DAHASI+

Sonsuza Dek The Simpsons

Orta Amerika'nın ilk hiciv dizilerinden The Simpsons, şu an bambaşka bir hale dönüşmüş durumda: Balenciaga'nın podyumlarından KAWS'ın tuvallerine kadar her sanat türünün ilham kaynağı oldu. GQ, dizinin yaratıcı zihni Matt Groening ile sitcom’un bu büyük başarısını konuşuyor.

simpsons

İllüstrasyon: David Silverman ve Matt Groening

Geçen yıl Ekim ayında The Simpsons ekibi Paris Moda Haftası'nda Balenciaga için oldukça fazla konuşulan bir video hazırladı. (Şu ana kadar böyle bir cümleyi ömrüm boyunca kurmam diye düşünüyordum.) Dizinin karakterleri Balenciaga tasarımlarıyla podyumda yürüdü. Kişisel algınıza göre adeta dizinin kısa bir bölümü veya Balenciaga’nın uzun bir reklam filmi gibi bir şeydi.

Kısa filmin yönetmeni aynı zamanda dizinin yapımcısı ve animatörü olan David Silverman, filmi “şimdiye kadar yaptığım en zor şeylerden biri” olarak tanımlıyor. Balenciaga'nın sanat direktörü ve 40'lı yaşlarındaki pek çok kişi gibi, çocukluğundan beri The Simpsons hayranı olan Demna karikatür ve kıyafetler arasındaki dengeyi bulmak için revize üstüne revize vermiş. Silverman, "Simpsons karakterleri insan oranlarından oldukça farklı, bu yüzden bazı açılardan gerçekten özgürdük. Bir tür aldatmaca diyebiliriz” diyor. Bir yıllık bir çalışmanın sonunda insanlara şu ana kadar ihtiyaç duyduklarını hiç bilmediğimiz bir şey verdik: Pandemi sırasında birkaç kilo almış 2850 Dolarlık Balenciaga kırmızı şişme ceketiyle poz veren Homer Simpsons. 

Moda endüstrisinin kıyafetlerini hiç değiştirmeyen bir grup The Simpsons karakterinden ilham alması ilginç. Her ne kadar Bart kaykayıyla ve cool tavrıyla tam bir hype olsa da garip. Öte yandan yakın zamanda çağdaş modanın parodisini yapan bir bölümde The Weeknd, beyaz-ateşli yeni bir sokak giyim şirketi Slipreme'nin sahibini seslendirdi. 

Adidas'ın bir Simpsons’lara özel spor ayakkabı serisi var. Nike, 873 dolardan satışa sunulan ve Marge Simpson’dan ilham alan bir renk skalasında (saçları gibi mavi, elbisesi gibi yeşil) ayakkabı üretti. Şovun yapımcıları başından itibaren dizinin böyle bir market değeri olduğunu biliyorlardı. 90'larda The Simpsons, Butterfingers’la iş birliği yaptı ve plastik anahtarlık sattı. Sonra kendileriyle bu konuyla ilgili dalga da geçtiler. Hala bu anahtarlıkları kullanmamız, şimdi lüks bir moda eviyle böyle bir iş birliği yapmış olmaları şovun hala ne kadar popüler olduğunun ve başarısının bir göstergesi. 

“İlk 10 sezon kültürel bir fenomenin tanımını yapmak üstüne kuruluydu. Animasyon olduğu için de kimse peşimize düşmedi.” - Tom Sachs 

Fikri mülkiyetin geri dönüştürülmesine kafayı takmış bir kültür için bile – son 20 yılda Örümcek Adam'ın oynadığı en az sekiz film izledik – Simpsonlar her yerde. Bad Bunny'nin single'ı “Te Deseo Lo Mejor” klibinde bir anda kavga ettikten sonra barışan Homer ve Marge’ı görüyoruz. Mickey Mouse ve McDonalds’tan sonra Amerika’da en çok sembolleri kullanılan popüler kültür malzemesi Simpsonlar diyebiliriz. 2019'da tasarımcı NIGO, KAWS olarak bilinen bir sanatçının eserini rekor bir fiyata sattı. Eserde Simpson karakterleri The Beatles’ın Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band’in kapağındaki gibi bir poz veriyordu. (CD'nin fiyatı 11,98 dolardı; KAWS tablosu Sotheby's'de 14,8 milyon dolara satıldı.) Sanatçı Tom Sachs, Bart ve Lisa'nın en sevdiği TV şovunun alaycı ve tükenmiş sunucusu Palyaço Krusty'nin bir dizi tablosunu yaptı. Bu ürünler çok ilgi de gördü.

