The Witcher Dünyasından Merhaba
Güncel

The Witcher Dünyasından Merhaba

Geçtiğimiz haftalarda dördüncü sezonu yayına giren The Witcher dizisi, kitapları, bilgisayar oyunu ve hayal gücünü zorlayan hikâyesi ile fanları tarafından bir günde izlenip bitirildi büyük olasılıkla! Şimdi fanların kalp atışları yeniden hızlanabilir: GQ Türkiye editörlerinden Heja Bozyel, sezonun çekimleri sırasında dizinin İngiltere’deki setine yaptığı ziyareti, oyuncular ve yapım ekibi ile gerçekleştirdiği sohbetleri anlatıyor.

Fanları Geralt rolündeki Henry Cavill’siz bir The Witcher olur mu diye düşünürken Netflix’te yayınlanan 3. sezonu çoktan bitirmiş olabilirler. Ya da belki Henry ile vedalaşmamak için yeni bölümleri izlemeyi geciktiriyorlardır. İkisi de anlaşılabilir. Hangi tarafta olursnaız olun ben size The Witcher dizisinin muazzam setinden sesleniyorum. Burası, bir setten öte gerçek bir kasaba gibi. Bakın “köy” demiyorum, kasaba. Dünyanın farklı yerlerinden gazetecilerle birlikte neredeyse bir sene önce set ziyareti gerçekleştirdik. Türkiye’den sadece GQ’nun davetli olduğu bu ziyarette gördüklerimi anlatmak için bu kadar uzun süre beklemem çok zor oldu.

Londra’nın hemen dışındaki dev stüdyoda, dizide gördüğünüz her lokasyon için birebir gerçeklikte, dizinin sanat departmanından Andrew Laws’un anlattığı kadarıyla çevreye duyarlı, geri dönüşüme uygun şekilde yaratılmış alanlar ve bu alanlardaki her detayda inanılmaz bir incelik var. Köy evleri, pazar tezgahları, tezgahlardaki en ince şişenin üstündeki yazıya kadar her şey alabildiğine gerçekçi. Evlerin duvar taşlarının, geri dönüştürülmüş plastikten olduğuna inanmak, taşlara dokunana kadar imkansız!

Bütün bu köyün gerçek boyutlarda yaratılması pek de kolay olmamış elbette. Sanat yönetmeni Stuart Kearns, konseptin yaratılmasının ardından bu köyün 5 ayda kurulduğunu ve inşa için 300 işçinin çalıştığını anlattı. 

The Witcher

Bu arada bu alanın The Witcher çekimleri için kullanılan tek set olmadığını da belirtmek gerekli. Yapımcı Steve Gaub; “Uzun metraj film perspektifinden bakınca bile bu set çok büyük kalıyor. Bir mühendislik harikası burası. Televizyon için böyle büyük setler kurulmaz” derken aklıma daha önce Los Angeles’ta ziyaret ettiğim başka dizi setleri geliyor. O setler bunun yanında en fazla Barbie evi gibi kalıyordu sahiden! 

Bundan sonra ana set olarak ziyaret ettiğimiz alan sürekli genişletilerek kullanılacak. Yani gelecek sezonlarda da ekip burada artık ama öncesinde tek set burası olmadığı gibi, dizinin çekildiği tek ülke de İngiltere değildi. Hırvatistan, İtalya, Slovenya, Kuzey Britanya ve Fas önceki sezonların bazı bölümleri için setlerin kurulduğu ülkeler. Bunlar arasında en zorlusu hakkında tüm oyuncular aynı fikirde: Fas. Ciri rolündeki Freya Allan, Fas çekimlerinin neredeyse işkence gibi olduğunu anlattı. Çölün ortasında karakterinin kendini bulma konusunda mücadele içinde  olduğu, büyü gücünü keşfettiği bu sahneleri Freya “O sahnelerde sadece Ciri değil ben de büyük bir mücadele içindeydim” diye anlattı. Freya da Henry Cavill gibi dublör kullanmadığı için her sahnenin onun için ekstra zorlu olması çok normal aslında. “Çekimlere ilk başladığımızda rüyalarımda kendimi Ciri olarak görüyordum. O kadar heyecanlıydım ki kılıçla canavarları öldürdüğüm rüyalardan uyanıp 45 derecelik sıcakla savaşıyordum. Ama bunu yapabilmiş olmak beni büyüttü. Güçlendirdi.”

The Witcher

Ciddi CGI teknikleri içerse de bu dizide CGI oranı yüzde 30 gibi. Yani yapılan sanat yönetimi sayesinde neyin gerçek olup neyin gerçek olmadığını anlamak çok zor ama bu da ekrana gelen her şeyde bir zanaat hatta sanat olduğunu daha iyi anlamayı sağlıyor. Sanat yönetimindeki detaylara dair şu kadar söyleyeyim, gerisini siz hayal edin: Kılıçların yapıldığı özel bir bölüm ve silah/zırh ustaları var. Kılıç ustası Nick Jefferies bize dizideki kılıçları anlatırken şaşkınlığımı gizlemem çok zor oldu… Öyle basit, sıradan “mış gibi” kılıçlar değil, hepsinin ağırlığı, kullanılan metal özel olarak ayarlanıyor. “Savaş sahnelerinde kılıç kullanan oyuncunun hareketindeki gerçeklik, tamamen kılıcın ağırlığı ile orantılı” diyor güler yüzlü, eski subay kılıç ustası. Buradaki kılıçların tamamının izleyici tarafından görülmesi gerekmiyor ama eğer hikayede varsa burada da var. Mesela Geralt’ın dostlarından cüce Yarpin Zagrin’in 2 silahı Nick’in favorisi ve arenanın en ilginç silahlarıymış. Bu silahlardan bahçe makasına benzeyeni uzatıyor Nick. Makasın üstünde Elf harfleri ile yazılmış bir yazı var anlamı “Testis gıdıklayıcısı”... Bu silah ekranda hiç karşımıza çıkmayanlardan. 3. Sezona kadar 400 adet gerçek silah ve bu silahların binlerce plastik replikası yapılmış. Nick, tek tek dizilen kılıçların hangisinin kime ait olduğunu, hangi özelliklere sahip olduğunu anlatırken işine sevgisi o kadar belli oluyor ki; yaşadığımız dönemde bir insanın nasıl kılıç ustası olabileceğini soruyorum. Dünyada az sayıda kılıç ustası olduğunu, onun da çocukluktan beri kılıçlara merak duyduğunu ve kendi kendine öğrendiğini dinliyorum. Şimdi onun yetiştirdiği gençler var elbette. Eğer Witcher kitaplarının ya da oyunun fanlarındansanız, her bir kılıcın ayrı özellikleri, ayrı hikayeleri olduğunu bilirsiniz. Henry Cavill, bu kılıçların hepsinin hikayesine, özelliklerine hakim. Ve zaten onun kullandığı her bir kılıç onun el yapısına, hareketlerine ve gücüne göre yapılmış. Şu an hayatınızdaki her şeyi bırakıp bir kılıç uzmanı olmaya karar vermiş olmanız asla yadırganacak bir durum değil, kimsenin sizi aksine inandırmasına izin vermeyin.

Henry Cavill ile de Tanıştın mı?  

Biliyorum aklınızdaki tek soru bu. Hatta set ziyaretimi bilen tüm arkadaşlarım “İyi misin”den önce bu soruyu sormuştu. Özetle, hayır ama yakından gördüm ve evet, ekrandaki kadar kusursuz -bu iyi mi kötü mü size bırakıyorum. Ne yazık ki bu muazzam seti ziyaretimizde neredeyse tüm oyuncularla sohbet imkanım olurken uluslararası basından hiç kimsenin Henry Cavill ile sohbet imkanı olmadı. Ancak kendisini balo salonundaki dans sahnesini çekerken yakından izleme imkanına kavuştum. Önce küçük ekranlarda “head-set” ile tüm oyuncuları ve yönetmeni duyarak izledik çekimi. Bir de hiç kıpırdamamamız söylendiği ve ben dikkati aşırı dağınık biri olarak, parmak ucumla tüm seti devirme kapasitesine sahip olduğum için nefes almaya korktuğum, 5 dakikalık bir “yakından canlı canlı izleme” deneyimi oldu. Tüm o kalabalık, oyuncular, figüranlar, hepsinin kostümleri, makyajları baş döndürücüydü.

Yönetmen “Kestik” dediği anda tüm oyuncular rahatlayıp şakalaşmaya başladıkları halde, yaklaşık yarım saat izlediğimiz Henry çekim boyunca 1 saniye bile rolden çıkmadı. Anya Chalotra (Yennefer) çekimin durduğu anlardan birinde Henry’nin kulağına bir şey fısıldadı ve o anda, Henry göz kırpması kadar kısa bir süre için rolden çıktı ve hafifçe gülümsedi. -O kadar. 

Bir de yine çekim arasında, ben gruptan ayrılıp kahve almaya çıktığım sırada (Çünkü Henry’nin o yöne gittiğini görmüştüm) gazetecilerin bulunduğu alandan kostüm çadırına geçerken göz göze geldik, selam verdim ve buz gibi soğuk bakışlarla selam verip robotik bir yürüyüşle yoluna devam etti. Uzaklaşırken yanındakine “Bunlar kim” diye sordu ve “Gazeteciler” cevabına ses çıkarmadı… Bilemiyorum belki ters bir günüydü. Belki beni sapık bir hayran sanmıştı. Belki kostümü kaşındırıyordu… Ama ekipte sürekli şakalaşan, çok kibar ve güleryüzlü ekibin ve oyuncuların tamamından farklı bir tavrı olması ilginçti. Belki de olanca yakışıklılığına rağmen sadece güçlü göründüğü, çok mimik ve duygu gerektirmeyen rollerde olmasının sebebi budur diye de düşündürttü doğrusu.

Bu kısa karşılaşmanın ardından senelerdir her sette Henry Cavill’in kişisel saç ve makyaj sanatçıları Jacqui Rathore ve Ailbhe Lemass ile sohbet ederken özellikle nasıl biri diye sorarak “uzaktan izleyince rolden çok kolay çıkamıyor gibi görünüyor” demekten geri duramadım. “Kendi halinde, çok kibar ve mesafeli. Ama her zaman çok kibar ve çok profesyonel” cevabını verdi ikili. Peki, “dünyanın en seksi erkeklerinden biri ile yakın temasta çalışmak nasıl bir duygu, arkadaşlarınızın bu konuda şakalarına maruz kalıyor musunuz” diye sorduğumda “Biz işimizi yapıyoruz. İşimiz bu ve her işin güzel ve zor yanları var” yanıtını aldım. Profesyonellik mi demiştik? Profesyonelliğin ve ciddiyetin vardığı son nokta.

The Witcher

Bir Alkışınızı Alırım

Konumuz profesyonellik ve Henry ise o zaman savaş sahnelerinde mümkün olduğunca az dublör kullandığını da belirtmek gerekli. Savaş sahnelerinin koreografisinin ve antrenmanlarının yapıldığı özel alanda tanıştığımız dublör eğitmeni Wolfgang eşliğinde sporcular bize kılıçla savaş sahnelerinden bölümler gösterirken her adımın ve istisnasız her karenin ne kadar özenle ve dikkatle hazırlandığına şahit olmak eşsiz bir deneyimdi. Önce dublörler ve profesyonel dövüş sporcuları tarafından öğrenilen ve canlandırılan sekanslar sonra oyuncularla çalışılıyor. Bunun ardından kamera açılarının her bir dövüş hareketi için nasıl olacağı, yönetmenin istediği açıyı bozmadan hareketlerin nasıl düzenlenebileceği planlanıyor ve çekimlere geçiliyor. Biz iki oyuncunun dövüş sahnesini izlerken orada aslında onlarca kişi gerçek dövüş koreografileri canlandırıyorlar. 

The Witcher

İşin biraz daha eğlenceli kısmına yani saç-makyaj ve kostüm bölümlerine gelince düzen ve sistem harikası ile karşılaşıyorsunuz. Saç-makyajın baş sanatçısı Deb Watson, yapılacak iş ne kadar zorsa o kadar keyif aldığını ve her bir oyuncunun saç-makyajı için kitaptan ve tarihten referanslarla çalışıp bazen kendi makyaj tekniklerini geliştirdiklerini anlattı. Plastik makyaj yapıldığı zamanlarda daha çok heyecanlanıp eğlendiğini anlatan Watson, saçta doğadan topladığı gerçek malzemeleri de kullanan, bol ödüllü bir sanatçı aslında. Her oyuncunun saç-makyaj koltuğu ve sanatçısı ayrı. Hepsi için belirlenen detaylar özenle aynalara not edilmiş. Sanatçıların kendilerine ait minik objeleri, bitkiler derken buranın geçici bir set ortamı olduğuna inanası gelmiyor insanın. 

Ben tabii fotoğraflarda göreceğiniz üzere maskeler ve peruklar arasında kendimi biraz kaybetmiş olabilirim. Bir de devasa kostüm alanında, kostüm tasarımcısı Lucinda Wright tarafından bit pazarlarından, özel koleksiyonlardan alınmış kostüm ve takılar, kumaşları döneme uygun olarak seçilen ve özel diktirilen kostümler arasında saklanıp orada yaşamaya başlamadıysam bu bir başarıdır, alkışlarınıza hayır demem. Setin her noktasındaki detaycılık kostümlerde de karşımıza çıkıyor. Mesela Lucinda bize Jaskier’in kostümüne eklenen iki kalp işlemesini gösteriyor. Bu kalp işlemeleri, Jaskier’in yeni sezonda yaşayacağı aşk ilişkilerine bir referans olarak işlenmiş. 

Hikaye Artık Daha Çok Ciri Hakkında

Şimdilik Geralt rolünde Henry Cavill’i izleyeceğimiz son sezon olsa da set ziyaretmizin başında sohbet ettiğimiz “showrunner” yani dizinin tüm kreatif tarafını yöneten ve aynı zamanda yaratıcısı, senaristi olan Lauren Schmidt Hissrich dizinin sona erdirilmesindense Geralt’ı canlandıran aktörün değişmesini tercih ettiklerini anlattı. Çünkü dizi geçen sezon yayına giren Blood Origins gibi spin off’larla ilerleme, ana dizinin bitmesi noktasına dahi gelmiş. Redanian salonundaki basın toplantısına Lauren iki oğluyla katıldı ve çocuklar hemen yanı başımızdaki tahta oturuken Lauren’in dizide daha anlatacak çok hikaye olduğunu o yüzden bitmesini istemediğini ifade etti. Bundan sonra kitapların artık daha çok Ciri hakkında olması nedeniyle dizi de bu yönde evriliyor. Geralt ve Yennefer Ciri’nin bir nevi koruyucu ailesi haline gelirken Jaskier viral olan şarkılarına bu sezonda da devam ediyor ve anlaşılan o ki tüm bunlar sadece yeni bir başlangıç. 

The Witcher artık yoluna Geralt rolünde Liam Hemsworth ile devam edecek. Bu da yeni sezonu çok daha fazla merak etmemize sebep oluyor. Dizinin fanlarına bir de güzel haber vereyim: Yapımcı Steve Gaub, bundan sonra daha fazla spin off hikaye izleyeceğimizi müjdeledi!

 The Witcher 

İZLE
UYSALLAR GQ HYPE'TA
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası