Aslında baya rahat bir tarzım olduğunu söylemem gerekir. Mesela Liverpool FC t-shirt’ümü bir kot pantalonun üzerine giymeyi çok seviyorum. Şık ve rahat giyim olarak tanımlayabilirim.
Steven Gerrard dışında bir ikonum olduğunu söylemem.
Kendimi tam anlamıyla bir ingiliz delikanlısı olarak tanımlardım. Liverpool’da büyüdüm ve ileride eminim ki burada yaşayacağım. Bence bir insane nerede yaşarsa yaşasın, ne kadar gezerse gezsin yaşlanınca da değişmiyor. Özellikle de bu kadar belirgin kökleriniz olduğu zaman.
Bir alışveriş caddesinde çalışıyordum ve burada keşfedildim. Londra’ya gelip ajansla tanışmamı istediler. Öncesinde bu fikre pek sıcak bakmamıştım ama şimdi ne kadar şanslı olduğumu anlıyorum.
Yıllarca modellik kariyerime devam ettim. Barselona gitmek istediğim şehirlerin başında yer alıyordu. Oraya ilk seyahatımde sunacak çok şeyim olduğunu anladım. Mango ile tanıştım ve o zamandan beri bir çok projede çalışma imkanım oldu.
Geniş kesim paltoları ve konik şekilli pantalonları çok beğendim. Vintage kıyafetlere ilgi duyduğum gençlik yıllarımı hatırlatıyor.
Ben en çok müzik ve seslerden etkilenirim. Ses ve müzik bir mekanı gerçek anlamda değiştirebiliyor. Bence bir mekanı hem güzelleştirip hem de tersine çirkinleştirebiliyor.
Steven Gerrard! Kahramanlarınla tanışmamak gerektiğini söyleseler bile…
20’li yaşlarda olup, cebimde sınırsız parayla 60’larda yaşamış olmayı çok isterdim. Böylece sevdiğim grupların peşinde dünyayı turlayabilirdim. Yaşamak için ne kadar güzel zamanlarmış.
En sevdiğim saatler akşam 7 civarı. İşler bittikten sonra satran oynayarak ya da yemek yaparak rahatlamak gibisi yok.