Şu an neredeyse Simpsonlar’ın olmadığı bir dönemi bilen bir nesil kalmadı. Sachs “İlk 10 sezon kültürel bir fenomenin tanımını yapmak üstüne kuruluydu. Aynı zamanda ana akım ve eleştireldi. Punk kültüründen doğdu. Hükümete, polise ve onları kontrol eden şirketlere yönelik eleştirinin temsilcisi haline geldi. Animasyon olduğu için de kimse peşimize düşmedi. Sonuçta bir televizyon dizisi için çok şiddetli, aşırı veya anarşist söylemler vardı. Ve on yıl boyunca her hafta bunu yapmaya devam ettik” diyor.

Dizinin en popüler olduğu dönem yani 1990'larda, her Pazar gecesi yaklaşık 28 milyon kişi bizi izliyordu. Sachs dizinin ne kadar popüler olduğunu fark ettikleri bir anısını paylaşıyor. 1994'te bir Pazar gecesi, Gramercy Park'ın karşısındaki Victorian Gotik Manhattan malikanesinde bulunan Ulusal Sanat Kulübü’nde sanatçı Lichtenstein çalışmaları ve eserleri için Onur Madalyası alacaktı.

Kabul konuşmasında kendisini desteklemek için Simpsons'ın yeni bir bölümünü kaçırmayı tercih eden herkese teşekkür etti.

Lichtenstein, yüksek ve düşük sanat arasındaki engelleri yıktı ve sıradan olanı anlamlı bir ilham kaynağı haline getirmeye yardımcı oldu - The Simpsons'ın 20. yüzyılın ötesine uzanan vizyonu da tam olarak buydu. Dizi tam Berlin Duvarı yıkılırken başladı ve bugün, 33 yıl sonra, hala aynı popülerliğini ve yerini koruyor. Her Pazar saat 20.00’de. Dizinin ağır fanları The Simpsons'ın ilk on yılının klasik ve en iyi dönemi olduğunu iddia ediyorlar ancak hala etkisinin bir sınırı yok. 

The Simpsons'ın 21. yüzyılda yaşanan bazı olayları önceden tahmin ettiğini söylemek artık bir klişe. Yine de Donald Trump’ın başkan olup ekonomiyi yok ettiğine dair öngörüleri hepimizi şaşırttı ve biraz belki korkuttu. 

Simpsonlar dünyanın nereye doğru gittiğini çok iyi gözlemliyor. Benim şahsen unutamadığım bir bölüm var. Springfield’da dolaşan bir ayıyla başlıyor. Kasaba halkı, koruma talep ederek Belediye Başkanı Quimby'nin ofisine baskın yapıyor, bu yüzden kasabayı zırhlı kamyonlar ve askeri jetlerle gereksiz yere izleyen bir "ayı devriyesi" kuruluyor. Vatandaşlar, belediye başkanının bu hizmet için vergi toplamak zorunda olduğunu öğrenince, “Kahrolsun vergiler” diyerek geri dönüyorlar. Quimby bir yardımcısına şunu soruyor; "Bu moronlar gittikçe daha mı aptal hale geliyor yoksa daha fazla mı ses çıkarmaya başladılar sadece?" Yardımcı "Aptal, efendim" yanıtını veriyor.

Tüm sitcom'lar bir dereceye kadar günceldir. Amaçları her zaman bir aile veya arkadaş grubunun belirli bir zamanda nasıl yaşadığına dair bir izlenim vermek. Ancak Simpsonlar’ın bunun çok ötesine geçti. Dizi, resmen şu anda içinde yaşadığımız dünyayı çok önceden bizlere anlatıyor.

simpsons

Matt Groening/The Simpsons ve ©2022 20th Television

Chevy Chase Show, Alien Autopsy ve Temptation Island gibi diziler izlediğimiz bir dönemde ortaya çıkan Simpsonlar hepimize neden bu kadar etki etti? Banka hesaplarımı The Simpsons’ın ilk 12 sezonunu hatırladığım kadar iyi hatırlamıyorum.  

