Yıllarca süren spekülasyonların ardından Bond evreninde en kritik ikinci tercih de netleşti: James Bond 26'yı Denis Villeneuve yönetecek. Yapımcılar Amy Pascal ve David Heyman’ın bu kararı, Amazon’un risk almaktan kaçınmayacağının açık bir göstergesi.
Bu karar, Pascal ve Heyman’ın serinin yeni dönemindeki yönetimini üstlenmeden önce pek olası görünmüyordu. Jeff Bezos döneminde Barbara Broccoli ve Michael Wilson gibi uzun soluklu yapımcıların yerine geçen ikili, radikal bir değişime işaret ediyor. Skyfall’un yönetmeni Sam Mendes, eski yapımcıların “daha kontrol edilebilir” yönetmenleri tercih ettiğini söylemişti. Hatta yönetmen Christopher Nolan’ın tam yaratıcı kontrol (yani final kurguyu yapma hakkı) talebi üzerine Bond filmi teklifinin reddedildiği de konuşuluyor. (İngilizlerin sevilen yönetmeni Danny Boyle bile No Time to Die projesinden “yaratıcı farklılıklar” nedeniyle çekilmişti.)
Kısacası, Denis Villeneuve gibi bir kuşağın önde gelen auteur yönetmeni — ve ona eşlik eden sektörel ağırlığı — yaratıcı açıdan baskılanacağı bir işe kolay kolay girmezdi. Üstelik yıllardır 007 hayranı olduğunu da saklamıyor. 2021 yılında katıldığı Happy Sad Confused podcast’inde Bond filmi yönetme fikri sorulduğunda heyecanını gizlememişti: “Açık konuşmak gerekirse, bunu söylediğime hâlâ inanamıyorum ama cevabım kesinlikle dev bir evet olurdu,” demişti. “Bir James Bond filmi çekmeyi çok isterim. Bu karakterle, herkes gibi, çocukluğumdan beri bir bağım var. Bond’a karşı büyük bir sevgi besliyorum.”
Bu uzun soluklu hayranlık, Villeneuve’ün göreve getirildiği açıklamadan sonra yaptığı resmi açıklamaya da yansıdı: “Sinema salonuna dair ilk anılarımın bazıları 007 filmleriyle ilgili. Babamla birlikte, Sean Connery’li Dr. No’dan bu yana Bond izleyerek büyüdüm. Gerçek bir Bond hayranıyım.” Böylece, gençliğinde kendisini “fanatik bir Dune hayranı” olarak tanımlayan Quebecli yönetmen için bir hayal daha gerçek oldu. (Biraz dilek hakkı da bize bıraksaydın Denis.)
Öncelikle, Villeneuve’e oyuncu seçiminden final kurgusuna kadar geniş bir yaratıcı kontrol verildiğini varsaymak makul olur. Böylesi talepleri karşılanabilen sayılı yönetmenden biri ve başka türlü bu projeye adım atması pek olası görünmüyor. Yönetmenlik açısından bu da şu anlama geliyor: yenilikçi aksiyon sahneleri, nefes kesen geniş kadrajlar, bolca IMAX kamerası. Sürekli birlikte çalıştığı görüntü yönetmeni Roger Deakins’in — ki Skyfall’u da Mendes’le birlikte o çekmişti — bu film için listenin en tepesinde yer alacağı tahmin edilebilir.
Spekülasyon bir yana, Villeneuve’ün söylediklerinden ne çıkarabiliriz? Öncelikle, Daniel Craig döneminin ardından gelen yaratıcı baskının farkında. Happy Sad Confused programında bu konudaki soruya şu yanıtı vermişti: “Daniel’in getirdiği şey çok benzersiz, çok güçlü ve muhtemelen eşsizdi. O muhtemelen gelmiş geçmiş en iyi James Bond’dur.” Bu dört yıllık bir alıntı olabilir, ama “yeniden başlatma” (reboot) kelimesi kritik — Villeneuve’ün Craig döneminin karanlık ve sert tonunu devam ettirmektense yeni bir yön aradığı anlaşılıyor.
Yine de formülde tam anlamıyla bir devrim beklememek gerek. Film, onun karakteristik görsel tarzı — geniş manzaralar, yüksek kontrastlı sahneler ve uzun planlar — ile dolup taşacak olsa da, 007 vizyonu söz konusu olduğunda Villeneuve daha geleneksel bir çizgide görünüyor. “Bana göre Bond kutsal bir alan,” diyor açıklamasında. “Geleneklere saygı göstermek ve yeni görevlerin önünü açmak istiyorum. Bu çok büyük bir sorumluluk ama aynı zamanda benim için inanılmaz heyecan verici ve büyük bir onur.”
Bond rolü için kimin öne çıktığı henüz net değil; Villeneuve’ün sık çalıştığı isimler arasında belirgin bir aday görünmüyor. Ancak kötü adam rolü için bazı isimler şimdiden konuşuluyor: Stellan Skarsgård, Austin Butler, David Dastmalchian. Zendaya’nın ise “Bond kızı” olma ihtimali hızla yükseliyor. Ne olursa olsun, bu haber Bond hayranları için kutlama sebebi. İçeceğinizi hazırlayın.
BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.
