Bir hafta daha, bir başka Bond dedikodusu daha. Daniel Craig’in Tom Ford smokinini çıkarıp son “shaken martini”sini yudumlamasının üzerinden dört yıl geçti. O zamandan beri Idris Elba, James Norton, Theo James, Callum Turner, Harris Dickinson, Aaron Taylor-Johnson ve Scott Rose-Marsh dahil pek çok potansiyel 007 adı ortaya atıldı ama yeni Bond’un kim olacağı konusunda hiç olmadığımız kadar uzak gibiyiz. Ancak bu hafta, Pierce Brosnan’ın kusursuz takım elbise seçimleri tekrar gündeme geldi ve önemli bir soruyu akla getirdi: Cevap aslında hep gözümüzün önünde miydi?
Brosnan, elbette Craig öncesi dönemde seriye yön veren isimdi. 1995’te GoldenEye ile sahneye çıktı ve 2000’lerin başına damga vuran Tomorrow Never Dies (1997), The World Is Not Enough (1999) ve Die Another Day (2002) ile bayrağı taşıdı. Doğru, artık 70’lerinin başında, yani yaş olarak biraz ileri sayılır. Ama MobLand gibi yeni projeler ve hiç azalmayan karizmasıyla Brosnan’ın hâlâ ciddi avantajları var.
Asıl belirleyici unsur ise Brosnan’ın terzilik konusundaki eşsiz rahatlığı; bu, tıpkı Bond’un hazırcevap replikleri ve Q’nun icatları kadar karakterin imzası olmuş bir özellik. Sadece son bir hafta içinde kendisini üç farklı özel dikim takım elbise içinde gördük: Pudra mavisi bir ikili takımın yanına parlak kestane rengi Oxford ayakkabılar, tamamen ton sür ton bir lacivert kombin ile Carrera tarzı gözlükler ve tabii ki geçen hafta The Thursday Murder Club galasında giydiği, siyah-beyaz mikro desenli kravatla tamamlanan kusursuz beyaz smokin ceket. Bunların hiçbiri sıradan biri için kolay taşınabilir görünümler değil, ama kusursuz kesim ve sade aksesuar seçimi sayesinde Brosnan her seferinde tamamen kendi alanında parlıyor.
Elbette, önceki Bond’ların çoğunun Brosnan’ın yaşının yarısındaki daha az tanınan oyuncular tarafından canlandırıldığını, bu rolün tren üstünde koşmayı, binalar arasında atlamayı gerektirdiğini ve Brosnan’ın artık kariyerinin “usta oyuncu” döneminin keyfini çıkarması gerektiğini öne sürebilirsiniz. Bunların hepsi geçerli noktalar. Yine de, her yeni 007 adayı gelip geçtikçe, belki de burada asıl ihtiyaç duyulan şeyin Aston Martin’in direksiyonunda sağlam ve güven veren bir el olduğunu düşünmeden edemiyor insan. En azından, görünüş açısından hâlâ tam anlamıyla hazır olduğunu biliyoruz.
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ US WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.