Dünyanın En Çok Satan Tüm Parfümlerinin Arkasındaki Dâhi: Alberto Morillas Alberto Morillas, Çağdaş Parfüm Endüstrisinin En Önemli İspanyol Burunu. Perfume Academy / GQ Spain
Stil

Dünyanın En Çok Satan Tüm Parfümlerinin Arkasındaki Dâhi: Alberto Morillas

Koku alan burunlar vardır, bir de çağları tanımlayan burunlar. Alberto Morillas’ın katkıları, onun tartışmasız şekilde ikinci kategoriye ait olduğunu gösteriyor.

Carolina Herrera’nın 212 Men’i, çiçeksi bir kalple harmanlanan narenciye patlaması ve odunsu dokunuşlarla bezenmiş miskli bir arka plan sunarken, Giorgio Armani’nin Acqua Di Giò’su mineralli notalar ile tütsünün vetiver ve paçuliyle kusursuz bir dörtlü evlilik yaptığı Akdeniz’e özgü denizsel bir daldırmadır. Gucci Bloom, sizi hem romantik hem de çağrışımlarla dolu bir çiçek koreografisine davet ederken, Bulgari Man, kaşmir ağacı, tonka fasulyesi, amber ve sandal ağacının adımlarını belirlediği Doğu’ya doğru bir yolculuk çizer. Dört farklı parfüm, tek bir ortak payda: Alberto Morillas. Ya da başka bir deyişle, çağdaş parfüm tarihinin en övgüye değer İspanyol parfümörü.

Evden çıkmadan önce cildinize Morillas’ın formüllerinden birini sıkmış olma olasılığınız oldukça yüksek. Farkında olmama olasılığınız ise daha da fazla; çünkü Cenevre’de yaşayan Sevillalı parfümör yalnızca yukarıda bahsi geçen parfümlerin değil, daha nice ikonik kokunun da arkasındaki isim. Sonuçta, birkaç istisna dışında, parfümörler gölgede çalışan dâhilerdir; formülleri kamuya sunulmak ve hatta hayranlıkla tüketilmek üzere yaratılır.

Çünkü Alberto Morillas, Amerikan markasının efsanevi kokusu CK One’ın da yaratıcısıdır; tarihteki ilk resmi uniseks parfüm (“Bu daha çok iletişimle ilgili bir konuydu; biz asla parfümlerin cinsiyeti olduğuna inanmadık,” diye itiraf ediyor uzman, GQ İspanya’ya verdiği özel röportajda). 2024 yılında otuzuncu yılını kutlayan bu koku, markanın en simgesel parfümü olmaya devam ediyor. Aynı zamanda Dolce & Gabbana’nın olfaktif simgesi Light Blue Pour Homme’un da yaratıcısıdır; televizyon tarihinin en çok ses getiren kampanyalarından biriyle birlikte anılır. Kataloğunda ayrıca, doğası gereği kokusuz olan gelincik çiçeğinin kokusunu yorumlayarak Japon DNA’sına sahip markanın ve genel olarak parfüm endüstrisinin Kutsal Kasesi hâline gelen Flower by Kenzo da yer alır. Tıpkı Jacques Cavallier’nin Issey Miyake için L’Eau D’Issey ile suya bir koku kazandırdığı gibi. “Cavallier’nin [parfümün] sahip olması gereken silueti bulduğu anda yanındaydım, fikir Eiffel Kulesi’nin bir cam üzerindeki yansımasından doğdu. Çok özel bir insandır,” diyor Morillas, Madrid’deki JW Marriot Oteli’nin 606 numaralı süitinde gerçekleşen bu aynı sohbette. Ve elbette Diesel’in bir başka ikonik kokusunun, Only The Brave Tattoo’nun en seksi, en karanlık ve en asi edisyonu da onun imzasını taşır.

Calvin Klein

CK One (100 ml)
İspanyol parfümör Alberto Morillas tarafından otuz yıl önce tasarlanan bu uniseks koku, çağdaş parfüm dünyasının en büyük ikonlarından biridir. Sırrı, elbette olfaktif formülünde gizlidir: yeşil çay, papaya, kakule, gül, menekşe, hindistan cevizi, misk ve amber notalarıyla oluşturulmuş temiz ve ferah bir ruh. Zıt ama tamamlayıcı hislerin koreografisi, sizi kendine hayran bırakacaktır.

