GQ, ister tüylü dostunuz yanınızda olsun ister olmasın, mutlaka izlenmesi ya da yeniden keşfedilmesi gereken tüm zamanların en iyi köpek filmleri sıralamasını sunuyor. Sinemaya köpeğinizle birlikte nasıl gidebileceğinizi açıkladıktan sonra, bu bilgi bize uzun yıllardır beyaz perdede yıldızlaşan sadık dostlarımıza bir saygı duruşunda bulunma fikrini verdi: köpeklerin ta kendisine. Sadık, komik, bazen trajik ama her zaman içten olan bu köpek kahramanlar, sinema tarihine ve biz izleyicilerin kalbine izlerini bıraktı. Çocukluğumuza damga vuran klasiklerden son yılların gizli hazinelerine kadar, sinema tarihinin en ikonik köpeklerini bulmak için filmleri taradık.
Disney’in 17. “Animasyon Klasiği” olan bu animasyon filmi, en ünlü ve aynı zamanda en eski yapımlardan biridir; 1961 yılında gösterime girmiştir. Film, 1956 yılında yayımlanan Dodie Smith’in The One Hundred and One Dalmatians (Yüz Bir Dalmaçyalı) adlı romanından uyarlanmıştır. Animasyon dünyasında devrim niteliğinde bir yenilik getiren bu film, çizimlerin hızlıca çoğaltılmasına imkan tanıyan, xérographie (fotokopi) tekniğini kullanan ilk yapım olmuştur; bu teknik, animasyonu yapılacak köpek sayısının fazlalığını yönetmek açısından büyük önem taşımıştır. 101 Dalmaçyalı, Pongo ve Perdita adlı iki Dalmaçyalı köpeğin Londra’da sahipleri Roger ve Anita ile birlikte yaşadığı hikayeyi anlatır. Bir gün, kötü kalpli Cruella De Vil tarafından kaçırılırlar; Cruella, onları kürk haline getirmek istemektedir. Pongo ve Perdita, köpek dostlarının da yardımıyla 101 yavrularını kurtarmak ve zalim Cruella’nın planlarını boşa çıkarmak için ellerinden gelen her şeyi yapacaklardır.
Anatomy of a Fall, Justine Triet tarafından yazılıp yönetilen ve 2023 yılında gösterime giren bir Fransız dram filmidir. Film, Altın Palmiye ödülünü kazanmış; böylece Justine Triet, bu prestijli ödülü kazanan üçüncü kadın yönetmen olmuştur. GQ da, Anatomy of a Fall filmindeki köpeğin nasıl eğitildiğine dair dikkat çekici bir detaya özellikle ilgi göstermişti. Hikaye, Sandra, eşi Samuel ve 11 yaşındaki görme engelli oğulları Daniel etrafında şekillenir. Aile, bir yıldır dağda izole bir hayat sürmektedir. Bir gün Samuel, evlerinin önünde ölü bulunur. Bunun bir intihar mı yoksa cinayet mi olduğu konusunda soruşturma başlatılır. Kısa sürede Sandra hakkında dava açılır. Bir yıl sonra başlayan dava, çiftin ilişkisini oğullarının gözünden adım adım çözümler. Bu yoğun dramda, Daniel’in rehber köpeği Snoop’u canlandıran border collie Messi, merkezi bir rol üstlenir. Sadece bir yol arkadaşı değil, aynı zamanda hikayenin sessiz bir tanığına dönüşür.
Baxter, korku ve fantezi türlerini harmanlayan özgün bir film olup 1989 yılında gösterime girmiştir. Jérôme Boivin tarafından yönetilmiş, Emilia Perez filminin de yönetmeni olan Jacques Audiard ile birlikte yazılmıştır. Film, düşünebilme yeteneğine sahip beyaz bir bull-terrier olan Baxter’ın hikayesini anlatır. Baxter, hayatına giren üç farklı sahibinin içinden geçerek, kendince değersiz ve kötü bulduğu sahiplerinden kurtulur. İnsan zalimliğini bir köpeğin gözünden anlatan film, aynı zamanda ahlak ve iktidar üzerine düşündürücü bir bakış sunar.
