Görsel: British GQ
“Succession bölümü olacak kadar lezzetli kurumsal dram” haberlerinde, bugün ortaya çıkan raporlar Netflix’in Harry Potter, DC çizgi roman filmleri ve Yüzüklerin Efendisi’nin arkasındaki Hollywood stüdyosu Warner Bros.’un film, TV ve yayın işlerini satın almak için 83 milyar dolar ödediğini bildiriyor. Düzenleyici onaya tabi olsa da, bu anlaşma yüzyılın ekran dünyasındaki en derin kaymalardan birini işaret ediyor; Marvel Stüdyoları’na X-Men ve Fantastic Four’u geri getiren, Disney’in eski adıyla 20th Century Fox’u satın aldığı 2019 anlaşmasıyla karşılaştırılabilir bir olay. Ayrıca 2022’nin başlarında Amazon’un James Bond haklarını da içeren klasik film stüdyosu MGM’i satın almasını takip ediyor — bu da yayın platformlarının gücü ve prestiji Hollywood’un eski muhafızlarından yavaşça devraldığının bir başka göstergesi.
BBC’ye göre Netflix, rakip stüdyolar Comcast ve Paramount Skydance’i geride bırakarak hisse başına 28 dolar teklifle en yüksek teklifi verdi; bu, Paramount’un masaya koyduğu tutarın 1 dolar fazlasıydı. (BBC’ye göre Paramount’un teklifi CNN gibi haber ağını da içeren tüm Warner Bros. Discovery içindi; Netflix anlaşması ise sadece Warner’ın film ve TV stüdyoları ile HBO Max yayın platformunu kapsıyor.) Rapora göre Paramount, Netflix’in daha yüksek rakamlı teklifine tepki olarak küplere bindi ve Warner Bros.’un süreç boyunca yayın devine haksız şekilde ayrıcalık tanıdığını öne sürdü. Elbette onların da argümanları vardır — ve çoğu kişi gibi, medya devleri arasındaki milyar dolarlık anlaşmaların incelikleri bizim de pek anlayabileceğimiz şeyler değil — ancak göründüğü kadarıyla oldukça “Kendall Roy” havası vardı.
Bu kadar erken bir aşamada her şey spekülasyon. Ancak tüketici düzeyinde akla gelen ilk şey, Netflix’in hâlihazırda devasa olan film ve dizi kütüphanesinin Warner ve HBO arşivlerini içerecek şekilde genişlemesi. Bu, Yüzüklerin Efendisi filmlerinin tamamının veya The Sopranos’un tüm sezonlarının bir gecede Netflix’e ekleneceği anlamına gelmiyor — örneğin MGM satın alımının üzerinden üç yıl geçmesine rağmen Bond filmleri hâlâ Prime Video’da ancak zaman zaman erişilebilir — ancak anlaşma tamamlandıkça bazı Warner ve HBO yapımlarının lisans anlaşmaları sona erdikçe Netflix’e gelmesi neredeyse kaçınılmaz.
Bu da Warner’ın kendi yayın platformu olan HBO Max’in geleceği hakkında soru işareti yaratıyor. Sonuçta Netflix, tüm içeriklerini kendi hizmetine dahil edebilecekken neden rakip bir platformu ayakta tutsun ki? Bu durumda ödenecek bir abonelik daha eksilir, fakat Netflix’in buna paralel olarak kendi fiyatlarını artırması da şaşırtıcı olmaz.
Film izleme tarafında, ABD’deki sinema işletmecileri birleşmeyi büyük ekran film deneyimi açısından “benzeri görülmemiş bir tehdit” olarak nitelendirdi. Cinema United başkanı ve CEO’su Michael O’Leary, Variety’e yaptığı açıklamada, “Netflix’in beyan edilmiş iş modeli sinema gösterimini desteklemiyor,” dedi. “Düzenleyiciler bu teklif edilen işlemin ayrıntılarına yakından bakmalı ve tüketiciler, sinema işletmeleri ve eğlence sektörü üzerinde yaratacağı olumsuz etkiyi anlamalıdır.”
Kısaca özetlenen endişe şu: Netflix her zaman önceliği yayına veren bir iş modeli takip etti; sinemadaki gösterim süresi genellikle kısadır — ve bu bile çoğunlukla The Irishman veya bu yılki Frankenstein gibi en ağır filmleri için geçerlidir. Sonuç olarak bildiğiniz şey olur: bilet fiyatlarının giderek yükseldiği (ve patlamış mısır fiyatlarının akıl almaz seviyelere çıktığı) bir dönemde insanlar birkaç hafta bekleyip filmin Netflix’e gelmesini tercih eder. Warner Bros. gibi prestijli bir Hollywood stüdyosunun filmlerinin vizyondan sadece iki hafta sonra küçük ekrana gelmesi neredeyse düşünülemez; ancak bazı sektör içi kaynakların bu hafta Variety’ye söylediğine göre bu durum gerçekleşebilir. Öte yandan, New York Times’ın haberine göre Netflix’in teklif paketi, stüdyodan “sinema gösterimlerine devam etme” taahhüdünü içeriyor; bu da yayın devinin stratejisinde büyük bir değişime işaret eder.
Yine de sinema deneyiminin kutsallığını önemseyen film sektörü mensuplarının Netflix anlaşmasına — ve söz konusu taahhüde — sağlıklı bir şüphe payıyla yaklaşabilmesini anlayabilirsiniz. Sinema deneyimine yönelik algılanan tehdit o kadar büyük ki, Variety’nin iddiasına göre aralarında “yüksek profilli yönetmenlerin” de bulunduğu anonim bir A-listesi grup, anlaşma resmen duyurulmadan önce ABD Kongresi’ne açık bir mektup göndererek anlaşmanın kabul edilmesi halinde yayın platformunun “sinematik film işini yok edebileceğini” belirtti.
Uzun lafın kısası şu: Anlaşma tamamlanırsa, The Wire, Deadwood ve diğer sözde prestijli HBO dizilerinin yanı sıra, Altın Çağ’a uzanan dev Warner film arşivinin Netflix’e gelmesini makul şekilde bekleyebiliriz. (Birkaç örnek: All the President’s Men, The Shining, Blade Runner, tüm Batman filmleri, Dune.) Ve kabul edelim, tekel sistemi berbat — rekabet olmadığında şirketler hizmetleri için istedikleri kadar fiyat biçebilir; bu yüzden birçok kırsal Amerikalı, çevirmeli bağlantı hızına yakın bir internet için ayda 300 dolar ödüyor — ama şu an çok fazla yayın platformu var; bir aboneliğin eksilmesi güzel olurdu.
Tüm bunlar sinemaların ölüm çanına değecek kadar değer mi? Bazılarına göre evet — ne de olsa sinemaya gitmek çoktan pahalı bir hobiye dönüştü. Yine de büyük ekran deneyimi eşsizdir; bu yüzden şimdilik Butterkist (bir çeşit patlamış mısır) yüzünden bütçemizi batırmaya devam edeceğiz.
BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.