29 Haziran 2020:
17:50 Üf, gün bitmeden geldi sonunda bu mesaj. ‘San Francisco'dan gelen DHL Express gönderinizin gümrük işlemleri tamamlanmış ve gönderiniz 15:47’de teslim edilmiştir.’ Geçtiğimiz hafta internette dolaşırken görmüştüm. Bir girişimci, uzun araştırmalar sonunda meşhur Zeiss lensleri ile işbirliği yaparak, özel camlı gözlükler üretmeye başlamış. Gözlüklerde kullandığı renkli lenslerin insanın ruh halini değiştireceğini iddia ediyor. Michael Schaecher’e ulaşıp deneyebilmem için bana gözlüklerden bir tane göndermesini rica etmiştim. Sonunda geldiler. Gece gidip kargoyu ofisten teslim alacağım. Bu deneyim hakkındaki yazının yayınlanmasına tam iki günüm var.
19:00 Ofisi arayıp teyit ettim, güvenlik görevlisi paketi teslim almış.
21:00 Oxford Üniversitesi’nden Charles Spence’i arıyorum. Renkli filtrelerinin bizim ruh halimizi değiştirip değiştiremeyeceğini soruyorum. ‘Yaptığım araştırmalar ortam ışığınının rengini değiştirdiğinde insanların durumları algılama biçimlerinin de değişebildiğini gösteriyor. Mavi ışığın açlığı azaltması veya şarap tadımı yapılan bir yerde insanların tattıkları şarabı olduğundan daha tatlı algılaması gibi etkiler yaptığı gözlemlendi’ diyor.
30 Haziran 2020:
05:40 Eğer böyleyse yayıncılık biter, ya da ben buna bir çözüm bulamazsam, burada yazmamın hiçbir anlamı kalmayacak. Şu an gözümdeki gözlüklerle içinde olduğum deneyim beni öylesine içine aldı ki, neredeyse deneyim ve yayıncılık konularını karşı karşıya koyacağım. Bir deneyimin 'anlatılabilir' olup olmadığı sorunsalını. Güneş sanki bahçedeki ağaçların arasına doğuyor. Gözümde kırmızı filtreli gözlük var. Gökyüzü film başlamadan önce ekrana gelen Warner Bros logosundaki sarının renginde. Aklımdan türlü düşünceler geçiyor, ben şu an içinde olduğum anı yazıyla insanlara nasıl anlatacağım. Bir başka ben cevap veriyor: 'Bu kadar insan nasıl mis gibi anlatıyorsa sen de dene işte bir şekilde'.
07:00 Gözlüğün çıktığı paketin içinde şöyle bir not var: ‘Işık ve renk seni en hızlı ve en doğal şekilde farklı bir bilinç seviyesine getirebilen araçlardır. Futuremood, Zeiss’in 100 yıldır optik konusunda uzman bilim insanları ile yaptığı çalışmalar sonunda ‘’Aura’’ gözlüklerini üretti. Bu teknolojinin adı halokrom’.
09:00 Düşünsene psikoloğa gitmene gerek kalmıyor, gözlüğü takıyorsun ve bir anda daha mutlusun.
11:00 Benim gözümde kırmızı olan var bugün. Tüm gün boyunca bunu takacağım. Etkisini anlayabilmek için. Ki insan gibi karmaşık bir şeyden bahsederken, ben tek başıma bunun bendeki etkisini ölçebilir miyim? Belki bugün motivasyonum her zamankinden daha yüksek ve ben bunun sebebini bu gözlükler sanacağım. Kırmızı renk enerji veriyormuş. Spence’e şunu da sormuştum. Bizim renklere dair bağlamlarımız, renklerin bizim için kültürel referansları var ama ya dünyanın bir ucunda doğmuş renklerle bu ilişkisi olmayan bir insan bu gözlüğü taksa ne olacak ? Spence beni heyecanlandıran bir cevap vermişti 'Evet renkler kültürel referanslara bağlı ama bir yandan da düşün, mesela kırmızı, kanın rengi, bir insanın yüzüne baktığında aslında bu rengi çok fark etmesen de görüyorsun ve bu senin canlı olmanla alakalı ve sana bununla alakalı bir sinyal veriyor'. Kırmızı, enerji. Enerji, kırmızı. Spence bir de şey dedi, bir yemeğe giderken kırmızı giyerseniz size yemek ısmarlanma şansı daha yüksekmiş. Ben söylemiş olayım da ben de kalmasın.
12:30 Gözlükleri araba kullanırken asla kullanmayın diyor. Halbuki düşünüyorum da sinir harbi içinde küfür ederek araba kullananlar veya araba kullanırken uyuya kalma riski olanlar için de bu gözlükler iyi bir çözüm olmaz mı?
13:00 Duşa gireceğim, gözlüğü çıkarıyorum. Emanet gözlük, bir de başına bir şey gelir de... Gözlükleri geri gönderdiğimde ‘GQ Türkiye’ye de örnek gözlük gönderdik gözlüklerin geri geldiği hale bak’ demesinler. Üretim çok kaliteli bir malzemeden yapılmış ve gözlükler elini dolduruyor insanın, çerçevenin kenarlarına altınla işlenen mistik semboller bir yana, gözlük kutusunun içinden çıkan her gözlük için özel olarak hazırlanmış Spotify listesi, parfümlü kibritler ve bilince dair sözler de cabası.
15:00 Her şey kırmızı. Etrafımdaki her şey monokrom. Nasıl hissediyorum? Dediğim gibi içinde olduğum duyguların ne kadarı gözlükle alakalı ve bunu ne kadar ölçebilirim bilmiyorum ama etrafı daha önce hiç görmediğim bir şekilde gördüğümden her şeye ilk defa görüyormuşum gibi bakıyorum. Dolayısıyla bu da bende normalden farklı bir hissiyat yaratıyor. Daha farklı görüyorum. Motivasyonum ne kadar arttı, gözlük bana ne kadar enerji verdi tam bilmiyorum. Ama iyi hissediyorum ve oldukça enerjiğim.
18:00 Yeditepe Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Demet Lüküslü’yü arıyorum. Telefonu çaldırırken bir yandan da bilgisayarda işlerimi yapıyorum, lens sayesinde kontrast çok yoğun olduğu için ekranda bazı yerleri görmek daha zor. Ama ekranın bazı yerlerindeki çeşitli renk ve desenleri her zamankinden daha net görüyorum. ‘Beğendiğimiz renkler bile toplumla alakalı olabiliyor, çevre algısı bizim algımızı da değiştiriyor. Birisi 'o' rengin bize yakıştığını söylüyorsa algımız değişebiliyor, bir şeyi temsil eden renkler konusunda yönelimlerimiz olabiliyor. Diğer taraftan Pierre Bourdieu’yü hatırlarsak, renkler veya yediğimiz yemek bile sınıfsal kökenimizle alakalı bir konu olabilir’.
21:00 Gözlüğü çıkarıyorum gözümden, zira arabaya binip yola çıkacağım. James Turrell bir film çekse sanırım benim geçirdiğim gün gibi bir şey olurdu. Gözlükleri geri takmak istiyorum. Gözlük bağımlılık yapmaz değil mi?
1 Temmuz 2020:
05:35 Yeşil gözlükleri geceden yanıma almıştım. Uyanır uyanmaz gözlükleri takıyorum. Aşağıya yoga yapmaya iniyorum. Kafamdan düşmelerine ihtimal yok, yeterince ağır ve kalınlar. Yoga ve bir de üstüne yeşil gözlük, benden fazla rahatlayanı olmaz sanırım. Bir de Spotify’da bu gözlük için hazırlanan çalma listesini açtım. Gözlükler sayesinde normalden daha mı rahatım? Daha konsantre olduğumu söyleyebilirim zira her şey yeşil, dikkatimi dağıtan etmenler daha az. Ve yeşil filtre 'huzur' vadediyor.
12:00 Ünlü fotoğrafçı Koray Birand’ı arıyorum. Koray hiç yetmezmiş gibi konuya başka bir açı daha ekliyor. ‘Siyah beyaz fotoğraf çektiğimde kompozisyona daha çok odaklandığımı fark ediyorum, siyah beyaz çekerken yaptığın komposizyon da değişiyor, renklerin pozitif ve negatif alana yaptığı etki farklı, dolayısıyla kırmızı veya mavi ile baktığında sana farklı bir hissiyat geliyor, böylece yaptığın kompozisyon da değişiyor'. Koray ben daha renklerin ruh haline etkisini çözememişken bir de aklıma 'renkler davranışlarımızı da değiştirebilir mi' sorusunu getiriyor(ki Charles Pence de bunun mümkün olduğunu kanıtladıklarını söylemişti). Onunla telefonu kapatırken şöyle diyor: ‘Çeşitli renkte filtreli gözlükleri ben de kullandım, kırmızı beni daha agresif yaptı, sarılar ise beni yumuşattı. Hayata pembe gözlüklerin arkasından bakmak lafı da sanırım doğruymuş’.
14:00 Bütün gözlük modellerine bakmak için Futuremood'un websitesine giriyorum. Çoğu ürün ‘sold out’. Sanıyorum birçok kişi içinden geçtiğimiz zorlu zamanlardan bu gözlüklerle daha yumuşak bir şekilde geçmenin iyi bir fikir olabileceğini düşünmüş.
16:20 Moda dünyasında ve özellikle moda çekimleri konu olunca, editör ve stilistler ‘sample’ adı verilen, markalar veya PR şirketleri tarafından kendilerine gönderilen numune ürünlerle çalışırlar, sonra o ürünler çekim/proje bitince geri gönderilir. Ben bu gözlüklere çok bağlandım, bu iki günün sonunda 'keşke bazı şeyler geri gitmese' modundayım. Bak başka bir şekilde de olsa beni başka bir mood'a soktu bu filtreler. Başka bir hafta da bu konuyu yazayım ben. Bağlanma konusu önemli.
18:55 Artık GQ.com içerik yönetim sistemine yazıyı girmem gerekiyor, 19:00 da içerik LIVE olacak. Gözlükler ruh halimizi ne oranda ve nereye doğru değiştirir, bunu el yordamıyla ne kadar ölçebiliriz bilmiyorum ama renklerin ve dolayısıyla da bu gözlüklerin bizi daha farklı bir algı ve bilinç seviyesine getirdiği kesin. Araştırmalar rengin beynimize yaptığı etki konusunda hemfikir. Peki bu takıp çıkarılabilen, yapay olarak vücuda eklemlenebilen bir araç aracılığıyla ne kadar mümkün? Unutmayalım beyin çok zeki, ve bir etkinin yapay olarak yaratıldığını anladığında aynı şekilde tepki vermeyebiliyor Ya da tam tersi 'placebo' etkisini ve beynin olaylara kendini ne kadar hızlı adapte edebildiğini de hepimiz biliyoruz. Ve bu cümleyi yazmayı bitirirken elimi baktığım ekranın sağ üst köşesinde olan ‘yayınla’ butonuna götüreceğim, yayınladıktan sonra içeriğin siteye düşmesi birkaç dakika alabiliyor bazen.