüklerinin kilti üniforma olarak seçmesine bağlı. Modern zamanlarda kilti Vivienne Westwood tasarımlarda görmek mümkün. Nevi şahsına münhasır İskoç kültürünü sevmemek elde değil.
İskoçya deyince aklımıza gelen bir başka şey ise gayda. Gayda İskoç kültüründe önemli bir yere sahip. Yaklaşık üç yüz yıllık tarihe sahip gayda ile İskoçların “büyük müzik” ve “küçük müzik” şeklinde adlandırdığı iki farklı türde müzik çalınabiliyor. Ancak unutmayalım gayda 9.yüzyılda tipik bir Bizans enstrümanı olarak biliniyor. İskoç Highland gaydalarının ilk defa anılması 16. yüzyılı buluyor.
Golfün anavatanının İskoçya olduğunu söylemiştik ama eklemek isteriz İskoçya aynı zamanda dünyanın en eski ve prestijli golf turnuvasının da başladığı yer. 1860 yılında ilk defa İskoçya’da oynanan The Open turnuvasını kazanmak bugün her golfçünün hayalini süslüyor. Turnuva, günümüzde Birleşik Krallık içindeki farklı sahalarda oynanabiliyor. Ancak İskoçya’daki St Andrews hem golf tarihindeki yeri, hem de The Open’a 29 kez ev sahipliği yapması nedeniyle golfun başkenti olarak görülmeye devam ediyor. Brothers hikayesi devam edecek. Daha fazlası için tıklayın.