Hayat, sosyal tırmanıcılığın daha nazik söyleniş biçimidir. Sosyal merdivenleri planlı bir şekilde çıkmaya çalışmakta utanılacak bir şey yoktur. Biz sosyal hayvanlarız ve başkalarının arkadaşlığına ihtiyaç duyuyoruz. Bulabileceğimiz en iyilere yaklaşmak, doğal seleksiyonun bir parçası. Ve toplumun tepesine çıkmak, Everest'e tırmanmak gibi. Everest'ten farklı olarak, genellikle rahatça orada kalmaya devam edebilirsiniz. Bu heyecan verici bir maceradır. Başarısız olursanız da ölmezsiniz; yerinizi değiştirir, baştan başlarsınız.
Şu basmakalıp sözü hep duyarız: "Ne bildiğin değil, kimi tanıdığın önemli." Doğru olsa da biraz kolaycılığa kaçıyor. Aslında önemli olan neyi bildiğiniz, kimi tanıdığınız, tanıdığınız hakkında ne bildiğiniz, tanıdığınızın ne bildiğidir. Tabii bir de başka kimleri ve neleri bilmeniz gerektiği. Yeterince açık mı?
Hepimiz, farkında olsak da olmasak da sosyal tırmanıcılarız. Ne yaptığımızı bildiğimiz sürece bu gerekli eylemi zevk, sağduyu hatta etik çerçevesinde yapmak mümkün. Bir başkasıyla ilişki tesis ederek yükselmekte ayıplanacak bir şey yok. O yüzden sosyal tırmanıcılıktan utanmayın. Uzak durmanız gereken şey, yükselirken kabalaşmaktır. Toplumda yükselmek, ustalık gerektirir.
ÜSTE ÇIKMA SANATI
Stephen Potter'ın 1951 tarihli kitabında "One-upmanship" olarak geçen tabir, sosyal basamakları tırmanmak için kullanılabilecek yaratıcı korkutma taktiklerini kapsıyordu. Bu sportif yaklaşım, bugün daha da popüler. Özünde, toplumsal yaşamın bir yarışma (bugüne uyarlarsak bir reality show) olduğunu kabul ediyor ve hepimiz birer yarışmacıyız. Kendi sosyal seviyemizdekileri zekamızla alt ederek bir üst seviyeye çıkarız. Sosyal ajandanıza bir tür oyun gözüyle bakabilirsiniz. Her oyunda olduğu gibi ya kazanıyor ya da kaybediyoruz. Ama sonunda hevesli sportmenliğimizin bizi amacımıza (para, şöhret ya da başkalarının güveni) ulaştırmasını umuyoruz.
SOSYALLEŞMEK BİR İŞTİR
Kendimi o zamanlar Amerika'nın en ünlü sanatçısı olan Andy Warhol ve maiyeti arasında bulduğumda çok gençtim. Partilere giderken yanında genç ve iyi görünümlü bir grup çalışanını da götürmeyi âdet edinmişti. Bunun kendisini daha genç ve seksi göstereceğini düşünüyor, sıkıldığında yanında konuşacak birilerini bulundurmayı da garantiliyordu. Bir gün bana dönüp "Bu iş çok zor!" dediğinde uyandım. Daha önce partileri iş olarak görmemiştim. O günden sonra da iş dışında bir şey gibi göremez oldum. Orası parladığınız, en güçlü adımınızı attığınız, yeni gözlerin dikkatini çektiğiniz yerdir. Başarılı partilemek, sırada öne geçmenizi sağlar.
PARTİ İŞ OLDUĞUNA GÖRE CİDDİYE ALIN
Partinin odak noktası olmakta bir sakınca yok. Ama yerlerde yuvarlanmak, püskürte püskürte kusmak, büyük sorun. Bir partide asla gözle görülür şekilde sarhoş olmamalısınız. Aynı zamanda köşesine çekilmiş bir zavallı da iyi bir imaj değil. Ayağa kalkın ve kalabalığa karışın. Tanışmak istediğiniz insanlara kendinizi tanıtın.
GİYİNİRKEN KORKAK OLMAYIN
Bir partide abartılı giyinmek, sıradanın altında görünmez bir kıyafetle gelmekten iyidir. İnsanlar daha havalı bir yerden geldiğinizi ya da gideceğinizi düşünür.
FAZLA KALMAYIN
Ben partilere erken gitmekten hoşlanırım. VIP'ler de genellikle şöyle bir görünüp kaçmak için erken gelirler. Üstelik bu saatler, dikkatleri dağılmadan belirli kişilerle iki laf etmek için en uygun zamandır. Eğer çok kalırsanız, yapacak daha iyi bir şeyiniz olmadığı düşünülür. Bir görünüp kaçmak iyidir. Tek istisna akşam yemeği davetleri. Başlangıçlardan sonra kalkarsanız, masada iki kişiyi yanlarında sadece bir kişiyle bırakmış olursunuz. Bu da pek hoş olmaz.
