Patek Philippe kadar ağırlığı ve saygıyı üzerinde taşıyan saat markası pek yoktur. Audemars Piguet ve Vacheron Constantin ile birlikte ‘kutsal üçlü’nün bir parçası olarak, meyve vermeye hazır bir saatçilik ağacının tepesinde yer alır. Patek Philippe’in tarihi, dünya çapında bir dizi ilkle doludur ve bu tarih, kusursuz işçilik ve zekice bir pazarlamayla – “Bir Patek Philippe'e aslında sahip olmazsınız. Onu sadece gelecek nesil için emanet alırsınız.” – birleştiğinde, ortaya şimdiye kadar yaratılmış en büyük saat markalarından birinin temel bileşenleri çıkar.
1839 yılında Antoine Patek ve Francois Czapek tarafından kurulan şirketin ilk adı Patek, Czapek & Cie idi. Kısa bir süre sonra Antoine ve Francois arasında küçük bir anlaşmazlık yaşandı. Czapek şirketten ayrıldı ve uzun lafın kısası, saygın saat ustası Jean Adrian Philippe şirkete katıldı; 1851 yılında şirketin adı Patek Philippe & Cie olarak değiştirildi.
Yıllar içinde şirket büyük dönüm noktalarına imza attı. 1923 yılında ilk split-second kronograf saatini tanıttı ve bunu, 1925’te piyasaya sürülen ilk sonsuz takvimli (perpetual calendar) kol saati izledi. Zamanı ileri sararsak, 1976 yılında dünya artık ikonik hale gelen Patek Philippe Nautilus modelini gördü.
Lüks ve başarıyla özdeşleşmiş bir marka olmasına rağmen, Patek'in zorluklardan tamamen uzak olduğu söylenemez. Kurucular arasındaki erken dönem ayrılığı buna bir örnek; ama Nautilus’un lansmanı da pek sorunsuz değildi. Bu dönem, kuvars krizi döneminin tam ortasına denk geliyordu ve yeni bir mekanik spor saati piyasaya sürmek oldukça zorlayıcıydı. Yine de bu saat, İsviçre saatçiliğinin sarsıntılı bir dönemden geçtiği bir zamanda markayı dengeye kavuşturmayı başardı. Daha yakın zamanda tanıtılan Cubitus modeli ise karışık tepkiler alsa da, bu durum pek çok ünlü saat meraklısının bu modele sahip olmasını engellemişe benzemiyor.
Bu uzun tarih ve saat yapımındaki yüksek kalite, Patek Philippe’i bu kadar etkileyici kılan şeyler. Aynı zamanda, en iyi Patek Philippe modellerini sıralamayı da bu kadar zorlaştıran unsurlar. Bu süreci biraz daha kolaylaştırmak için saat sektöründen bazı uzmanlardan yardım aldım.
Bu saatin listede yer almasına şaşıranlar olabilir, ancak Cubitus, Patek’in 25 yılı aşkın süredir çıkardığı ilk yeni koleksiyondu ve marka, uzun vadede doğru hamleler yapma konusunda güçlü bir geçmişe sahip. İlk olarak 2024 yılında, oldukça büyük sayılabilecek 45 mm kare kasa ile tanıtılan modelin, bu yıl daha makul boyutlarda 40 mm’lik yeni versiyonları piyasaya sürüldü. Yeni ölçüler, başta şüpheyle yaklaşan bazı kişilerin fikrini hızla değiştirmeye başladı bile. İkinci el saat alanında uzmanlaşmış Subdial’ın kurucu ortaklarından Christy Davis şöyle diyor: “Cubitus başlangıçta alay konusu olmuştu ama sanki artık hava değişiyor. Bu değişimde tasarımın da payı büyük. 2025’te çıkan orta boy 40 mm’lik modeller daha isabetli bir tercih gibi duruyor.”