Televizyon yazarları arasında -özellikle de animasyon dizileri üzerinde çalışanlar arasında- bir düşünce orijinal değilse “Simpsonlar bunu zaten yaptı” şeklinde bir şaka var. The Simpsons, ilk on yılında, 20. yüzyılın sonunun neredeyse her yönünü ve yarattığı dehşetleri, bugün rahatsız edici derecede ileri görüşlü olan şakalarla bize aktardı: Kurumsal markalaşmanın sefaletinden (“Felsefesi olmayan hiçbir mağazadan alışveriş yapamayız” diyerek özetliyor Marge) adalet sisteminin aptallığına (Marge'ın bir başka şakasından biri: “Biliyorsunuz, mahkemeler artık çalışmayabilir ancak herkes birbirini videoya çektiği sürece adalet yerini bulur”) dizi her konuyu eleştiriyor. Fox Holding bile bu şakalardan payını aldı. The Simpsons tarafından ortaya atılan “Fox'u izleyin ve sonsuza kadar lanetlenin!” sloganı hala kullanılıyor.

Al Jean ile birlikte dizinin şu anki yapımcılarından olan Matt Selman, “Amerika kesinlikle Springfield'a dönüştü. Açıkça söyleyebilirim ki iyi insanlar kolayca yanlış yönlendirilebiliyor. Maalesef kolayca kandırılabiliyor. Bu her zaman şovun DNA’sında vardı ama şimdi Amerika’nın da DNA'sında. Dizi Amerikalılar’ın nasıl düşündüğünü, nelere kandığını, hangi reklamlar, şirketler, din ve diğer kurumlar tarafından yönlendirildiğiyle ilgili şakalar yapıyor. 

Şovun bu hale gelmesi tabii ki ilk yapımcıları için de büyük sürpriz olmuş. "Zamanlama olmalı, değil mi?" Matt Groening ve rahmetli Sam Simon ile birlikte ortak yapımcılık üstlenen James L. Brooks bana telefonda böyle söylüyorlar. Brooks, Simpsons'tan önce zaten bir efsaneydi ve 1983’te vizyona giren “Terms of Enderarment” ile Oscarları süpürmüştü. Groening Brooks’u şöyle tarif ediyor; “Şimdiye kadarki en iyi filmlerden bazılarının yönetmeni.” Brooks'un ofisinde Groening'in Life in Hell isimli çizgi romanından bir şerit asılı. Adını Los Angeles Ölüm Yolu koymuş. Şeritte sırasıyla; silah, araba, uyuşturucu, deniz, hava, polis, savaş, başarısızlık ve başarı sembolleri var. Brooks, Life in Hell'den ayrılmak istemeyen Groening’i bir toplantıya çağırıyor ve Groening resepsiyon alanında kendi ailesini model olarak kullanarak The Simpsons’ı yaratıyor. Kendi adı dışında isimlerini bile değiştirmedi - sadece en büyük çocuğun ismi Matt yerine Bart oldu ki bu da oldukça komik bir isim.

Homer, Marge, Bart, Lisa ve Maggie hayata; Ronald Reagan'ın başkanlığının son günlerinde, hiçbir zaman tam olarak bir izleyici bulamayan The Tracey Ullman Show'da kısa bölümler olarak başladı. Aralık 1989'da kendi şovlarına döndüler ve işler hızlanmaya başladı. Brooks "Tootsie filmini hatırlıyor musun? Aniden ünlü oluyordu ve dergi kapaklarına çıkmaya başlıyordu. Bize de olan buydu. Satellite Times dergisi bizi kapağa taşıdı. Hatta duvarıma da astım. Çünkü gerçekten bir şeyin kapağındaydık! Derken tüm duvar kaplandı. Sonra gösteri bugünkü halini aldı. Bir şeyi çekerken bir anda olur, sizi geçer ve siz ona ayak uydurmaya çalışırsınız” diyor.