FACEBOOK ÇAĞINDA ARKADAŞLIK NEDİR?
İdeal olarak arkadaş, tanıştığınız, hoşlandığınız, beraber vakit geçirdiğiniz kişidir. Geleneksel olarak arkadaşlık zaman gerektirir. Bir anda ulaşılmayacak bir yakınlığa ihtiyaç duyar. Bugünse sosyal ağların yalnızlığı, azgınlığı ve hırsı sömürmesi sayesinde bir CV'nin başka bir CV ile arkadaş olmasının mümkün olduğu düşünülüyor. Oysa arkadaş bir insandır, bir data kütlesi değil. Arkadaş en güzel isim haliyle kullanılır, fiile dönüşmesi talihsizliktir. Ben biri tarafından arkadaş edinilmek istemem. Tabii olduğu zaman da pek itirazım olmaz.
TERBİYESİZ, KABA VE MÜKEMMELLİKTEN ÇOK UZAK ADAMLARLA ARKADAŞLIK
Genç bir iş arkadaşım bir gün şöyle bir soru sordu: "Bir hıyar, bir o... çocuğu ya da kendini beğenmiş bir piçle arkadaşsan?" Başta biraz afalladım. Ama sonra genç insanların daha çok kalabalıklar halinde takıldığını ve arada bu tür arkadaşların da denk geldiğini düşündüm. Yaşımız ilerleyip daha sabırsız oldukça, kendi çetemize ve yakın arkadaşlarımıza daha bağımlı hale geliyoruz. Ben yıllar içinde ciddi sorunları olan insanlarla uzun arkadaşlıkları korumayı başardım. Ama sonunda ya idare etmeyi öğrenmeleri ya da çekip gitmeleri gerekir. Kendinize problemli arkadaşınız hakkında şu soruyu sorun: Daha iyiye mi, daha kötüye mi gidiyor? Kötüye gidiyorsa bağlarınızı koparın, büyük ihtimalle tedavisi olmayan bir vakadır. Sonra da şu soruyu sorun: Bu herif çaba sarf etmeye değer mi?" Dikkatlice değerlendirdikten sonra cevap evetse, bir sonraki aşama başlar: "Şimdi beni iyi dinle salak şey..." Buradan hareketle dünyanın nasıl işlediğini sade bir dille anlatmaya başlarsınız.
ARKADAŞLIK KAPASİTESİNİ DOLDURMAK
Benim kadar uzun süre New York'ta yaşamışsanız, yeni biriyle tanışmak için eski birini unutmanız gerektiğini bilirsiniz. Bir noktada sosyal ağınız doygunluğa ulaşır. Bu genellikle bilinçli olarak insanları hayatınızdan çıkararak olmaz. İlgi görmeyen ilişkiler kendiliğinden kopup gider. Hayat değişim demek olduğuna göre, bazı arkadaşlar da onların hiç suçu olmasa da, zamanın gereklerine uyum sağlayamazlar. Hayatın doğal akışı. Bununla savaşmaya çalışmayın. Değişimi kucaklayın. Eski telefon defterlerinizi kullanımdan kaldırın.
PARTİLER SOSYETENİN KUTSAL AYİNİDİR
Ben gençken, insanların misafirlerini evde ağırlaması normaldi, buna da parti deniliyordu. Sosyal yükselme için en iyi fırsatlardan biri buydu. Ama yaşlandıkça bunlar açık büfenin belirli bir saatte kadar sürdüğü iş organizasyonlarına dönüştü. Bu bir parti değil ama bazen elimizde olan da sadece bu. İnsan hayattaki güzel şeyleri savunmalı. Bu yüzden hiçbir sebep olmadan numunelik bir parti verin. Birbirini tanımayan ama anlaşacaklarını düşündüğünüz insanları davet edin. Ne giymeleri gerektiğini söyleyin ama "spor" demeyin. Mesela "seksi" ya da "rat pack" gibi giyim kodları belirleyin. Ne getirebileceklerini sorarlarsa "İyi bir hava" diye cevap verin. İş konuşmayın, konuşanı duyarsanız da sözünü kesin. Fotoğraf çekin. Flört edin. İşin kontrolden çıkmasına izin verin.
BİR ARKADAŞINIZIN PARTİSİNE DAVETLİ OLMADIĞINIZI ÖĞRENİRSENİZ NE OLUR?
