Hayata anlam katan uzun çalışma saatlerini, stresli toplantıları çekilebilir hale getiren en önemli şey yaz tatili olmasına rağmen bu yaz tatile çıkmak konusunda biraz şüpheliyiz.
Biz, bu kaygıların olması bir yana, bir hafta sonu kaçamağı için Bodrum’a geldik ve karantina sonrası, yeni normalde Bodrum nasıldır, deneyimledik.
Dürüst olmak gerekirse eskisinden biraz farklı ama yine de bizim için bir hayli keyifli geçti. Sonuçta Bodrum, Bodrum...
O zaman gelsin karantina sonrası Bodrum önerileri;
Lokasyon olarak Bodrum’un yeni gözdelerinden Susona Bodrum’u tercih ettik. Adını Türk mitolojisinde suyu yöneten deniz kızından almış. Dürüst olmak gerekirse benim pandemi ile en büyük endişem, en çok zamanı harcayacağım yer olan otelde hijyen ve temizlik unsurlarıydı. Kapıdan girdiğimiz andan itibaren bavullarımızı teker teker dezenfekte etmelerinden tutun, odamızın her noktasında bizi güvende hissettirecek hijyen detaylarına dikkat etmeleri benden tam geçer not aldı. Hijyen kaygısını bir kenara bırakırsak, otelin beni kendine aşık eden özelliği güneşin Bodrum üzerine battığını saatlerce izleyebileceğiniz son yılların yükselen #infinitypool trendi oldu.
Bitez’de Fika Coffeeshop’un önünden tesadüfen geçerken direkt ilgimi çekmişti. Fika baya popüler bir kelime, İsveççe “kahve içmek, tatlı lezzetli bir şeyler yemek ve dostlarla sohbet” anlamına geliyor, zaten dükkanın sol kısmındaki duvara da belli ki bu mottoya değinerek “coffee with friends” yazmışlar. Bu küçük ama bir o kadar tatlı kafeye ilk girdiğimizde güler yüzlü sahibi Can ile tanıştık ve bize nefis kahveler hazırladı. Karavan hayatını, Bozcaada maceralarını tek tek anlattı. 3 saatlik beklenmedik uzunlukta kaldığımız Fika macerası sonrasında dükkandan çıkarken kesinlikle bir arkadaş kazanmıştık, aynı Fika’nın mottosu gibi! Eğer Fika’ya yolunuz düşerse benden selam söylemeyi unutmayın.
Sade Bir Ege Mutfağı, adı üstünde her şeyi kendiliğinden açılıyor. Öğle yemeği için gittiğim kısa ismi Sade’ye tek kelime ile bayıldık, keşke daha önce keşfetseydim diyeceğiniz mekanlardan. Halil ustanın ellerine sağlık, özellikle haşlamalarına doyamadık. Özellikle yabani semizotunu, taze kerevizini ve nohutlu pırasasını yemeden Bodrum’dan ayrılmayın.
Bu senenin keşfi benim için Kadıkalesi’ndeki Yalı Restoranı oldu. Tam aradığım Bodrum rüyası gibi, sahile uzunca atılmış beyaz masalar, taptaze mezeler, masa altında kuma ayaklarını uzatıp rakıyla gün batımını selamladığı bir restoran.
İstanbul’dan bildiğimiz Frankie, Beach Club konsepti ile bu yıl Bodrum’a taşınmış ve Ege’ye özel “power lunch” konsepti tasarlamışlar. Büyük balıklar, ağır ateşte pişmiş ortaya kemikli büyük etler, deniz mahsullü paella’lar, kabuklu deniz ürünleri içeren bu menüler tam büyük bir ekip ile gelip ortaya paylaşmalık. Ayrıca vegan olmasam bile vegan mutfağına bir hayli ilgili olan biri olarak Vegan Poke Bowl çok iyiydi. Yemekler yanında birbirinden renkli sanatçılarla dolu, canlı müzik de cabası.
Bodrum’a ne zaman gidersem gideyim beni asla hayal kırıklığına uğratmayan Müdavim de Bodrum’un merkezinde uğramanız gereken başlıca lokasyonlardan. İstiridye mantarını, vişneli dolmasını ve kabak çiçeği dolmasını hala unutamıyorum.
Kuytu da yine tesadüfen keşfettiğimiz bir lokasyon oldu. Adı gibi Bodrum’un asfalt olmayan toprak yollarında gidip keşfedeceğiniz hafif gizli bir mekan. Zeytin ağaçlarının içinde olan masalar size tam anlamıyla bir Bodrum tecrübesini yaşatıyor.
Susona Bodrum Frankie Beach Club Fika Coffeeshop Yalı Restoranı Kuytu