Fox o zamanlar ilgi çekmeye çalışan yeni bir kanaldı, Brooks ise nüfuzlu bir yapımcıydı. Bu yüzden istediğimizi yapmamıza izin verildi. Bu da Simpsons’ın bu kadar popüler olmasını sağladı. İlk sezonu çekerken binlerce sezon daha çekeceğimizi bilmiyorduk. Dizinin yaratıcılarından (kötümser bakış açısıyla da bilinen) Simon’ın “13 ve bitti” felsefesi vardı. Bu 13 bölüm sonra yeni bir dizi anlamına geliyordu. Simpsons’ın ekip ruhunu somutlaştıran ise animatör Silverman’dı. 

Brooks Silverman için "Sarhoş oldu. Beni duvara yasladı ve şovun parçası olduğu için ne kadar mutlu olduğundan, 25 yıldır bu anı beklediğinden bahsetti. Animasyon dünyası için bir dönüm noktası olduğunu söyledi” diyor. Üç sezondan fazla süren son primetime animasyonlu sitcom, Eisenhower döneminde çıkan  The Flintstones idi. Brooks, “Gerçekten yüzümden iki santim uzaktaydı ve gözlerimin içine baktığında bunun onun için ne kadar önemli olduğunu anlayabiliyordum” diyor. Silverman ise “Biraz kendimi kaptırmış olabilirim” diye ekliyor.

1989–1990 sezonu sırasında, Nielsen reytinglerine göre ülkedeki en popüler primetime yapımları Roseanne, The Cosby Show ve Cheers idi. The Simpsons'ın ilk sezonu, ilk 30'a girmişti - Fox'un ilk günler ayakta kalabilmesinin tek sebeplerindendir. Dizinin samimiyet ve hiciv dengesi, yaşamları iki farklı konu tarafından şekillendirilmiş bir izleyicide büyük bir etki yarattı: Bir tarafta yaklaşık kırk yıllık televizyon kanallarının popülerliğinden etkilenen bir toplum varken bir tarafta nükleer soykırım korkusu yaşıyorlardı. Homer'ın, boruların radyoaktif atıklar damlattığı ve her yerin Çernobil benzeri bir çöküşün eşiğinde sallandığı bir nükleer santralde çalışması diziyi popüler kılan şeydi.

Çok iyi dizileri kendi dönemleri içinde değerlendirmeliyiz. Ancak Simpsons’ın yıllar önceki bir bölümü bile şimdiki zamandan veya gelecekten bir mesaj taşıyabilir. Simpsons’ın farkı bu. Jean, "Gerçek bir Bart olsaydı, şimdi 40 yaşında olurdu. Ama animasyonda sonsuza kadar gençsin” diyor.

Groening, herkese bir çizgi film üzerinde çalıştıklarını tamamen unutmaya çalışmalarını söyleyenin Brooks olduğunu söylüyor - düz bir aptallık yerine daha derin anlamlar var. Dizinin Selman'ın dediği gibi "90'lardan kalan tek şey" olmasının bir başka nedeni de bu. Son derece yetenekli bir oyuncu kadrosuna sahip. Brooks, Lisa'nın, bölümün sonunda bir sonraki konseri için kasabayı terk eden Dustin Hoffman tarafından seslendirilen büyüleyici bir öğretmene aşık olduğu ikinci sezon bölümünü hatırlatıyor. İkisi gözyaşları içinde veda etti. Brooks, sahneyi kaydetmek için Hoffman ve Yeardley Smith'in (Lisa'yı seslendiren kişinin) birlikte aynı odaya girip yüz yüze hareket etmeleri konusunda ısrarcı oldu. Lisa’nın onu ciddiye alan tek öğretmene veda etmesi yürek burkan bir sahneydi. Groening “Bu bölümle birlikte neler yapabileceğimizi fark ettik" diyor.

