Psikolojik drama dizileri her zaman yoğun, ancak yorucu bir şekilde değil; aksine, izlemeyi bırakmanın veya ara verip uyumanın neredeyse imkânsız olduğu bir şekilde. İlk andan itibaren izleyiciyi içine çeken ve finaline kadar bırakmayan bu diziler, bittiğinde sindirilmesi ve işlenmesi gereken hikâyeler sunar.
Psikolojik dramalar, insan zihnini keşfetmeyi amaçlar—bazen en karanlık ve rahatsız edici yönleriyle. Duygular, zihinsel durumlar, düşünceler ve karakterlerin motivasyonları incelenir (tıpkı You dizisinde Joe Goldberg’in kurbanlarını takip ederken iç sesini duymamız gibi).
IMDb, bu tür dizileri “karmaşık anlatıları ve derin duygusal boyutları içeren hikâyeler; izleyicinin hem zihinsel hem de duygusal olarak bağ kurmasını sağlamayı amaçlayan yapımlar” olarak tanımlar.
Bu tür hikâyeler genellikle suç, tehlikeli sırlar, varoluşsal problemler ve hatta akıl hastalıklarını içeren bağımlılık yaratan ve düşündürücü diziler olarak karşımıza çıkar.
Stephen Graham’ın başrolünde olduğu bu Netflix mini dizisi, bir çocuk tarafından işlenen cinayet vakasını ve bu olayı anlamaya çalışan dedektifleri konu alıyor. Hikâye, 13 yaşındaki Jamie Miller’ın evinde tutuklanıp bir sınıf arkadaşını öldürmekle suçlanmasıyla başlıyor. Jamie’nin ailesi yıkılmış durumda ve onun masum olduğuna inanmak istiyor. Ancak soruşturma ilerledikçe ve Jamie bir psikolog tarafından sorgulandıkça, sıradan bir çocuğun nasıl bu kadar yıkıcı bir suç işlediği açığa çıkıyor. Riz Ahmed ve John Turturro’nun başrollerinde olduğu bu suç dizisi, sadece bir sezonla izleyicinin aklını başından almaya yetiyor. Ahmed, bir barda tanıştığı kadınla geceyi geçiren bir şoförü canlandırıyor. Ancak sabah uyandığında kadın ölü bulunuyor ve başka kimsenin içeri girmediği anlaşılınca cinayetle suçlanıyor. Suçsuzluğunu kanıtlamak için gözden düşmüş bir avukata başvuruyor ve hayatta kalma mücadelesi veriyor. Bu dizi, zihinleri ikiye bölünen karakterleri ve bunun yol açtığı beklenmedik sorunları anlatıyor. Severance, görünüşte normal bir ofis ortamında geçiyor, ancak aslında hiç de normal değil. Lumon adlı gizemli bir şirket, çalışanlarının bilinçlerini ikiye ayıran bir prosedür uyguluyor. Bu işlem sonucunda bir zihin sadece işyerinde, diğeri ise sadece dış dünyada var oluyor ve iki taraf birbirinden tamamen kopuk hale geliyor. Çalışanlar, işyerinde ne yaptıklarını veya dış dünyada neler olduğunu bilmiyorlar. Ancak bir çalışan şirketle ilgili bir sırrı keşfedince, o ve ekibi, bilinçlerini yeniden birleştirmenin ve gerçeği ortaya çıkarmanın yollarını aramaya başlıyor. Alfonso Cuarón’un yönettiği ve Cate Blanchett ile Kevin Kline’ın başrollerinde olduğu Disclaimer, belgesel yapımcısı Catherine’in hikâyesini anlatıyor. Kariyerinde önemli bir ödül kazandıktan kısa süre sonra Catherine, postayla bir kitap alır. Kitabı okuduğunda, anlatılan hikâyenin aslında kendisi hakkında olduğunu ve yazarın onu mahvetmeye çalıştığını fark eder. Kitap, Catherine’in geçmişine dair önemli bir sırrı ortaya çıkarmaktadır. Catherine, yazarın kim olduğunu bulmaya ve bu sırrın açığa