1. Loire Vadisi, Fransa
Masalsı mimarisini gastronomi duraklarıyla birleştiren Loire Vadisi’nin Rönesans döneminde Leonardo da Vinci’yi ağırlaması boşuna değil. Descartes’ın, Balzac’ın doğduğu bu topraklarda Azay- le-Rideau Şatosu’nun suya yansımasını, Villandry Şatosu’nun labirent bahçelerini, Chambord’un ünlü spiral merdivenini ve odalarını gezin. Loire Vadisi’ni en güzel şekilde görmek için Amboise ya da Chenonceaux’dan kalkan sıcak hava balonlarına binin. Bölgenin şaraplarını tatmak için Vouvray’deki Domaine Huet ve Bourgueil’deki Domaine de la Chevalerie’nin bağlarına uğrayabilirsiniz. Harika keşiflerle dolu günün sonunda şık bir şatoda dinlenmek gibisi yok. Château de Marçay’ın bağları tepeden gözetleyen odaları ideal.
2. Mugello, İtalya
Ünlü Medici ailesinin memleketi olan Mugello’daki Pratolino Parkı; heykelleri, havuz ve fıskiyeleriyle ziyareti hak ediyor. Villa del Trebbio ve Rönesans döneminin önemli sanatçılarından ressam ve heykeltıraş Giotto’nun doğduğu ev, Firenzuola ve Borgo San Lorenzo meydanlarıyla zamanda yolculuğun habercisi. Bölgenin çekim noktalarından biri İtalyan MotoGP yarışlarına ev sahipliği yapan pistleri. Motor sporları yerine doğaya dokunmak isteyenler için golf sahaları da huzur verici. Bağ rotası Strada dei Vini e dei Sapori üzerindeki her durağında tadım ayrı keyifli. Villa Le Maschere’nin spa’nın içinden açık havuza ve vadinin enfes manzarasına açılan jakuzisi ise tüm yorgunlukları unutturacak cinsten.
3. Rodos, Yunanistan
Adanın güneyindeki Lindos’un tepesinde arkeolojik bir keşif turundan sonra St. Paul’s koyunun serin sularında ferahlamak serbest. Yolunuza tekneyle devam edecekseniz 45 yıl önce The Guns of Navarone filmi için adaya gelen Anthony Quinn’in adını taşıyan koyda kısa bir mola verin. Rodos Şövalyeleri’nden kalan Büyük Üstadlar Sarayı, saat kulesi ve Osmanlı döneminden kalan camileri görmek için Eski Şehir merkezine uğramak gerek. Mavrikos Restaurant’ın yengeçli risotto’sunu ve ahtapot ızgarasını tatmadan dönmeyin. Melenos Lindos’un superior süitlerinin özel teraslarına yayılıp Lindos limanı manzarasına karşı yıldızların altında dinlenmek ise iyi ki Rodos’tayım dedirtecek türden.
4. Cunda
Cunda Adası’nın daracık taş sokakları, Rum evleri, Taş Kahve’nin kahvesi, mavi renkli panjurlarıyla sizi davet eden Karadeniz Pastanesi’nin sakızlı kurabiyesi adanın karşılama timi. Cunda’da sağa dönseniz kilise sola dönseniz manastır. En ilginçlerinden biri ise Rumların yaşadığı dönemde adanın merkezi sayılan ve günümüzde müze olan Taksiyarhis Kilisesi olmalı. Adanın uç noktasında dik bir tepeden denize seslenen Ayışığı Manastırı ise dramatik duruşuyla etkileyici. Adada gün batımında tekne turu şart. Bölgeye özgü, hamsi benzeri bir balık olan papalina tadılmalı. Balık denildiğinde adayı bilenlerin sizi yönlendireceği adres ise Bay Nihat restoran. Ortunç otelin bahçeye ve denize doğru açılan odalarında kafa dinlemek garantili.
5. Kuşadası
Dev seyahat gemileriyle özdeşleşen beldenin sembolü, minicik Güvercinada’nın üstündeki kale ve heykel. Kumlu plajları ve sığ suları çocuklu ailelerin favorisi olan Davutlar ve Güzelçamlı tarafındaki sahil sitelerinin yarattığı nostalji huzur verici. Dalış meraklıları Botanik Park önünden yeni batırılan Airbus A300’u derinlerde keşfetmeli. Çevre gezileri burayı cazip kılan unsurlardan biri. Büyüleyici Efes Antik Kenti’ni, Artemis Tapınağı’nı ve Efes kazılarında çıkarılmış eserlerin sergilendiği Efes Müzesi’ni görmek gerek. Hıristiyanlar için hac yeri olarak kabul edilen Meryem Ana Kilisesi, Panayır Dağı eteklerindeki Yedi Uyuyanlar Mağarası Selçuk’ta görülecek diğer noktalar. Yarım saat mesafedeki Şirince Köyü de programınıza eklenmeli. Marina’da ve yenilenen tarihi tabakhane bölgesinde akşam keyfi yapmak ve buradaki DoubleTree by Hilton Kuşadası’nın tarihi taş evlerinde konaklamak iyi bir alternatif.