simpsons

İllüstrasyon: David Silverman

90'lardan bu yana dünya ne kadar değişse de dizi çok büyük değişikliklere uğramadı. Brooks'un dediği gibi, "Birisi komik bir şey söylüyor ve biri onu yazıyor". Şakalar diziyi canlı tutuyor hatta birçoğu alay ettikleri çeşitli konulardan daha uzun zamandır yaşıyor. Silverman, "Bütün bu küçük imparatorluklar yükselir ve düşer. Biz de bir nevi bocalamaya devam ediyoruz. Komedi buzulları gibi sürüklenip gidiyor” diyor. Simpsonlar, televizyon dünyasının varsayılan modunu yerle bir ederek yeni bir tür sitcom yarattı. Şovun yazarlarından biri olan George Meyer, “Sanırım primetime'da daha keskin, daha dolambaçlı bir komedi için yer açtık. National Lampoon ve The Onion gibi sevdiğimiz komedilerin yanında büyük riskler aldık ve 'gülümsetmek' yerine büyük kahkahalar attırdık. Fox'ta sahip olduğumuz özgürlükle nasıl daha azını yapabilirdik?” diyor. İki tür Simpson mizahı var. Biri, 90'ların diğer dizilerinin mizahsızlığıyla dalga geçen bir parodi. Diğeri ahlakçı ve ebeveyn korkularının işlendiği HBO dramaları. Örneğin Homer bölümlerden birinde çocuklarına dünyanın en kötü tavsiyesini veriyor; "Çocuklar, elinizden gelenin en iyisini yaptınız ve rezil oldunuz. Almanız gereken ders şu: Asla denemeyin. İnsanlar her zaman ölür. Aynen öyle.Örneğin yarın ölebilirsin.… İyi geceler.” Bu benim televizyon dünyasında gördüğüm en etkileyici sahnelerden biri. Bir diğer örnek; Marge ve Homer, Bart'a bir gitar alır ama çalmaz:

Homer: Hey, neden artık gitarını hiç çalmıyorsun?

Bart: Sana gerçeği söyleyeceğim baba. İyi çalamıyordum o yüzden bıraktım. Umarım kızmazsın.

Homer: Oğlum, buraya gel. (Bart dizine oturur ve orkestra müziği yükselmeye başlar.) Tabii ki kızgın değilim. Bir şeyi yapmak zorsa, yapmaya değmez. O gitarı dolaba radyonun, karate kıyafetinin ve tek tekerlekli bisikletinin yanına koy, içeri girip televizyon izleyelim.

Bart: Ne izleyeceğiz?

Homer: (Sevgiyle) Fark etmez.

The Simpsons sadece Amerikan sitcomunun komik bir hicivini üretmiş olsaydı, bu kadar uzun süre dayanamazdı. Özellikle yukarıdaki paragraf, iyi bir şakadan çok daha fazlası. İster bugün, ister o dönem, Kurt Cobain'in gezegendeki en ünlü müzisyen olduğu ve Johnny Carson'ın hâlâ The Tonight Show'a ev sahipliği yaptığı 1992 yılının ilk baharında yapılmış olsa da, bu yeni filizlenen tembeller kuşağı için bir yaşam felsefesiydi. Bu içgörü ve sonunda depresif, kaygılı yetişkinlerin dünyasına dönüştü. 1990'larda Amerika'da ayrıcalıklı küçük beyaz bir çocuk olarak büyüme deneyimini, Homer'in bir zamanlar "üst-alt-orta sınıf" olarak adlandırdığı grubun sürekli hayal kırıklığına uğramış bir üyesi olarak büyüme deneyimini sadece birkaç satırda anlatmayı başarıyor.

Simpsonlar’ın şakalarının diğer bir ayırt edici özelliği beklenenden uzun sürmesi. Komik, sonra komik değil sonra tekrar komik. En ünlü örneklerden biri -muhtemelen hem Brooks hem de Groening'in serideki en sevdikleri anlardan biri olarak adlandırdıkları Simpsons komedisinin altın standardı- Homer'ın Bart'a güvenlik konusunda bir ders vermeye çalışırken yanlışlıkla Springfield Boğazı'ndan atlamaya çalışması. Hem de bir kaykay üzerinde. Groening, “Oğlunu etkilemeye çalışan Homer, yanlışlıkla vadinin kenarında kaykay yapıyor. Havada uçuyor ve yersiz bir güvenle başaracağını düşünüyor. Sonra aniden düşüyor. Uçurumun kenarına kadar gidiyor ve çok acı verici bir şekilde yere düşüyor. Daha sonra kaykayla kafasına vuruyor. Sonra bir helikopter onu bir sedyeyle vadiden alıyor ancak başını tekrar kanyonun duvarına çarpıyor. Sonra seyyar bir sedyeyle bir ambulansın arkasına itiliyor. Ambulans havalanıyor, yaklaşık 10 metre gidiyor ve ardından bir ağaca çarpıyor. Ambulansın kapıları açılıyor ve Homer uçurumun üzerinden geri dönüyor.”