Black Dog, Guan Hu tarafından yönetilen ve şimdiden Wallace & Gromit: Vengeance Most Fowl ile birlikte 2025’in en iyi filmleri arasında gösterilen bir Çin dram filmidir. Film, Lang adında bir adamın Gobi Çölü’nün eteklerindeki memleketine dönüşünü konu alır. Lang, burada başıboş köpekleri yakalamakla görevli yerel bir devriye ekibine katılır. Görev sırasında yalnız bir köpekle karşılaşır ve bu karşılaşma, hem Lang’ın hem de köpeğin hayatında derin bir değişime yol açar. Black Dog, büyük bir sadelik ve duyguyla, iki yalnız ruhun kesişen kaderlerini görkemli görüntüler eşliğinde anlatan sessiz bir yolculuğa davet ediyor. Film, Lang’ın Gobi Çölü’nün kıyısındaki doğduğu kasabaya dönüşünü konu alır. Burada, sokak köpeklerini yakalamakla görevli bir devriye ekibine katılır. Görevi sırasında yalnız bir köpekle tanışır ve bu karşılaşma ikisinin de hayatını altüst eder. Büyük bir zarafet ve derin bir duygusallıkla işlenen Black Dog, izleyiciyi sessiz, içsel ve büyüleyici bir yolculuğa çıkarıyor.
Beethoven’ı anmadan geçmek imkansız. Bu Amerikan filmi, bir hayvan dükkanında gerçekleşen bir soygundan kaçmayı başaran bir Saint-Bernard yavrusunun hikayesini anlatır. Küçük köpek, Newton ailesi tarafından sahiplenilir. Ona Beethoven adını verirler ve kısa süre içinde sevimli yavru, 85 kiloluk dev bir dosta dönüşür. Her şey yolunda giderken, kötü niyetli bir veteriner olan Doktor Varnick sahneye çıkar. Varnick, korkunç bilimsel deneylerde kullanmak için köpekleri kaçırmayı planlamaktadır ve Beethoven’ı ele geçirmek için sinsi bir plan yapar. Filmin büyük başarısı, sinema filmi olarak gelen Beethoven’s 2nd (1993) ile devam etmiş, ardından doğrudan DVD'ye çıkan birçok devam filmi gelmiştir: Beethoven’s 3rd (2000), Beethoven’s 4th (2001), Beethoven’s 5th (2003, Türkiye'de Beethoven ve Kayıp Hazine adıyla da bilinir), Beethoven’s Big Break (2008), Beethoven’s Christmas Adventure (2011) ve Beethoven’s Treasure Tail (2014). Ayrıca, 1994 yılında 26 bölümlük bir animasyon dizisi de yayımlanmıştır.
Wes Anderson’dan bahsedip de Isle of Dogs’ı anmamak olmaz. 2018 yılında gösterime giren bu animasyon film, editörler tarafından Wes Anderson’ın en iyi filmlerinden biri olarak kabul ediliyor. Üstelik Anderson’a Berlin Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Gümüş Ayı Ödülü’nü kazandırmıştı. Bill Murray, Edward Norton, Tilda Swinton, Scarlett Johansson, Greta Gerwig gibi etkileyici bir seslendirme kadrosuna sahip olan film, Japonya’nın Megasaki şehrinde, distopik bir gelecekte geçiyor. Burada, "trüf gribi" adı verilen bir köpek virüsü hızla yayılmaktadır. Kedilere büyük bir tutku duyan otoriter belediye başkanı Kobayashi, tüm köpeklerin çöp yığınlarıyla dolu bir adaya —Isle of Dogs— sürgün edilmesine karar verir. Sürgün edilen ilk köpek, 12 yaşındaki Atari’nin sadık dostu Spots olur. Atari, köpeğini bulmak için bir uçak çalar ve adaya doğru yola çıkar. Orada cesur ve sevimli beş köpekten oluşan bir grupla güçlerini birleştirerek bu tehlikelerle dolu adada hayatta kalmaya çalışırlar. Isle of Dogs, dostluk, sadakat ve tabii ki köpeklere adanmış; duygu, stil ve mizahla dolu bir film.
Didier, Alain Chabat tarafından yönetilen ve 1997 yılında gösterime giren bir Fransız filmidir; 1998'de En İyi İlk Film dalında César Ödülü kazanmıştır. Bu komedi, iş yükü altında ezilen bir spor menajeri olan Jean-Pierre’in hikayesini anlatır. Jean-Pierre, bir arkadaşının ricasıyla bir haftalığına onun labrador cinsi köpeğine bakmayı kabul eder — üstelik işlerinin en karmaşık döneminde, son derece kötü bir zamanda. Ancak olaylar beklenmedik bir şekilde gelişir: bir gece, köpek bir anda insana dönüşür... ama hala bir köpeğin zihnine sahiptir! Bu hem komik hem de kaotik serüven, tam bir kabusa dönüşebilir — ya da tam tersine, çevresindeki insanları birbirine yaklaştırabilir.