En iyi yemek partisi küçük, özel, samimi olandır. Zaten bütün arkadaşlarınızı bir masada toplamanız da büyük ihtimalle imkansızdır. Sekiz kişi için iki yemek, 16 kişiiçin bir yemekten çok daha kolay ve eğlencelidir. Misafirler birbirleriyle rahatça konuşur, bulaşıklar da daha az problem olur. Bir partiye çağrılmadığınızda bu arkadaşınızın sizi artık sevmediği anlamına gelmez; sadece o geceye özel listede yoksunuzdur.
BOŞANMA
Bu sene büyük ihtimalle tanıdıklarınızdan biri boşanacak. Arkadaşların boşanmasında izlenecek en iyi yol, İsviçre'yi örnek almaktır. Yani kesinlikle hiçbir yerinden bu işe bulaşmayın. Anlayışlı davranmakta sakınca yok ama "Üzgünüm"ün ötesine geçmek taraf tuttuğunuz algısı yaratır. Özellikle de gerçekten bir tarafa daha yakın hissediyorsanız, tarafsız duruşunuzu korumaya daha da özen göstermeniz gerekir.
ARKADAŞINIZ BERBAT BİRİYLE TAKILIYORSA
Belirli yaşa gelmiş adamlar bazen, hayatlarının bir noktasında kültürlü, çekici, uyumlu ilk ya da ikinci karılarını bırakıp bir kaçamak yapar. Aklı o kadar meşguldür ki, düzgün karar veremiyordur. Bir seks transı içinde hipnotize olmuş gibidir. Bu yeni ilişkiye karşı çıkmayın. Onun kararını sorgulamanız sadece savunmaya geçmesine sebep olur. Bu ilişkiyi hafif esprilerle geçiştirin, tolere edin ama kadınla direkt ilişki kurmayın. Çok seksi ya da şeytanın vücuda gelmiş hali veya en kötüsü, ikisi birden olabilir.
ARKADAŞINIZ ÇOK İÇTİĞİNDE
Bir-iki kereliğine dayanın. Ama sıkıntı haline geldiyse, birkaç laf edebilirsiniz. Ben dalga geçmeyi, endişe ifade etmeye tercih ederim. Daha etkili bir yöntem. "Geçen gün benim evimde bir şey unuttun."
"Neyi?"
"İtibarını." Buna, hafif oyunlu sıfır tolerans stratejisi diyorum.
OMERTA
Sicilyalılar kadar ileri gitmesem de, sessiz kalmanın ona ve topluma bir zararı yoksa arkadaşların ispiyonlanmaması taraftarıyım. Dedikoduya tamamen karşı değilim ama genellikle işin içinde yararlı bir bilgi olduğunu düşünmediğim sürece uzak dururum. Garip bir şekilde dedikodudan uzak durmak, çok daha fazla insanın size kirli çamaşırlarını dökmesine sebep olur. Sadece gemiyi batırmak istediğimde ağzımı açarım.
ARKADAŞLARI CEZALANDIRMAK
Herkes yanlış davranabilir. İnsanlar her zaman olumlu yönde değişmez. Arkadaşlarımız kötü bir şey yaptığında bu konuda bir şeyler yapmak isteriz. Öncelikle onları umursadığımız için, ikincisi bizi öfkelendirdikleri için. Bazen arkadaşların cezalandırılması gerekir. Ceza başladıktan sonra, buna nasıl tepki verdiklerini takip ederek sonrasında nasıl davranacağımıza karar verebiliriz. İlişkiyi kesmek, kapıları kapatmak bir yöntem. Pek çok dini grup da bu yöntemi yıllar için mükemmelleştirdi. En iyi uygulayanlardan biri de Scientologist'ler. Ben genellikle soğuk davranmayı tercih ederim. Bu gayriresmi yöntemdir. Resmi olarak iletişimi kestiğinizi belirtmezsiniz ama çok meşgulmüşsünüz gibi davranırsınız. Telefonlara çıkmaz ya da geri aramazsınız. E-mail'lerine mümkünse haftalar öncesinden kalma "ofis dışında" notuyla cevap verirsiniz.
ESKİ ARKADAŞLAR
Hiçbir şey, kötüye giden arkadaşlıklardan çıkan düşmanlıkların, aşktan türeyen nefretin yerini tutamaz. İsa düşmanlarımızı sevmeyi tembihledi ama bence öteki yanağı çevirmeyi öğütlerken aslında "Hiç sallama pis herifi!" demek istiyordu. Bu tavır tam umursamazlık gerektirir. Eski arkadaş tamamen görünmez olmalı. Varlığı kesinlikle fark edilmemeli. Hatta onun hakkında hiç kötü bir söz etmemenizi öneririm. Çünkü bu sizi kıskanç ve küçük gösterir. Büyüklük sizde kalsın, zirvede kalan siz olun. Onu tepeden göremiyorsunuz bile... İlişkiye kapıları kapatmayı bir kez başardıktan sonra, bu konuda ustalaşırsınız. Bir keresinde, bir yemekte, neredeyse 20 yıldır konuşmadığım birinin yanına oturtuldum. Masada aynı konularda ayrı ayrı konuşsak da bir kez bile direkt diyaloğa girmedik. İşte bu, medeniliktir. Düşmanlardan konu açıldığında her zaman konuyu değiştirin ya da kısa kesin: "Ha evet, o eski yazar. Ben komik olduğunu düşünmüyorum ama kendisi düşünüyor. Sanırım önemli olan da bu."