Dünyanın En Çok Satan Tüm Parfümlerinin Arkasındaki Dâhi: Alberto Morillas

Carolina Herrera

212 Men (100 ml)
New York’un gençlik enerjisinden ilham alan 212 Men, gençliği, özgürlüğü ve özgünlüğü temsil eden aromatik bir ifadedir ve yeni bir neslin ruhunu yansıtır. Usta parfümör Alberto Morillas tarafından özenle yaratılmış olan koku, canlı ve hafif çiçeksi notalarla açılır, ardından sandal ağacı ve beyaz miskten oluşan zengin ve duyusal bir tabanla mükemmel şekilde birleşir.

Dünyanın En Çok Satan Tüm Parfümlerinin Arkasındaki Dâhi: Alberto Morillas

Giorgio Armani

Acqua Di Giò (100 ml)
Acqua Di Giò, açılışta deniz esintileri ve bergamot notalarıyla başlayan, kalbinde yasemin, sedir ağacı ve biberiye barındıran erkeksi bir parfümdür. Alt notalarda beyaz misk ve paçuli bulunur. Yeniden doldurulabilir şişesi, alt kısmı saydamlaşan mat cam tasarımıyla zarif bir görünüme sahiptir.

Dünyanın En Çok Satan Tüm Parfümlerinin Arkasındaki Dâhi: Alberto Morillas

Dolce & Gabbana


Light Blue Pour Homme (100 ml)
Dolce & Gabbana’nın olfaktif serisinin Kutsal Kasesi olarak anılan bu parfüm, modern erkeğin dinamik ve maceraperest ruhunu taze ve canlı bir formda somutlaştırır. Aromatik biberiye, köpüren narenciyeler ve paçulinin çekici sıcaklığı arasında Akdeniz’in özgür ruhunu çağrıştırır.

Dünyanın En Çok Satan Tüm Parfümlerinin Arkasındaki Dâhi: Alberto Morillas

Diesel


Only The Brave Tattoo (50 ml)
Only The Brave Tattoo, asi erkeklerin simgesidir; etkileyici ve kalıcı bir koku. Çıtır elma, keskin bourbon biberi ve duyusal tütünün büyüleyici birleşimiyle oluşturulmuştur. Efsanevi yumruk şeklindeki şişe siyah renkte olup beyaz bir dövme motifiyle süslenmiştir; bu, gizemli ve asi erkeklerin bilinmeyeni keşfetmeye cesaret edişinin sembolüdür.

Dünyanın En Çok Satan Tüm Parfümlerinin Arkasındaki Dâhi: Alberto Morillas

Kenzo


Flower by Kenzo (100 ml)
Gelincik çiçeği ne kokar? Aslında hiçbir şeye. Ancak Alberto Morillas, Flower by Kenzo ile gerçek ile hayalin sınırlarını aşarak bu kokusuz çiçeği parfüm tarihinde bir ikon hâline getirdi. Pembe biber ve Şam gülüyle çevrelenen beyaz misk ve vanilya karışımı, doğal olarak kokusuz bir çiçeğe benzersiz bir duygusal aura kazandırıyor.

Dünyanın En Çok Satan Tüm Parfümlerinin Arkasındaki Dâhi: Alberto Morillas

Bu liste dakikalarca uzayabilir. 2017’de ABC gazetesinin bildirdiğine göre Morillas’ın imzasını taşıyan en az 400 parfümün adını anmak gerekir; sektördeki çeşitli kaynaklara göre bu sayı günümüzde 700’e, yani neredeyse iki katına ulaşmış olabilir. Beş on yılı aşan bir kariyer —her ne kadar parfümle ilgili otodidaktik denemeleri gençliğinde başlamış olsa da, ilk resmi parfümü Must de Cartier 1975’te piyasaya sürüldü— boyunca sayısız kez taklit edilmeye çalışılan ama hiçbir zaman eşine ulaşılamayan başarılarla dolu. Bu başarılar, onu endüstrinin en saygın “burunlarından” biri hâline getirdi.