Turner & Hooch, 1989 yılında gösterime giren bir Amerikan komedisidir. Tom Hanks’in canlandırdığı dedektif Scott Turner, düzen ve disiplin takıntısı olan, sıkışıp kalmış ve son derece kuralcı bir polistir; sakin Kaliforniya kasabasından ayrılıp büyük bir metropole taşınmanın hayalini kurmaktadır. Ancak, hurdalık sahibi dostu Amos Reed’in (John McIntire tarafından canlandırılıyor) öldürülmesiyle birlikte, Turner gönülsüzce onun köpeği Hooch’a bakmak zorunda kalır. Hooch’un cinayeti çözmesine yardım edebileceğini anlayınca, Turner bu iri ve öngörülemez köpekle birlikte yaşamaya bir şekilde uyum sağlamaya çalışır. Ardından bolca hasar, kaos ve insanla hayvan arasındaki bitmek bilmeyen bir mücadele başlar... Hem komik hem de dokunaklı bir film.
Mahkeme salonunda geçen filmler serisine devam ederken, The Trial of the Dog, Lætitia Dosch tarafından yönetilen ve 2024 yılında gösterime giren bir İsviçre-Fransız yapımı hukuk komedisi olarak karşımıza çıkıyor. Laetitia Dosch, François Damiens ve Pierre Deladonchamps gibi isimlerin yer aldığı film, köpek Cosmos’un üç kez ısırma vakasına karışmasının ardından, zorunlu ötanazi tehdidiyle karşı karşıya kalmasıyla başlıyor. Sahibi, onu savunması için avukat Avril Lucciani'ye başvurur. Cosmos, tam anlamıyla bir mahkeme sürecine konu olur; bu dava kamuoyunun zihnini meşgul eder ve toplumu ikiye böler. The Trial of the Dog, absürd mizahı ve içten duyguları harmanlayan, adalet, sorumluluk ve insan-hayvan ilişkisine özgün bir bakış sunan bir komedi.
Wallace & Gromit: Vengeance Most Fowl, Nick Park ve Merlin Crossingham tarafından yönetilen, 2024 çıkışlı bir Britanya animasyon filmidir. Bu film, Wallace & Gromit ikilisinin yaklaşık 20 yıl aradan sonra (The Curse of the Were-Rabbit'tan sonra) büyük dönüşünü simgeliyor ve Wallace’ın... ve özellikle de sadık köpeği Gromit’in başrolde olduğu altıncı macera oluyor. Bu yeni bölümde, hikayenin merkezinde Gromit yer alıyor. Wallace’ın icatlarına olan artan takıntısından endişe duyan Gromit, Wallace’ın dahi bir bahçıvan robotu olan Norbot’u yaratmasıyla geri planda kalmaya başlar. Norbot, kısa sürede Wallace’ın yeni bahçe bakım işinin yıldızı haline gelir. Geri plana itilen Gromit, kendi kendine sormaya başlar: Sahibinin artık bir robota öncelik verdiği bir dünyada, bir köpeğin yeri ne olur? Mizah, duygu ve teknoloji eleştirisini harmanlayan Vengeance Most Fowl, şimdiden 2025’in en iyi filmleri arasında gösteriliyor. Bu yeni macera, bir köpeğin sadece en iyi dost değil, aynı zamanda harika bir animasyon filminin de gerçek kahramanı olabileceğini bir kez daha kanıtlıyor.
1982 yılında Samuel Fuller tarafından yönetilen White Dog, Romain Gary’nin Beyaz Köpek adlı romanından serbest bir uyarlamadır. Film, genç bir oyuncu olan Julie’nin, kazara çarptığı beyaz bir köpeği sahiplenmesiyle başlayan hikayeyi anlatır. Julie, kısa süre içinde köpeğin siyahi insanlara saldırmak üzere eğitildiğini keşfeder. Köpeği uyutmaktan vazgeçen Julie, onu bu ırkçılıktan kurtarmak için siyahi bir eğitmen olan Keys’ten yardım ister. Bu gerilim filmi, ırkçılık, şiddet ve eğitimin davranışların şekillenmesindeki temel rolü gibi konuları işler. Hem sarsıcı hem de yoğun bir yapım olarak öne çıkar.
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ FRANCE WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.