DÜŞMANLAR
Doğru düşmanlara sahip olmak, doğru arkadaşlara sahip olmak kadar önemlidir. Bir standartınız ve cesaretiniz olduğunu gösterir. Ama aynı arkadaşlıkta olduğu gibi düşmanlık da bire bir olmalı, grupça değil. Nefretinizi propagandaya dönüştürmeyin. Arkadaşlarınızdan destek beklemeyin. Bir düşmanınızın adı geçtiğinde sadece "Biz konuşmuyoruz" deyin. Bu cümle binlerce söze bedeldir.
İNTİKAM
Soğuk ve az pişmiş yenen bir yemek. Ölmeden önce berabere kalırsanız, yenmiş sayılırsınız. Harika bir intikam, mezardan sonra da devam eder. Neden vasiyet diye bir şey var sanıyorsunuz?
ARKADAŞLAR VE SAMİMİYET
Arkadaşınızın misafir odasında kalmasına izin vermek yeterince samimidir. Arkadaşlarla yatmak değil.
ÜNLÜ ARKADAŞLAR
Ben pek çok ünlüyle arkadaş oldum. Onlara herkese nasıl davranıyorsam öyle davrandım. Yalnızca numaralarını paylaşmadım ya da sizden ona bir mesaj iletmedim. Çok nadir bazı zamanlarda, onlara herkesle aynı davrandığım için arkadaşlığımı kesmek zorunda kaldım. Mesela düğününde sağdıç olduğum bir rock yıldızı sabahın 4'ünde aradığında "Beni bir daha bu saatte arama" dedim. Onu zamanında sarhoşken merdivenlerden yuvarlanmaktan kurtardığım halde, bu lafımı kaldıramadı. Çoğu arkadaşlığın son kullanma tarihi vardır.
BİR AİLE ADAMI OLARAK SOSYALLEŞMEK
Büyüyüp, evlenip, çocuk sahibi olup, boşanıp hapse girdikten ya da işte hayatta başınıza gelen bir dolu şeyden sonra ekibinize fazla vakit ayıramadığınızın farkına varırsınız. Olması gereken de budur. Aile, bir arada tutmanız gereken şeydir. Arkadaşlarınızsa, şaşırarak farkına varacaksınız ki, sadece boş zamanlarda kolayca idare edilebilir. Doğrusunu söylemek gerekirse çoğu akşam evde olmayı tercih ederim. Partiler iştir.
ARKADAŞ GRUPLARI VE ONLARI KARIŞTIRMAK
Tek grup içinde sıkışıp kalmayın. Daha çok dışarı çıkın. Grupları kaynaştırın. Sonra bölün, atom parçaları gibi enerji yaydıklarını göreceksiniz.
NESİLLER ARASI ARKADAŞLIK: USTA VE ÇIRAK
Benim hemen hemen her jenerasyondan arkadaşım var. Toplumda nesiller arası alışveriş en önemli işlerden biridir. Büyük şirketler ve imparatorluklar böyle oluşur. Gençken ustalarımızdan öğreniriz, yaşlanınca öğretiriz. Ama bu sırada aynı esprilere gülüp, anlamlı sohbetler yapabilmeliyiz.
ZİRVEYE ULAŞMAK
Oraya vardığınızı ve artık tadını çıkarmanız gerektiğini düşünüyor olabilirsiniz. Ama aşağı baktığınızda tırnaklarınızla tırmandığınız yolun altındaki cehennemi ve peşinizden gelen daha genç ve yetenekli tırmanışçıları göreceksiniz. Hepsinin amacı, sizi eninde sonunda yerinizden etmek. Dünyanın diğer hakimlerine bakın ve hangisinin sizi önce aşağı itmeye meyilli olduğuna karar verin. Sonra onunla arkadaş olup, zirvede olmayı kimlerin hak etmediğini konuşun. Genelde zirvenin yalnız bir yer olduğu söylenir. Bunu söyleyenin oraya hiç çıkmadığı belli. Orası oldukça kalabalık. En azından şeytan hapşırana kadar. Eğer bu durum sizi geriyorsa aşağıya telefon edin ve yerinizi en yüksek teklifi yapana satın. Sonra da paraşütünüzü açarken "Geronimo!" diye bağırarak kendinizi aşağı bırakın.