Patek’in en iyi yaptığı şey tam da bu: ani ve köklü değişiklikler yapmak yerine, bir modeli yavaş yavaş geliştirip yenilikler ekleyerek, bir gün hepimize “ne harika bir saat, yine yapmışlar” dedirtmek. Kare kasa şimdilik biraz tartışmalı olabilir ama zaman gösterecek; kim bilir, belki birkaç on yıl içinde Cubitus bu listenin yedek kulübesinden zirveye tırmanmış olur. Christy Davis de ekliyor: “Sonuçta, bugün en çok aranan vintage modellerin çoğu, zamanında tam bir fiyaskoydu.”
Patek Philippe koleksiyonundaki en karmaşık ve görsel olarak en çarpıcı saat serilerinden biri. Bonhams Saat Departmanı Küresel Başkanı Jonathan Darracott, “Kişisel favorisi, yıldızlarla bezeli gece mavisi kadranıyla Celestial modeli” çünkü bu saatin “tarzı son derece karmaşık bir mekanizmayla ustalıkla birleştirdiğini” söylüyor. Pratik kullanımı soracak olursanız, kimin umurunda? Bileğinizde gece göğü var ve gerçekten inanılmaz görünüyor.
Modern Celestial, 2002 yılında 5102 referansıyla piyasaya çıktı ve o zamandan bu yana platin ve pembe altın gibi güncel versiyonlarla rafine edildi. Bu Celestial modeli, çift taraflı ve aşırı derecede karmaşık olan Sky Moon Tourbillon’un yakın kuzeni sayılır: bir yüzünde gökyüzü haritası, diğer yüzünde ise dakikalı tekrarlayıcı (minute repeater), sonsuz takvim ve tourbillon bulunuyor. Oldukça sınırlı sayıda üretilen Celestial, Patek Philippe’i diğerlerinden ayıran şeyin somut bir örneği.
Bu kadar karmaşık modellerden söz etmişken, Grand Master Chime’in neden listede daha üst sıralarda olmadığını merak ediyor olabilirsiniz – ben de bunu düşündüm. Ancak her yıl tam olarak kaç adet üretildiği bilinmese de, muhtemelen bir elin parmaklarıyla sayılabilecek kadar az yapıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu da, sadece tek bir tanesinin üretimi için gereken adanmışlığı ve saatçilik ustalığını ortaya koyuyor. Bir de buna yedi haneli fiyat etiketi eklenince, Grand Master Chime’i listede burada tutmamın nedenleri daha netleşiyor.
“Grand Master Chime, Patek Philippe’in şimdiye kadar ürettiği en karmaşık kol saati; bu da onu hem tasarım hem de zanaat açısından bir mucize haline getiriyor,” diyor Darracott. Bu saat, Patek’in 175. yıl dönümünü onurlandırmak amacıyla ilk kez tanıtıldı ve o zaman sadece yedi adet üretildi. 2016 yılında ise Grand Master Chime, Patek’in kalıcı koleksiyonuna eklendi. 20 komplikasyona sahip olan ve üretimi 100.000 saat süren bu saat, dünyanın en karmaşık seri üretim saatlerinden biri olma unvanını taşıyor.
Pek çok açıdan, Pilot saatleri Patek Philippe için oldukça “Patek olmayan” modeller. Fazla zarif ya da lüks bir hava vermiyorlar ve belki de insanlar tam da bu yüzden onları bu kadar seviyor. Pilot serisi, iri rakamlı saat indeksleri ve dışa doğru çıkıntılı butonlarıyla biraz daha dayanıklı bir yapıya sahip. Patek’in pilot saatleriyle ilişkisi ise biraz ilginç. 1930’larda saat ustası, pilot saatlerini yalnızca işlevsel birer araç olarak üretmişti; bunlar hiçbir zaman ana koleksiyonun parçası olmamıştı. Sonra 2015’te, neredeyse 1930’lardaki versiyonlarla hiç benzerlik taşımayan bir Pilot saatiyle geri döndü.
Bu da gelenekçiler tarafından pek hoş karşılanmadı; bu saatin tartışmalı bir model olduğu düşünülüyordu. Tanıdık geliyor mu? Cubitus’ta olduğu gibi mi, ne dersiniz? Zamanla, Pilot koleksiyonunun itibarı arttı; kullanıcılar kolay okunabilirlik avantajını ve seyahat dostu bir komplikasyona sahip olmanın pratikliğini fark etmeye başladı. Serinin yıldızı ise Pilot Travel Time Chronograph: okunması kolay, çift zaman dilimi gösteren, flyback kronograf özellikli bir model. Gerçek anlamda kusursuz bir pilot saati.
Ne tam bir dikdörtgen ne de bir daire olan Golden Ellipse, ilhamını Yunan matematiğinden ve 1/1.6181 oranındaki "altın oran"dan alıyor. Bu ilham, modelin kendine özgü şeklini ortaya çıkaran şey. Günümüzde Golden Ellipse biraz zamansız görünebilir; eğer 2025 yılında piyasaya sürülseydi, ne kadar başarılı olurdu tartışılır. Emin değilim. Ancak yine de, Patek’in en önemli ve en etkili modellerinden biri olduğu kesin.
İlk kez 1968’de tanıtıldığında cesur bir tasarımdı, ama o dönem, yani 60’lar, minimalizmin ve yaratıcı farklılıkların ön planda olduğu bir zamandı. Golden Ellipse kısa sürede bir ikon haline geldi ve zarif bir “gösteriş” saati olarak öne çıktı. Sade ama bir o kadar da ayırt edici bir tasarıma sahipti; herkes sizin Patek taktığınızı hemen anlıyordu.
Nautilus’un küçük kardeşi olan Aquanaut, Patek garajının görece yeni üyelerinden biri ve şimdiden etrafta lastik izleri bırakmış durumda. Time+Tide’ın kurucusu Andrew McUtchen’ın tanımıyla, “Nautilus’un asi küçük kardeşi olarak başlayan Aquanaut, önce sessizce, sonra pek de sessiz olmayan bir şekilde yeni bir lüks anlayışının simgesi haline geldi.” Aquanaut, ‘Tropical’ (yani bizler için kauçuk) kayışa sahip ilk Patek saatiydi. 1997’de tanıtıldığında bazı ağızlar açık kaldı çünkü “Cenevre’den çıkan bir zaman makinesinden çok, bir Bond kötü karakterinin tatilde takacağı bir şeye benziyordu.” Ancak aradan geçen birkaç on yılın ardından Aquanaut artık kimsenin gölgesinde yaşamıyor,” diye ekliyor McUtchen.
Patek’in kauçuk kayış kullanımı göz ardı edilmemeli; bu adım, markanın spor saat trendine tam anlamıyla dahil olduğunu gösteren son hamlelerden biriydi. Aynı zamanda saat sektörüne de şu mesajı verdi: kutsal üçlüden biri kauçuk kayışı onayladıysa, artık kabul görmüştür. Aquanaut’un asıl başarısı ise genç nesillerle yakaladığı bağda gizliydi; bu, 40 yaş altı kullanıcıların ve dotcom teknoloji zenginlerinin bileğine hitap eden ilk gerçek Patek modeliydi. Bugünün karşılığı ise kripto zenginleri olabilir. McUtchen’a en sevdiği Patek modelini sorduğumda şu yanıtı veriyor: “Kesinlikle bir Aquanaut. Ama hangisi? 5167A mı? İkonik. 5164 Travel Time mı? Koleksiyonerin zaafı. Ama parlak turuncu kauçuk kayışlı beyaz altın 5968G mi? Bu model, Patek’in dünyaya ‘Evet, seni görüyoruz Richard Mille, ama bu oyunun hala hakimi biziz — sadece daha sessiz bir şekilde’ dediği model. Ve ben bunu seviyorum.”
World Time, Patek tutkunlarının gözdesi olan modellerden biri ve birkaç önemli başarıya da sahip. Patek, 1939 yılında şehir isimlerini içte dönebilen bir bezelin üzerine yerleştiren ilk marka oldu — bugün neredeyse tüm diğer markalar da aynı sistemi kullanıyor. Ayrıca, ilk platin World Time modeli 2002 yılında 6,6 milyon İsviçre frangına satılarak o dönem için dünyanın en pahalı kol saati rekorunu kırdı.
Pilot koleksiyonunda olduğu gibi, World Time da bir dönem gözlerden uzak kalmış bir model. 1937’den 1965’e kadar Patek koleksiyonunun bir parçası olan saat, ardından 35 yıllık bir ara verdi ve 2000 yılında büyük bir ilgiyle geri döndü. Geri dönüşünden bu yana Jay-Z ve Ed Sheeran gibi pek çok ünlünün favorisi oldu. Sheeran’ın Complications World Time modeli, Londra yerine doğduğu kasaba Framlingham’ı GMT referans noktası olarak gösterecek şekilde kişiselleştirilmiş. World Time, bir Patek’ten beklenebilecek her şeyi sunuyor denebilir: klasik bir dress watch görünümüyle birlikte muazzam bir yüksek saatçilik komplikasyonu. McUtchen şöyle diyor: “Kronograf adrenalin içindir, sonsuz takvim sabır içindir; dünya saati komplikasyonu ise perspektif içindir. Bu, Doha’daki bir havaalanı salonunda espressonuzu İtalyanca sipariş etmek gibidir. Gösterişlidir, evet — ama son derece kültürlü bir gösteriş.”
Tarih göstergesi olan bir kol saatine sahip olan herkes, neredeyse her ay tarihi yeniden ayarlamanın ne kadar zahmetli olduğunu bilir. Bu soruna çözüm bulunmasının 1996 yılına kadar sürmesi biraz şaşırtıcı olabilir — çözüm ise Patek’in Complications Annual Calendar (Yıllık Takvim) modeliyle geldi. Oysa bu noktaya kadar, sonsuz takvim (perpetual calendar) komplikasyonu 70 yılı aşkın süredir zaten mevcuttu. Ancak yıllık takvim, iki temel sorunu çözdü: Sonsuz takvimler oldukça pahalıydı (ve hâlâ öyle), basit tarih göstergeleri ise sürekli doğru çalışmıyordu.
Saat endüstrisi bazen sadece “yapabiliyoruz” diye yenilik yapma hatasına düşüyor, her zaman gerçek bir problemi çözme amacıyla değil. İşte bu yüzden yıllık takvim komplikasyonu bu kadar önemli; çünkü gerçekten işe yarıyor. Bark & Jack’in kurucusu Adrian Barker şöyle diyor: “Bence komplikasyonlar, Patek’i bu kadar saygıdeğer kılan unsurlardan biri. Bitirme kalitesi etkileyici ama sonuçta bu sadece öğrenilmesi gereken bir teknik ve zaman isteyen bir iş. Ben tasarımı ve komplikasyonları daha etkileyici buluyorum.” Günümüzdeki yıllık takvim modelleri arasında ay fazı göstergeleri, flyback kronograflar, çelik bilezikler ve pırlantalar gibi detaylar yer alıyor. Bu da Annual Calendar’ı, herkesin kendine uygun bir şey bulabileceği çok yönlü bir koleksiyon haline getiriyor.
World Time ve Pilot Travel Time modelleriyle birlikte çift zaman dilimi komplikasyonlarının Patek için ne kadar önemli olduğundan zaten bahsettim, o yüzden sizi üçüncü kez aynı anlatımla yormayacağım. Bu Nautilus alt kategorisinin bu kadar önemli olmasının nedeni ise popülaritesi. Nautilus artık gerçek bir ikon haline geldi (spoiler: bununla ilgili daha fazlası birazdan gelecek), ancak başlangıçta sadece basit bir spor saati olan model, 2014’te Travel Time Chronograph tanıtıldığında tam anlamıyla Patek dokunuşunu kazandı. Çelik kasaya bir değil, iki komplikasyon eklenmesi, Patek’in spor saatlerinin de ne kadar çok yönlü olabileceğini kanıtladı.
Nautilus Travel Time Chronograph, tasarım açısından olağanüstü bir saat. Alt kadranların ve zaman dilimi göstergelerinin yerleşimi sayesinde neredeyse kusursuz bir simetri sunuyor. Patek, saatin formunu bozmasın diye saat 9 yönündeki zaman dilimi butonlarını bile kasanın içine entegre etti. Bugün, 5990 Flyback Chronograph Travel Time modelinin piyasadaki en arzu edilen Nautilus modeli olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Ve işte böylece ilk 3’e geldik. Üçüncü sırada yer alan model, özel bir Calatrava: hobnail bezel, ya da biraz daha rafine söylemek gerekirse Clous de Paris. “Calatrava bir dress watch’tan fazlası, yalnızca bir model değil — başlı başına bir kategori tanımlıyor,” diyor Christy. Nautilus ve Aquanaut gibi modeller Instagram akışınızı doldurabilir ama Christy’nin de belirttiği gibi, “Calatrava’ları keşfetmek tam anlamıyla bir keyif. Hep daha önce hiç görmediğiniz yeni bir düzenleme ya da tasarımla karşılaşıyorsunuz.” Calatrava koleksiyonu ve tarihine baktığımızda birçok harika saat var, ancak hobnail bezel olanlar bir adım öne çıkıyor.
Büyük markaların, yalnızca kendileriyle özdeşleşmiş imza tasarım detayları olur. Patek için bu detay hobnail bezel’dır. Logoyu kaldırsanız bile onun bir Patek olduğunu anlarsınız. Hobnail, bir çeşit guilloché (oyma desen) tekniğidir ve bazı Calatrava modellerinde 1930’ların başında görülse de, gerçek popülerliğine 1970’lerde, 3520D referansıyla ulaştı. ‘D’, Fransızcada décor yani süsleme anlamına geliyor. Kasa formu, boyutu ve kadran renkleri zamanla değişebilir; ama Clous de Paris deseni zamansızdır.
Bu modelin ismi zaten her şeyi anlatıyor. Sonsuz takvimli kronograf, saatçiliğin en büyük başarılarından biri olarak kabul edilir ve bu kalibrede bir saati kusursuz şekilde üretebilecek çok az marka vardır — Patek ise bunu 1941’den beri yapıyor. Patek’in ani değişiklikler yapmayı pek sevmediğini biliyoruz; nitekim ilk sonsuz takvimli kronograf modelindeki kadran yerleşimi 70 yılı aşkın süre boyunca neredeyse hiç değişmedi. Sonuçta, çalışan bir sistemi neden bozsunlar ki?
Modelin en büyük değişimi 2011 yılında gerçekleşti; Patek, tamamen kendi bünyesinde geliştirdiği yeni bir kalibreye geçti. Bu yeni mekanizma, modern yenilikler ve güncellemelerle gelse de, aslında vintage modellerin popülaritesini ve koleksiyon değerini daha da artırdı. Müzayedeler söz konusu olduğunda, Calatrava’lardan sonra en çok rağbet gören modellerin “Patek Philippe Perpetual Calendar Chronograph’lar — özellikle 1518 ya da 2499 referansları” olduğunu söylüyor Darracott. 2499, Patek’in ikinci sonsuz takvimli kronografıydı ve 37 mm’lik kasa boyutuyla, gelmiş geçmiş en arzu edilen Patek modellerinden biri olarak kabul ediliyor. Öyle ki müzayede fiyatları dudak uçuklatacak cinsten.
Nautilus, Patek Philippe’in en çok arzulanan ve en kolay tanınan modeli. Adrian Barker bunu çok güzel özetliyor: “Nautilus, saat dünyasının ‘süpermodeli’ olarak sınıflandırılabilecek çok az modelden biri.” Kesinlikle doğru. Çelik kasalı 5711 referansı 2022’de üretimden kaldırıldığında ortalık karıştı. Bu açıdan bakıldığında Barker şöyle ekliyor: “Nautilus, artık kendi başarısının kurbanı olmuş durumda.”
Henüz 50 yıl bile olmadan piyasaya sürülen Nautilus, en köklü geçmişe sahip model değil, en karmaşık komplikasyonlara sahip model de değil, hatta pek de nadir sayılmaz. Ama bir odanın öbür ucundan bile fark edilen Patek odur — saatlere ilgisi olmayanların bile adını bildiği model odur. Sevin ya da sevmeyin, Nautilus modern dönemde Patek Philippe’in tanımını yapan model haline geldi. Bu yüzden (şimdilik) listenin zirvesine yerleşmeyi fazlasıyla hak ediyor.
BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.