Bu, özellikle doygunluk ve hatta belirli bir ölçüde dış müdahale hissedilen bir sektörde kayda değer bir dönüm noktası. Morillas bu nedenle, Parfüm Akademisi Ödülleri’nin on sekizinci edisyonunda “Parfüm Efsanesi” unvanına layık görüldü. Sevilla doğumlu parfümör, 2022’den beri bu küresel prestije sahip kurumda “Jazmín Kürsüsü Akademi Üyesi” olarak görev yapıyor. Morillas, her ödülün “asla unutulmayan ilk sefer gibi” olduğunu söylüyor. “Tüm meslektaşlarımın önünde, Puig’in başkan yardımcısı Manuel Puig’in açılış konuşmasıyla bu ödülü almak çok güzeldi,” diyor ve aynı törende Carlos Benaïm (Eternity for Men ve Euphoria – Calvin Klein; 212 Heroes – Carolina Herrera; My Way – Giorgio Armani) ile Olivier Cresp’i (Wanted – Azzaro; Devotion – Dolce & Gabbana; Gentleman – Givenchy) anıyor. “İnsan buna asla alışmıyor; yılların emeğini taçlandıran olağanüstü bir an. Hâlâ New York’taki Fragrance Foundation’dan aldığım ilk onur ödülümü hatırlıyorum; tüm parfümlerimin bir film gibi peş peşe gösterildiği bir tören olmuştu. Arkamda oturan bir adamın alçak sesle ‘Şirketinin yöneticisi ne kadar şanslı, ona ne kadar para kazandırmıştır kim bilir’ dediğini duydum,” diye gülerek anısını paylaşıyor.

Bir mirası onurlandırmak, dolayısıyla geçmişe dönüp bakmak, kaçınılmaz olarak nostaljiyle dolu bir düşünme sürecini tetikliyor. Bu sadece kariyerindeki ya da sektöründeki değişimle değil, tüm bir hayatın dönüşümüyle ilgili. “Ben başladığımda erkekler parfümeriye girmezdi, tıpkı kadınların meyhaneye girmemesi gibi. Şimdi ise internet üzerinden parfümlerle ilgili içerik üreten genç erkeklerin sayısına şaşırıyorum. Zaman ve para harcayıp kendilerine uygun kokuyu bulmaya çalışıyorlar, hatta arkadaşlarına danışıyorlar,” diyor Morillas, hem şaşkın hem de memnun bir ifadeyle.

Ancak işin “nasıl” kısmı, yani kampanyalar, parfüm etrafında kurulan düşsel evren ve bununla insanları o evrene dahil etme biçimi konusunda o kadar iyimser değil. Kendi sözleriyle bunun nedeni, çoğulculuğun ve özgünlüğün eksikliği. “Her zaman aynı adam ve aynı kadın oynuyor reklam filmlerinde. Bir noktada, detaylara dikkat etmezsen hepsi sana aynı reklam gibi gelir,” diyor alaycı bir gülümsemeyle. “Bu, gerçek hayatta çevrilemeyecek bir stereotip yaratıyor; parfümü satanla onu alan arasında büyük bir uyumsuzluk doğuruyor. Sonra birçok kişi bir parfüm alıyor ve beklentisiyle karşılaşmadığı için üzülüyor,” diye açıklıyor Sevillalı parfümör.

Yine de parfümün demokratikleşmesini memnuniyetle karşılıyor, ancak özellikle kalite eşiğini geçemeyen formüllerin fazlalığı nedeniyle piyasanın doygunluğundan endişeli. “Artık çok daha fazla parfüm var, sanki sığmıyorlar, bu da kafa karıştırıcı. Ama otuz yıl sonra hâlâ bir numara olan çok az parfüm var.”

Elbette burada bahsettiği CK One – Calvin Klein. Kokusunu dünyaya sunduğundan bu yana 31 yıldır satış rekorlarını koruyor. “Benim için CK One, taşralı bir çocuğun tüm dünyanın kullanmasını sağladığı bir kolonyaydı,” diyor Morillas, bir miktar özlemle. Ferah ve narenciye notalarına sahip bu parfüm, alışılmış olandan kaçınarak taze ve farklı bir yön sunuyor; aynı zamanda geniş bir kitleyi, özellikle Amerikalı kullanıcıları memnun ediyor. “Amerikalılar limon kokusunu sevmez, bu yüzden onu mandalinayla değiştirdim. Aynı ferahlığı koruyor ama biraz daha meyvemsi ve dostane bir havası var,” diye açıklıyor.

Kariyerinin bir diğer büyük gururu, fakat bu kez meydan okuma tadında olan Acqua di Giò. “O dönemde bir parfümün iyi olup olmadığına karar verenler büyük şirketler değil, bizzat couturier’lerdi. Bu sayede Yves Saint Laurent, Karl Lagerfeld, Gianni Versace ve bizzat Giorgio Armani ile tanışma fırsatım oldu. Acqua di Giò, o zamanın standartlarına göre çok özgün bir parfümdü ve Armani ilk başta beğenmedi. ‘Bakın Bay Armani, bu formülü piyasaya sürersek mevcutlardan ayrışırız,’ dedim. Ama o bana ‘Ama siz benim istediğim parfümü değil, kendi yapmak istediğiniz parfümü yapıyorsunuz, öyle değil mi?’ dedi.” Peki bir insan Giorgio Armani’yi nasıl ikna eder? “Pantelleria Adası’nı çok severdi, bu yüzden ben de ona o adayı anlattım; deniz kokulu ama farklı, çünkü dalgaları yüksek ve doğası daha vahşi bir yer,” diye anlatıyor Morillas. Sonunda Armani ikna olmuş. Aradan 30 yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen Acqua di Giò hâlâ bir best-seller ve “kimse o mükemmel dengeyi yakalayamadı,” diyor Morillas. Ayrıca, Gucci’nin kreatif direktörlüğü döneminde birlikte çalıştığı Alessandro Michele’i de en değerli dostlarından biri olarak anıyor. “Parfümü gerçekten seven biri. Onu Roma’da her ziyaret edişimde bana bir saatini ayırırdı, çocuk gibi hevesliydi,” diye ekliyor.

Dünyanın En Çok Satan Tüm Parfümlerinin Arkasındaki Dâhi: Alberto Morillas

Alberto Morillas, 2019 Yılında Madrid’de Düzenlenen Usta Parfümörler Zirvesi’nde.
FVMPHOTO.COM

Retrospektif, ironik bir şekilde, geleceğe de davet çıkarıyor; henüz yazılmamış olana. Beslenme, sağlık ve güzellik alanlarında yenilikçi bileşenler geliştiren İsviçre-Hollanda kökenli DSM-Firmenich şirketinin baş parfümörü olarak görev yapan Morillas için bu konu hayati önem taşıyor… yine de oldukça açık sözlü davranıyor: “Devrim yapmak zor, çünkü neredeyse tüm moleküller keşfedildi. Ama ben tüm kariyerim boyunca deneysel oldum. Şimdi DSM-Firmenich’te çok yoğun, şimşek gibi bir odunsu nota bulduk. Sıradan bir odun notasından çok farklı kokmuyor ama yoğunluğu bambaşka bir dünya. Tabii, günümüzdeki düzenlemeler formül oluşturmayı oldukça zorlaştırıyor ama bu beni endişelendirmiyor,” diyor parfümör.

Buna rağmen, bu devrim somutlaşıp kendi dönüm noktasını yaratırken, Alberto Morillas, elli yıl önce Must de Cartier’yi piyasaya sürdüğündeki aynı enerji ve tutku ile mouillette’lerini sallamaya devam ediyor. Ancak bu kez arkasında büyük bir marka değil, ülkesinin tarihindeki en karmaşık ve ilginç miraslardan birine sahip bir aile var: Fitz-James Stuart ailesi, yani Casa de Alba. Ailenin kendisine ilettiğine göre, bu zorlu görevi yalnızca bir İspanyol yerine getirebilirdi. “Bu aile kadar olağanüstü parfümler yaratmak istedim, o yüzden çok endişeliydim,” diyor Morillas samimi bir şekilde. Ona, bir dâhinin hiç şüphesi olup olmayacağı sorulduğunda şöyle cevap veriyor: “Her yeni parfüm sunduğumda biraz tedirgin olurum, çocuk gibi. Ayrıca bende biraz bencil bir taraf da var; bir parfümü kendi beğenime göre yaratırım ama onu sunduğum anda artık benim değildir, herkesindir,” diyor içtenlikle. Projenin doğal zorluklarına rağmen, Casa de Alba’nın sonuçtan büyülenmiş olduğunu kabul ediyor. “Yoğun bir hikâye anlatmak gerekmiyordu, daha çok geleneği ve savoir faire’i kaybetmeden modernleştirmek gerekiyordu,” diye devam ediyor. İlk bakışta bir çelişki gibi görünse de aslında mükemmel bir uyumun ifadesi bu.

75 yaşındaki Morillas’ın enerjisi ve tutkusu, yirmili yaşlardaki bir halefine bile taş çıkartıyor. Hatta kendi yirmi beş yaşındaki hâlinden bile üstün. “Benim dönemimde fazla parfümör yoktu, sadece Jean-Paul Guerlain vardı. Bir kadında L’Heure Bleue’yü [markanın en ünlü formüllerinden biri] ilk kez kokladığımı ve ‘Lüksün ne olduğunu bilmiyorum ama böyle kokması gerek’ diye düşündüğümü hatırlıyorum,” diyor gülerek. “Bir okula gitmeden başardım; sanırım tamamen kendi kendine yetişmiş tek parfümör olduğumla övünebilirim. Elli yıl sonra hâlâ burada olmak ve ‘İspanyol dokunuşu’ olan formüllerin yaratıcısı olmak büyük bir ayrıcalık,” diye ekliyor.
Peki bu İspanyol dokunuşu ne? “Narenciye notalarını çiçeklerle karıştırırken verdiği o ferahlık,” diyor, “ışığın bir imzası.”

Alberto Morillas’ın hırsı tükenmek bilmiyor. Yaratımlarına imza atmak isteyen sayısız çağdaşı tarafından kıskanılmasına rağmen, o hâlâ kendi adını taşımasını istediği formülleri düşünüyor. “Mesela senin kullandığın parfüm [Guidance, Amouage]. Ayrıca L’Heure Bleue – Guerlain, bana göre Fransız şıklığının özüdür; One Million – Paco Rabanne, Infusion d’Iris – Prada… daha bir sürü sayabilirim,” diyor. Belki de gerçek sırrı burada yatıyor: yedi yüzden fazla parfüm yaratmış olmasına rağmen Alberto Morillas hâlâ dünyayı ilk kez kokluyormuş gibi kokluyor.

Guerlain

L’Heure Bleue (75 ml)
L’Heure Bleue, güneşin ufukta kaybolduğu ve gökyüzünün kadifemsi bir geceye büründüğü o anın atmosferini yayar. Jacques Guerlain bu geçici anı, yumuşak ve zarif çiçeklerle çevrelenmiş pudralı bir nefesle kutlar; bu nefes doğuya özgü notalar arayışında yükselir. L’Heure Bleue, “gecenin henüz yıldızını bulmadığı” o büyüleyici anı kusursuz biçimde yakalayan, hayatın ve romantizmin tadına zarif bir övgüdür.

Dünyanın En Çok Satan Tüm Parfümlerinin Arkasındaki Dâhi: Alberto Morillas

Prada

Infusion d’Iris (100 ml)
Prada’nın Infusion d’Iris’i, geçmişin geleneklerine göz kırparak onların bugünkü yerimizi anlamamıza yardımcı olan çiçeksi ve odunsu notalara sahip bir uniseks parfümdür. İtalyan markasının bu yorumu, kaotik bir dünyada uyumlu bir denge arar ve bizi huzurlu, izole bir sükûnet noktasına taşır.

Dünyanın En Çok Satan Tüm Parfümlerinin Arkasındaki Dâhi: Alberto Morillas

Rabanne

1 Million (100 ml)
Ferahlık veren üst notalarda greyfurt, nane ve kırmızı mandalina; sıcak ve baharatlı bir kalpte tarçın ve gül; alt notalarda ise deri, amber ve paçuli barındıran odunsu-baharatlı bir koku. Güçlü ve kalıcı bir iz bırakan, baştan çıkarıcı bir parfüm; etkileyici bir duruş arayanlar için ideal.

Dünyanın En Çok Satan Tüm Parfümlerinin Arkasındaki Dâhi: Alberto Morillas

Amouage

Guidance (100 ml)
Amouage’ın Guidance’ı, duygular, sezgi ve zarafet tarafından yönlendirilen beklenmedik yolları keşfetmeye bir davettir. Ummanlı marka bu etkileyici yaratımında gül, tütsü ve amber üçlüsünü çağdaş bir bakış açısıyla yeniden yorumlar. Derin, duyusal ve katmanlı bir koku sunan Guidance, unutulmaz bir siluete sahip.

Dünyanın En Çok Satan Tüm Parfümlerinin Arkasındaki Dâhi: Alberto Morillas

BU İÇERİK İLK OLARAK GQ SPAIN WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.

İZLE
GQ HYPE - Furkan Andıç
İLGİLİ İÇERİKLER
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası