The White Lotus’un 4. sezonu bu yılın başlarında resmen kesinleşti — hatta bu yılki Tayland yolculuğu başlamadan neredeyse bir ay önce. HBO programlama yöneticisi Francesca Orsi, yeni sezonun muhtemelen “Avrupa'da bir yerlerde” geçeceğini ima etti. Belki bir Fransa molası? Ya da İtalya'ya bir dönüş?
Her ne olursa olsun, 4. sezon yazar Mike White için yaratıcı anlamda zorlu bir sınav olacak. Artık izleyiciler The White Lotus’un formülüne yeterince aşina: Bu diziden ne beklemeleri gerektiğini büyük ölçüde biliyorlar. Peki, White beklentileri nasıl altüst etmeye devam edecek? O beklenmedik sürprizleri ve oyunbozan hamleleri nasıl sürdürecek ki bunlar her başarılı gizemli cinayet kurgusunun temel taşlarıdır? Belki de tamamen yeni bir konum bu konuda işe yarayabilir. Mike White’ın daha önce söylediğine göre, dizi bugüne dek egzotik, palmiye ağaçlı otellerin “savrulan dalga” estetiğinden uzaklaşmak istiyor. E o zaman neden karla kaplı bir yere gitmeyelim? İsviçre Alpleri’nde bir White Lotus Kayak Tesisi olması hiç de abartı olmazdı.
Elbette dizi baştan sona bir devrim geçirmeli demiyoruz. Ama mevcut haliyle artık biraz fazla tahmin edilebilir hâle geldi. Bu sezon ilk kez, internet kullanıcılarının Mike White’ın planını erkenden çözdüğü izlenimi oluştu. Final bölümündeki birçok büyük sürpriz, haftalar öncesinden Twitter’daki tahminciler tarafından öngörülmüştü bile. İşte bu, dizinin neden taze bir dokunuşa ihtiyaç duyduğuna dair nedenlerden yalnızca biri. Her medya içeriği için geçerli: Şablona sıkı sıkıya bağlı kalırsanız, bir süre sonra kaçınılmaz olarak bayatlama başlar. Neyse ki, 4. sezon bu anlamda doğal bir kırılma noktası gibi de hissettiriyor. Dizi artık neye benzeyebilir, ne olabilir sorularını tekrar sormanın tam zamanı.
Geriye dönüp baktığımızda, ilk üç sezon kabaca birbirine bağlı bir üçleme gibi de düşünülebilir: Tanya (Jennifer Coolidge) — hem fiziksel olarak hem de bir tür ruhani varlık olarak — iyi kalpli spa yöneticisi Belinda (Natasha Rothwell) ve onun sinsi kocası Greg (Jon Gries) gibi karakterlerle bazı yerlerde bağ kuruluyordu. Bu hikâye finalde gayet düzgün bir şekilde noktalanmış gibi görünüyor: Belinda ve oğlu Zion (Nicholas Duvernay), 5 milyon dolarlık sus paylarını alıp zenginliğin tadını çıkarmak üzere evlerine dönüyor. Greg ise muhtemelen karısını öldürmesine rağmen Tayland’da “Gary” olarak kalmaya devam ediyor. Bu, Tanya hikâyesine gayet tatmin edici — ya da Greg hak ettiği cezayı almasa da olabildiğince tatmin edici — bir son oluyor.
Peki bu hikâye 4. sezonda devam eder mi? Tamamen ihtimal dışı değil. Mike White daha önceki sezonlardan bir başka karakteri geri getirmek isterse, Zion mantıklı bir aday olabilir. Sonuçta artık o da yeni zenginlerden biri ve paraya erişimin insanın ahlaki pusulasını nasıl çürüttüğüne dair yaşayan bir metafor olabilir. Yine de dizi genel olarak bir sıfırlamadan fayda görecektir: Eski karakterleri geride bırakmak, yeni bir ortam düşünmek ve The White Lotus’a hayat vermek — diziyi uzun yıllar boyunca izlenmesi gereken bir televizyon olayı hâline getirmek için.
Bizim tahminimiz? David Duchovny’nin kayak pistlerinde boy göstermesi.
Henüz yeni sezonun oyuncu kadrosundan kimse doğrulanmadı. Ama internetin kısa süre içinde teori ve hayal kadrolarla dolup taşacağına şüphe yok. Biz şimdiden bir geri dönecek karakter (Nicholas Duvernay’nin Zion’ı) ve katılmasını istediğimiz bir oyuncu (David Duchovny) fikrimizi ortaya koyduk. Peki The White Lotus evrenine tam oturacak başka kimler olabilir? Karakter oyuncuları arasından en iyileri seçelim: Steve Buscemi ilk akla gelen isimlerden biri. Margot Martindale'in olduğu her sahne ayrı parlar. Paul Giamatti ise kesinlikle dizinin meşhur "sorunlu babalarından" biri olarak harika olurdu.
Henüz net bir takvim yok ama en az bir-iki yıl beklememiz gerekecek gibi görünüyor. O zamana kadar, kendinizi gerçek bir Four Seasons otelinde avutabilirsiniz.
BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.