Dolce & Gabbana Defilesinde Kendinizi Adeta Bir Pijama Partisindeymiş Gibi Hissediyorsunuz

Dolce & Gabbana, tam da Milano’daki defileden bir gün önce, Beethoven’ın 5. Senfoni’sinin notaları eşliğinde, 2026 İlkbahar/Yaz koleksiyonunun yıldız parçasını bir teaser videosuyla tanıttı: Pyjama Boys. Evet, doğru okudunuz: pijamalar. Beyaz ve lacivert çizgili, tıpkı model Kim Butler’ın üzerindeki pamuk poplin kumaştan pantolonlarda gördüğümüz gibi; beyaz logolu bir atletle kombinlenmiş ve ardından klasik pijama gömleğine yerini bırakıyor.

Yalnızca birkaç saat sonra, pijamanın çağdaş erkek giyiminin temel öğesi haline geldiği bu ikinci günün ortasında, o teaser yeniden vücut buldu ve anlam kazandı—aynı müzikal temayla, Viale Piave 24’te. Domenico Dolce ve Stefano Gabbana ikilisinin sunduğu bu halka biçimindeki yapı, pijamayı erkek modasının temel yapı taşı olarak tanımlıyor. Erkek giyiminin "sıfır noktası" gibi düşünülebilecek bu yaklaşım, üzerine sarsılmaz bir gardırop fikri inşa etmek için mükemmel bir zemin oluşturuyor.

Bunu ilk görünümden anlamak mümkün: Yanık kahve tonlarında, son derece rahat kesimli bir pijama, beyaz bir serafino tişört üzerine katmanlanmış; petrol mavisi deri bir shopper çanta ve leopar desenli detaylarla tamamlanmış. İkinci görünüm, sürpriz değil: yine çizgili bir pijama, bu kez bordo bir atlet ve siyah örme deri bir clutch ile kombinlenmiş. 2026 İlkbahar/Yaz Dolce & Gabbana koleksiyonu için bir “perdeli yapıdan” söz etmek mümkün: hepsi pijamanın anlamını yeniden yorumlama fikrinde buluşuyor.

Kimi zaman suni kürk detaylı bir utility yelekle, kimi zaman delikli trikolar ya da hırkalarla katmanlanan Dolce & Gabbana pijamaları, sıradan pijamalar değil. Bunlar, içine sığınılabilecek bir tür üniforma; ama bu üniformanın taşıdığı mesaj oldukça net: parçalar arası derin bağ ve karşılıklı bağımlılık—yani tutarlılık. Bunun somut örneği ise pijamaların stilizasyonunda görülüyor: Renkli iç çamaşırlarını açıkta bırakarak silueti vurgulayabiliyorlar, parlak deri bir trençkotla geceye uygun hale gelebiliyorlar; hatta kravatlarla kombinlenerek, Dolce & Gabbana’nın çok değer verdiği bir başka giyim topiği olan klasik terziliğe göz kırpabiliyorlar.

Kumaş ve işçilik tekniklerindeki denemeler — klasik pamuk poplinden jakar kumaşlara ve daha güçlü dokulara kadar — defilenin finalinde tam anlamıyla olgunluğa ulaşıyor; çizgili pijamalar, maskülen giyimin adeta birer mücevherine dönüşüyor. Onları, elle işlenmiş taş ve kristal işlemelerle süslenmiş, ihtişamlı kolyeler ve choker’larla, broşlar ve yaka iğneleriyle tamamlanmış hâlde gördük—bu parçanın radikal karmaşıklığını pekiştirmek adına. Biz artık şunu rahatlıkla öngörebiliriz: Bu pijamaları daha çok göreceğiz—sadece parlak sayfalardaki editoryallerde değil.