çıkmasını engellemeye çalışırken, hem ailesini hem de hayatını kurtarmak için zamana karşı yarışır. Bir roman uyarlaması olan bu İskandinav suç dizisi, tamamen farklı dünyalardan gelen ve birbirine yakın yaşadıkları için arkadaş olan iki çocuğun hikâyesini anlatıyor. Ancak içlerinden biri çetelere karıştıktan sonra en iyi arkadaşına karşı korkunç bir suç işlemekle suçlanır. Bu olay, hem onun hem de mağdurun ailesinin hayatını mahveder. Hikâye, sistemin bu çocuğa nasıl ihanet ettiğini gözler önüne sererken, suçun gerçek sorumlusunun kim olduğu sorusunu gündeme getiriyor. Steve Carell’in başrolde olduğu bu gerilim dizisinde, deneyimli bir psikolog olan Dr. Alan Strauss’un terapi seansı sırasında yaşadığı korkunç olaylar anlatılıyor. Alan, bir gün uyandığında kendini tanımadığı bir evin bodrumunda zincirlenmiş halde bulur. Çok geçmeden, hastalarından biri tarafından kaçırıldığını ve bu kişinin, içindeki şiddet dürtülerini kontrol altına alabilmesi için kendisine yardım etmesini istediğini öğrenir. Suç, psikoloji ve gerilimi ustaca bir araya getiren bu dizi, her sezonunda farklı bir cinayet vakasını ve bunu çözmeye çalışan dedektiflerin hikâyelerini ele alıyor. Dedektifler, sadece katilleri yakalamaya çalışmakla kalmıyor, aynı zamanda kendi iç dünyalarındaki travmalarla da yüzleşmek zorunda kalıyor. Özellikle 1. ve 4. sezon, bir seri katille takıntılı hale gelen bir dedektifin ve Alaska’da bir grup bilim insanının kayboluşunu araştıran bir şerifin hikâyeleriyle en çok öne çıkan bölümler arasında. Liane Moriarty’nin romanından uyarlanan Big Little Lies, Nicole Kidman, Reese Witherspoon, Zoë Kravitz, Laura Dern ve Shailene Woodley’yi bir araya getiriyor. Dizi, Kaliforniya’da yaşayan ve büyük bir sırrı paylaşan beş kadının hayatlarını konu alıyor. Hikâye, karakterlerin polis tarafından sorgulanmasıyla başlıyor, ancak sonra geriye dönerek bu noktaya nasıl geldiklerini anlatıyor. Beş kadın, hem ailelerini hem de hayatlarını korumak için gerçeği saklamak zorunda kalıyor. Aynı adlı bir podcast’ten uyarlanan ve yalnızca iki sezon süren Homecoming, gerilim dolu bir hikâye sunuyor. Julia Roberts, hafızasını kaybettiğini fark eden bir kadını canlandırıyor. Araştırmaları sonucu, aslında eski askerler üzerinde yapılan bir devlet deneyine dahil olduğunu ve geçmişte korkunç bir şey yapmış olabileceğini keşfediyor. Caroline Kepnes’in kitap serisinden uyarlanan You, Penn Badgley tarafından canlandırılan Joe Goldberg’in hikâyesini anlatıyor. Joe, mükemmel kadını bulma konusunda takıntılı olan, ancak bu uğurda tehlikeli bir şekilde saplantılı hale gelen bir adam. Kadınları takip eder, hayatlarına girer ve onları kontrol altına almaya çalışır. Eğer bunu başaramazsa, ölümcül sonuçlar doğurabilir. Adolescence - Netflix
The Night Of - Max
Severance - Apple TV+
Disclaimer - Apple TV+
Deliver Me - Netflix
The Patient - Disney+
True Detective - Max
Big Little Lies - Max
Homecoming - Prime Video
You - Netflix
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ MEXICO WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.