Pedro Pascal’ın internetin en sevilen “zaddy”si (karizmatik, olgun erkek figürü) olması artık biraz bayat bir espri hâline gelmiş olabilir. Ancak bu lakap, kariyerinin özüne dair bir gerçeğe işaret ediyor: Vahşi Batı’da, kıyamet sonrası Amerika’da ya da uzayın derinliklerinde olsun, bir babayı canlandırma becerisi konusunda onunla boy ölçüşebilecek çok az oyuncu var. Bu gerçek, HBO’nun The Last of Us dizisinde kederli baba Joel rolüyle daha da somutlaştı. Dizinin ikinci sezon finali bu hafta sonu yayınlanacak — fakat Pascal dizide yer almıyor (nedenini spoiler vermemek adına açıklamıyoruz). Ve görünen o ki, Temmuz ayında vizyona girecek olan The Fantastic Four: First Steps ile Marvel Sinematik Evreni’ne katıldığında bu “babalık” kimliği daha da perçinlenecek. Fragmanlara bakılırsa, Reed “Mr. Fantastic” Richards’ın özellikle baba figürü yönü öne çıkarılacak.
Yine de Pascal’ı yalnızca “baba gibi” rollere indirgemek fazlasıyla yüzeysel olur. Onun hızla büyüyen televizyon ve sinema portföyüne şöyle bir bakıldığında; harika filmleri daha da yükselten yardımcı karakterler, kılıç ve sandalet kahramanları ve hatta silahlı bir Nicolas Cage süper hayranı görmek mümkün. İşte favori Pedro Pascal performanslarımız.
Ethan Coen’in ultra-kuir yol filmi, Pascal’ın Philadelphia’da bir barda telaşla bir evrak çantasına sarılmasıyla başlıyor; çok geçmeden bir ara sokakta isimsiz bir suikastçı tarafından köşeye sıkıştırılıp kafası kesiliyor. Bu üç dakikalık kamp ve melodram dozu, Drive-Away Dolls’un şeytani mizah anlayışına harika bir giriş. Ancak bu, Pascal’ı son görüşümüz olmuyor. Margaret Qualley ve Geraldine Viswanathan’ın kaçak iki lezbiyeni tarafından yanlışlıkla alınan gizemli ayakkabı kutusunun içeriği ne mi? Pascal’ın, karikatürize bir korkuyla donmuş kafası.
İşte Pascal’ın değerini kanıtlayan bir başka kısa rol. Barry Jenkins’in, James Baldwin’in kült aşk hikâyesinden uyarladığı bu filmde, Pascal kısa ama anlamlı bir sahnede görünür — hatta resmi olarak isimsiz bir roldedir. Fonny (Stephan James), Porto Rikolu bir kadın (Emily Rios) tarafından tecavüzle suçlandığında, gelecekteki kayınvalidesi Sharon (Regina King), onu masum olduğuna ikna etmek için adaya gider. Ancak önce Pascal’ın canlandırdığı gizemli aracı Pietro’yu ikna etmesi gerekir. Başta Sharon’ı geri çeviren Pietro, Fonny ile hamile nişanlısının bir fotoğrafını gördüğünde, katı duruşu yerini gönülsüz bir şefkate bırakır. Pascal, bu duygusal dönüşümü yalnızca birkaç bakışla ustaca aktarır.
Pascal’ın ilk büyük yapım serisi deneyimi Kingsman’in devam filmindeydi. Burada, Amerikan Kingsman karşılığı organizasyona bağlı, kovboy tarzı konuşan “Jack” Whiskey karakterini canlandırıyor. Film ilerledikçe Julianne Moore’un çılgın karakteri Poppy Adams’la işbirliğine girerek taraf değiştiriyor. Her zamanki gibi oldukça etkileyici: sahneleri karizma ve alaycı bir zekâyla dolduruyor — ve elektrikli kement sallayan biri hiç bu kadar havalı görünmüş müydü? Tek sorun et kıyma makinesi sahnesi...
©Lions Gate/Courtesy Everett Collection
The Last of Us sonrası kendi delirmiş hayranları da olan Pascal, bu filme hazırlıklıydı diyebiliriz. Tom Gormican’ın parodik B-filmi The Unbearable Weight of Massive Talent’ta Nicolas Cage, kendisinin kurgu bir versiyonunu oynuyor. Pascal’ın Javi karakteri ise milyarder bir Cage hayranı: doğum gününe katılması için zor durumdaki aktöre bir milyon dolar teklif ediyor. Aksiyon twist’i mi? Javi, aslında kötü şöhretli bir silah kaçakçısı olabilir. Cage ve Pascal ekranı paylaştıklarında harika bir uyum yakalıyorlar; ikisinin bu filmde çok eğlendiği açıkça görülüyor.
İspanyol yönetmen Pedro Almodóvar’ın kısa ve şık dönem filmi, 25 yıl sonra yeniden bir araya gelen iki kovboyu anlatıyor. Çok geçmeden, bir zamanlar sevgili oldukları ortaya çıkıyor. Before ve Boyhood’dan tanıdığımız Ethan Hawke, Pascal’ın eski sevgilisini canlandırıyor. İkili arasındaki kimya anında hissediliyor ve ilişkileri gerçek ve yaşanmış gibi duruyor. Geçmişlerini tartıştıkları sahneler, izleyicinin gizlice dinlediği özel konuşmalar gibi hissettiriyor. Samimi, duyusal ve yürek burkan derecede yakın.
Marvel’ın küresel gişedeki itibarı zayıflıyor olabilir ama Pascal’ın The Fantastic Four: First Steps filmindeki rolü, onun şimdiye kadarki en yüksek profilli sinema rolü olacak gibi görünüyor. Ancak şimdilik bu unvan, Ridley Scott’ın geç gelen Gladiator devam filmine ait. Pascal burada Acacius adında, halkın sevgilisi ve Roma ordusunun onurlu generali olarak karşımıza çıkıyor. Paul Mescal’ın canlandırdığı Lucius, karısının Acacius’un öncülük ettiği bir işgalde ölmesinin ardından intikam yemini ediyor. Pascal, Roma’nın kanlı emperyal politikalarının ağırlığını omuzlarında taşıyan bir adamı etkileyici şekilde canlandırıyor. Dövüş sahnelerinde fiziksel yeteneği öne çıkıyor. Kılıçla mükemmel!
©Disney+/Courtesy Everett Collection
The Mandalorian dizisinde Pascal’ı çoğu zaman miğferin altında görmesek de, Din Djarin karakterine kattığı karizma ve ağırlık diziyi taşır. Yalnız silahşör havası, “uzaydaki Clint Eastwood” tanımına cuk oturur. CGI destekli bir kukla olan Grogu (Baby Yoda) ile bile kimya yakalayabilmesi, Pascal’ın oyunculuk becerisinin bir başka kanıtı.
Birçok Pedro Pascal hayranına sorarsanız, onunla ilk Game of Thrones’ta tanıştıklarını söyleyeceklerdir. Dördüncü sezonda yedi bölüm boyunca Oberyn Martell’i canlandırdı. Kadın düşkünü ama aynı zamanda zehirli mızrak ustası olan Martell, “Kızıl Yılan” lakabıyla tanınıyor. Pascal bu rolde tam anlamıyla parlıyor; sezondaki en unutulmaz sahnelerin çoğunda ekranı tek başına domine ediyor. Sonunda geldiğimiz o meşhur [sansürlü] dövüş sahnesiyle sahneden ayrılışıysa unutulmaz.
Pedro Pascal’ın Joel olarak seçilmesine dair The Last of Us hayranları arasında ilk başta oluşan tüm şüpheler, dizinin övgü dolu eleştirilerle yayınlanmasının ardından neredeyse bir gecede ortadan kayboldu. Onun Joel’i kimi zaman acımasız, kimi zaman zalim, kırık dökük ama sonunda da şefkatli. Katı kalbi, Ellie’nin (Bella Ramsey) gelişiyle yavaş yavaş yumuşuyor. Joel, kıyamet sonrası dünyada Ellie’yi manevi kızı olarak benimsiyor. Bu rolle Pascal iki şeyi kanıtladı: Pascal’ın Joel’i sadece küçük ekranın gördüğü en büyük anti-kahramanlardan biri olmakla kalmadı, aynı zamanda eşi benzeri olmayan bir televizyon babası olarak yerini sağlamlaştırdı.
BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.