Bu tür bir mizahı Simpsonlar yaratmadı ama onu mükemmel yaptılar. "En sevdiğiniz Simpsons şakası nedir?" otuz yıldır duyduğumuz bir soru. Homer benim kahramanımdır. Meyer’in bana tanımladığı gibi; sınır, düşünme veya pişmanlık duygusu olmayan bir karakter… Direksiyonu olmayan bir kamyon gibi ancak yaşlandıkça Marge’ı daha komik bulmaya başladığımı söylemeliyim diyor Meyer. Bart'ın en iyi arkadaşı Milhouse’un boşandıktan sonra Marge'ın ev sahipliğinde bir akşam yemeğine geldiği ve herkesin içinde tükürdüğü bölüm en sevdiğim bölümlerden. Marge ve Homer o gece daha sonra yatakta otururken, Marge kendini suçlayarak (“Sadece bir kez kendini suçla ve devam et,” diyor Homer), neyin yanlış gittiğini merak ediyor. Marge “O Kuzey Kore fal kurabiyelerini servis etmemeliydim. Çok aşağılayıcıydılar. ‘Sen bir korkaksın’ lafını güzel bir yemekten sonra bunu duymaktan kimse hoşlanmaz” diyor.

Bu şaka beni 25 yıldır güldürüyor. Meyer'e tam olarak neden bu kadar komik olduğunu sordum. “Bu Simpsons mizahının mükemmel bir örneği. Bence onu gerçekten zirveye çıkaran şey son cümle. Vurgu cümlesi gerçekten 'Sen bir korkaksın’. Marge'ın bu hakarete bir mantık bulmaya çalışması gerçekten akıl almaz bir olay. Bu, Rodney Dangerfield'ın ‘Saygısızlık’ kavramının Marge versiyonu.”

simpsons

İllüstrasyon: David Silverman

Artık bu noktada, odadaki fili ortaya çıkarmak gerek. Birçok yorumcu The Simpsons'ın yaklaşık yirmi yıldır iyi bir dizi olmadığını iddia ediyor. Bunun tam olarak ne zaman ortaya çıktığı tartışmalı bir konu ancak klasik dönemin sonu 2000'de başlayan 12. sezon olarak kabul ediliyor genelde. 

 - The Simpsons'ın George W. Bush yönetimi sırasındaki ilk sezonu. Diğer bir deyişle, ülkedeki en güçlü kişilerin kısa sürede “Aa, kahretsin bunu ben mi yaptım?” diye savaş suçları işlemeye başladığı bir dönem. Amerikan başkanının aniden Cenevre sözleşmesini ihlal ettiği bir dönemle Homer gibi sevimli bir aptalın tuhaflıkları aynı hızla ilerleyemedi.

Bir diğer konu da 90’ların sonunun gelmesi. Simpsons bir 90’lar dizisiydi ve sonuçta 90’lar bittiğinde artık eskisi kadar hitap etmemeye başladı. Dizi gerçekten değişmedi ama etrafındaki dünya değişti. The Simpsons'ın tahmin etmekte çok başarılı olduğu 21. yüzyılın aynı zamanda kendi çöküşüne de neden olduğunu söylemek doğru olacaktır. Selman, “İnan bana, hangi sezonların popüler hangilerinin olmadığının farkındayım. Herkesin farklı türde bağ kurduğu bir şey yazıyoruz. Simpsons bir otoyol gibi. Herkes hayatının bir noktasında onu kullanmıştır veya aktif olarak kullanmamayı seçmiştir” diyor.

Tabii ki, Simpsonlar bu tepkiyi önceden bekliyordu. Bart ve Lisa'nın çok sevdiği Tom ve Jerry’nin şiddetli bir versiyonu olan The Itchy & Scratchy & Poochie Show’la ilgili bir bölümdü. Itchy & Scratchy reytingleri düşmeye başlıyor.

Çocuklar kanal yöneticilerinin sorunu teşhis etmeye çalıştığı bir odak grubuna dahil oluyor. Her zaman odadaki en zeki kişi olan Lisa, The Simpsons'ın gidişatını açıklamak için hala geçerli şu açıklamayı sunuyor: “Aslında The Itchy & Scratchy Show'da gerçekten yanlış bir şey yok; her zamanki gibi iyi. Ancak bunca yıldan sonra karakterler bir zamanlar sahip oldukları etkiye sahip olamıyor.” (Ya da Tom Sachs'ın bana söylediği gibi, "Avangart her zaman ana akım tarafından asimile edilir, bu yüzden etkisini kaybetmesi normal.”)

En sevilen sitcomların bile sona yaklaştığı nokta sekizinci sezondur. Simpsons’ın avantajı çizgi karakterlerinin yaşlanmamasıydı. Ancak bir tükenmişlik kaçınılmazdı. İnanılmaz bir şekilde, henüz canlı olmayan bir bölüm çekmemişlerdi. Ama bunun geleceğini biliyorlardı. 

Durum komedilerinde sıklıkla olduğu gibi, Itchy & Scratchy'deki sorun, bölümün sonunda nasıl olduğu belirsiz bir şekilde kendiliğinden çözülür ve Bart ve Lisa, gösterinin tekrar komik olduğunu düşünmeye başlarlar. "Bunca yıldan sonra hâlâ bu çapta bir programa devam eden şanslı yıldızlarımıza teşekkür etmeliyiz," diyor Lisa, sonra doğrudan seyirciye bakıyor. Simpsonlar, bu anda, gerçek seyirciye hiç olmadığı kadar yaklaşıyor. Ardından kısa bir duraklamanın ardından Bart, “Başka neler var?” diye soruyor ve Lisa farklı bir kanal açıyor.

Ancak biz kanalı değiştirmiyoruz. Ölüm bir son değil. Yeni çıkan Peacock: Bel-Air Will Smith'in 90'ların sitcomunun yeniden yorumlanması, Space Jam: A New Legacy 90’lardan esinlenmiş gibi duruyor. 2019'da Marvel, Pixar ve Star Wars serisinin sahibi Disney; 21st Century Fox'u satın aldı, bu da Simpsons'ın resmi olarak eğlence-endüstriyel kompleksin en büyük devinin kadrosuna dahil olması anlamına geliyor. Bu, eğlenceyi tükettiğimiz temel yöntemin nasıl değiştiğini her şeyden daha iyi gösteriyor. Hafta içi her gece bir avuç kanaldan birinden dizi seçme fikri artık 90'ların sonlarına ait bir anakronizm haline geldi. O zamanlar, Pazar akşamına kadar beklemek ya da hafta içi akşamları erken saatlerde tekrarını yakalamak için yerel haberleri izlemek veya ailenle konuşmak zorundaydın. Bugün böyle bir şey yok. The Simpsons daha erişilebilir hale geldi, tekrarlarını bulmak daha kolay. Şimdi herkesin bildiği ve takip ettiği bir dizi. Gözlem yapan bir sitcom ve daha uzun süre gözlem yapacak gibi duruyor.

Hiç gerek kalmayabilir ama Jean bana serinin sonu için aklına bir fikir geldiği söyledi. Ailenin Springfield İlköğretim Okulu'nda bir Noel yarışmasına katılmasıyla başlayan ilk bölüme bir geri dönüşten bahsetti. Bana göre “Son bölümde ilk gittikleri orijinal Noel yarışmasına geri dönmeliyiz - böylece tüm seri bir döngü haline gelir, çizgi filmin başlangıcı ve sonu olmaz, kimse yaşlanmaz, kimse bir şey öğrenmez. Ben de bunu yapardım” diyor.

“Ama biteceğini sanmıyorum” diyerek sözlerini tamamlıyor.

GQ

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası