“Yüzün kiminle gülüyorsa, yüreğin ona aittir” demiş Charlie Chaplin. “Her ne varsa sizi bundan alıkoyan yok edin.” Hasan Can sete geldiği gün, çekimde, kuliste, asansörde, yemek yediğimiz masada, her yerde, herkese neşesini bulaştırdı. Üstelik yorgun ve uykusuzdu.
Tam olarak bizde yarattığı etkiyi bilimsel olarak açıklamak isterim; o kadar çok güldük ki; stres hormonu olan kortizol seviyelerimiz azaldı, endorfin salınımımız ve bağışıklık fonksiyonunda önemli bir rol oynayan antikorlarımız arttı. Hasan Can beynimizin dopamin dağıtıcı ödül sisteminin aktivasyonunu artıran çoklu fizyolojik sistemlerini tek tek uyardı.
O gün hepimize enerji tüketimini ve kalp atış hızını ölçen birer ‘kalorimetre’ bağlı olsaydı gülmeyenlere kıyasla ne kadar fazla yağ yaktığımızı bile ispatlayabilirdik.
İnsanları güldürdüğünde, kendisinin ne hissettiğini sordum. Huzur hissediyormuş. Zaman hızlanıyor, yaşam enerjisi doluyormuş. “Güldürmek en büyük bağımlılığım” dedi. Bakın Hasan Can Kaya daha başka neler dedi.
Çok Aşk filminin hikayesini spoiler vermeden anlatır mısın?
Romantik komedi… Genç bir insanın, takıntı derecesinde sevmesinin etkisiyle bir yola girmesi ve fonda değişen Türkiye’yi anlatıyor. Çok Aşk bir tutku hikayesi.
Senaryosunu yazdın oynadın ve ortak yapımcısısın; bu işlerin devamı nasıl gelecek?
Çocukluğumdan beri filmciyim. Lisede setlerde çalışmaya başladım. Yıllar sonra senarist oldum. Sonra uzun yıllar senaristlikten geçimimi sağlayıp, eş zamanlı stand-up yapmaya başladım ve stand-up yıllar içinde gelişip çok iyi gidince, komedyenlik ana mesleğim oldu. Yani kameranın en arkasından başlayarak, sindire sindire en önüne geldim. Çok hakim olduğum bir iş olduğundan, opsiyon da çok. Böyle de devam eder. Şekil de değiştirebilir projeye bağlı olarak.
Ekip arkadaşlarını nasıl seçersin?
Sabit bir sistemim yok. Yapım şirketimizde 50’den fazla ekip arkadaşımız bulunuyor. Aralarında sektörden arkadaşlarım, yolda ekibimize katılan profesyoneller, kuzenlerim ve hatta en yakın arkadaşlarım da var.
Konuşanlar’da konuk olsan hangi hikayeni anlatırdın?
Çok hikaye var. Konulara bağlı olarak değişirdi anlatacağım hikaye.
Bu hikaye adını tahtaya yazdırır mıydı?
Yazdırırdı. Zaten ben o tahtanın en tepesindeki daimi isim olduğum için böyle bir format yazdım.
Başkaları için kız istemeye gidiyorsun; sen evlenip çocuk yapacak mısın?
İstiyorum! Çocukları çok seviyorum. Ama henüz bir girişimim yok bu konuda. Bakalım zaman neyi gösterecek.
Hangi özelliklere sahip kadını çekici bulursun?
Yani gönül işlerinde kriter belirlemek biraz anlamsız geliyor bana ama geçmiş ilişkilerimde ortak özellikler genelde güzel gülen, iyi kalpli insanlar olmasıydı.
Farklı koşullarda belki farklı coğrafyada doğsaydın nasıl bir Hasan Can olurdun?
Nerede ve nasıl olduğuna bağlı ama genel olarak yine farkındalığı yüksek, iddialı birisi olurdum. Bu özellikler beni ihya mı ederdi yoksa perişan mı ederdi bilmiyorum ama.
Maddi manevi pek çok yardımın oluyor insanlara. Programın ilk bölümünden beri seyircilerle birlikte kanserli çocuklara yardım ettin. Depremde Malatya ve Antep’e konteynerlar yolladın, Ahbap’a yaptığın para yardımı ve Hatay’a giden bilet gelirleri hariç. 16 öğrenciye burs veriyorsun... Birine yardım ettiğinde ne hissediyorsun, nasıl bir duygu ya da motivasyonun ne?
Hayatı daha anlamlı kılıyor. O an beni veya yardım eden seyirciyi çok yormayacak bir özveri, başka bir insanın veya hayvanın hayatını kurtarabiliyor. Bunlar güzel şeyler... Bir nevi başarıyı, tanımadıklarınla birlikte kutlamak gibi. Dilerim hep gücümüz olur da devam edebiliriz.
YouTube algoritması nasıl çalışıyor? Sen bu algoritmayı iyi çalıştırmayı nasıl başardın? Tesadüf müydü yoksa bilinçli miydi?
Tamamen tesadüf. Daha sonradan izlenme raporlarına, istatistiklerine baktığımızda izleyenlerin videoları sonuna kadar (hatta bazen tekrar tekrar) izlemesinden kaynaklı, algoritmanın izlemeyenlere de bizi çok sık önerdiğini tahmin ediyoruz.
Kendini üzgün hissettiğinde ne yaparsın? Hangi durumlarda kendini üzgün hissedersin?
Genelde ya sevdiğim bir arkadaşımla sohbet ederim. Ya tatlı yerim. Ya da ikisi birden.
En çok ne mutlu eder seni ya da neler?
Güzel bir iş ürettiysem çok mutlu oluyorum. Üretmenin zevkini almaya başladıysanız, başka hiçbir şeyde aynı motivasyonu bulamıyorsunuz.
Neyi kaybetmekten korkarsın? Eşya, duygu, yetenek, insan... farklı örnekler verebilirsin.
Genel olarak korku duygusu bende pek yok. Ama bir tane seçmem gerekirse, en korkuncu bilinci kaybetmek olurdu herhalde. Beyin gittiğinde geriye kalanların bir anlamı olmuyor.
Ne tür müzik dinlersin?
Her tür müzik dinlerim ruh halime göre. Playlist’im bir bipoların playlist’i gibi! Bir şarkı çok neşeli, bir şarkı çok depresif... Üstelik beş benzemez türden. Klasikten arabeske uzanan farklı tarzların olduğu bir listem var.
Sevdiğin yönetmenler kim?
Çok var… Hayatta olanlardan Martin Scorsese, Yavuz Turgul, Steven Spielberg, Zeki Demirkubuz ilk aklıma gelenler.
En son hangi kitabı okudun?
Seray Şahiner’in Ülker Abla kitabını... Şu anda da Roberto Bolaño’dan 2666’yı okuyorum. Enteresan gidiyor.
Nasıl bir çocuktun?
Aşırı enerjik... Neşeli, kolay mutlu olan bir çocuktum.
Seni seven kadar sevmeyen de var mı? Neden öyle sence?
Çünkü normali bu. Eğer büyük kitlelerin izlediği biriyseniz, mutlaka haterlarınız da oluyor. Zaten beni herkesin sevmesini istemiyorum da. Hiçbir zaman da istemedim. Sevenlerimin sevgisini gösterme şeklindeki sahiciliği seviyorum. Bu sahicilik onlarla paylaştığımız ve buluştuğumuz ortak noktamız. Hep birlikte gülüyoruz ve güldükçe çoğalıyoruz.
Sence sen en çok zeki misin, yaratıcı mısın, çalışkan mısın?
Genel olarak hiçbir şeyin ‘en’i olmakla ilgilenmiyorum. Çünkü başkalarını ölçü alarak oluşan motivasyon, üretmenin ruhuna ters. Bu tip şeyleri düşünmeden çalışırsanız, saydığınız sıfatları insanlar o zaman size yakıştırmaya başlıyor.
Bir idolün var mı hayatta?
İdolüm yok. Ama ilham aldığım insanlar var tabii ki. Her meslekten var.
Nasıl bir baba olacaksın?
Bilmiyorum! Daha ortada öyle bir koşul, ihtimal vs olmamasına rağmen biraz panik oluyorum bu konu geçince. Baba olacak mıyım o bile belli değil halbuki.
Çocuğun olunca yanında küfürlü konuşacak mısın?
Ben konuşmaları küfürlü veya küfürsüz diye ayırmam. Anlatmak istediğimi en estetik haliyle anlatmaya çabalarım. Bu da bazen küfürlü konuşarak olur. Mesela içinde küfür geçen binlerce başyapıt film var. Muhteşem kitaplar var. Kısacası ‘söz’ün olduğu her yerde küfürün de olma ihtimali var. Dolayısıyla cevabım muhtemelen evet.
Kendini neyle hangi koşulda nasıl ödüllendirirsin?
O başarı geldiğindeki ruh halime ve koşullara bağlı ama genelde dururum! O başarının geldiği konu her ne ise başladığı noktadan vardığı noktayı, aldığı mesafeyi düşünüp kendimi iyi hissederek ödüllendiririm.
Kimsenin bilmediği bir sırrını paylaşır mısın?
Genelde sır taşımam, aşırı açık sözlüyümdür. Başkalarının sırrını taşırım bir tek.
2024 ne değiştirsin hayatımızda?
Felaketlerden uzak bir yıl olmasını diliyorum. Son yıllarda salgın hastalık, deprem, savaşlar... İnsanlık olarak gerilim filminde gibiyiz.