Benedict Cumberbatch Netflix
Güncel

Benedict Cumberbatch, Eric’in önemli noktalarını anlatıyor: “Dizi, insan olmanın dağınıklığı ve kirliliğiyle ilgili.”

GQ, aktörle, yine bir başka kırık dâhiyi canlandırdığı Netflix'in yeni suç gerilimi hakkında konuştu.

Bundan sonrası spoiler içeriyor!

Yıl 1985 ve New York şehri kir ve pislik içinde. Eric dizisi için New York şehri, Travis Bickle'ın “The Big Apple”ı olarak nitelendirilebilir: suç ve yolsuzluk kol geziyor, lüks apartman daireleri köhne evsiz kamplarının üzerinde yükseliyor ve şehrin üzerinde kirli bir gaz bulutu dolaşıyor.

Yine de “karanlığın içinde bir ışık var. Elmo'suz Susam Sokağı'nı andıran Good Day Sunshine adlı sabah programı kentin çocuklarına umut veriyor. Çocuklar mısır gevreği yeme saatinde doygunluğu az televizyonlarından, bu renk cümbüşü programı izliyorlar. Programın yaratıcısı Vincent Anderson ise, Benedict Cumberbatch tarafından Joaquin Phoenix'in Joker'inden esintilerle canlandırılan, dünyaya iyi bir şeyler vermeye çalışan, hafif kafadan kırık bir adam. Ama şimdi, 70'lerdeki zirve noktasından sonra, dizi ipin ucunda. İzleyici sayısı azalmış ve televizyon stüdyosu yöneticileri mafyatik bir vurucu tim gibi diziyi ortadan kaldırmaya hazır bekliyorlar.

Tüm bunlar olurken de Vincent’ın oğlu Edgar (Ivan Morris Howe) kaybolunca kişisel bir trajedi yaşanıyor. İlk başta Edgar'ın, geçmişi karanlık olan alt kat komşusu (Clarke Peters) tarafından kaçırıldığı düşünülüyor. Ayrıca bu komşu bir siyahi ve polislerin onun suçlu olduğuna bu kadar çabuk karar vermelerinde tehlikeli bir ırkçılıktan daha fazlası var. Ancak ortaya çıkan gerçek daha karmaşık oluyor ve belediye binasının tepesine kadar uzanan bir komployu açığa çıkarıyor. Vincent’ın dizideki hikâye başlamadan önce de akıl sağlığı pek iyi değil ama Edgar'ın ortadan kaybolması bardağı taşıran son damla oluyor ve kısa süre sonra Edgar'ın kaybolmadan önce çizdiği korkunç (ve aslında kabarık ve sevimli) kukla Eric'in halüsinasyonunu görmeye başlıyor.

Cumberbatch GQ’ya, Vincent'ın ruhsal çöküşü hakkında şunları söylüyor: “Bu, deliliğe doğru mükemmel, olağanüstü yıkıcı bir son hamle.” Dizi pek çok konuyu barındırıyor, ancak Cumberbatch dizinin ilgi çekici bir tematik özetini sunuyor: “Ebeveynlerin çocuklarını, toplumların ise hepimizin içindeki çocukları nasıl yüzüstü bıraktığı ve aynı zamanda zamanın gerçek çocukları hakkında... Tüm bu drama bizi yüzüstü bırakan kurumlar hakkında bir masal.”

Aktör, GQ ile yaptığı söyleşide dizinin dönüm noktalarını anlatıyor.

Eric İçin Farklı Bir Ses Kullanmaya Nasıl Karar Verdiniz?

Sesinin Vincent’tan farklı olması gerekiyordu… her şeyden önce, Edgar tarafından yönetiliyor, bu yüzden daha derin ve büyük olması lazımdı. Ayrıca, Eric’in alt dişleri belirgin olduğundan sesinin de alt oktavda olması gerektiğini düşündüm. (Cumberbatch bunu söylerken sesini Eric’inki gibi kalınlaştırarak otuz oktav düşürdü) Sonra biraz işçi sınıfına, beyazlara, saçma sapan “New Yawk” hayatına doğru yöneldim. (Eric, New York yerine New Yawk diyor.)

Aslında bu büyük hantal canavar, dizide, bir yere ve değere sahip olmak için mücadele ediyor, saf bir şeyin içinde olmaya çalışıyor ve ışığın ne kadar güzel olabileceğini anlamıyor, çünkü ondan korkuyor. Yerinin karanlıkta olduğunu düşünüyor. Ve bu onu bir “mawnster”a, yani bir canavara dönüştürüyor. Ama aslında o sadece kabul görmeye ihtiyacı olan dost canlısı bir varlık. Ve önemli olan da bu.

Vincent'ın sesi hem dönemin hem de sınıfın sesiydi. Tom Holland'la Örümcek Adam ve Yenilmezler filmlerinde çalışırken tanıştığım harika bir lehçe koçu olan Rick Lipton bana yardım etti. Eric’i seslendirmek istediğimde, “Hayır, asla seslendirme yapmayacağız. Ses senin vücudundan gelmeli.” demekte bir noktada haklıydılar.

Vincent'ın psikotik durumunu oluştururken hangi adımları izlediniz?

Psikotik bölünme yaşayan insanlar için bunun gerçek bir şey olduğunu anlamam gerekiyordu. Odada başka biri var ve o kişi -ya da şey ya da varlık- bunu deneyimleyen kişi için tamamen gerçek. Yine de bu duruma tanıklık eden kişiye dışarıdan bakıldığında hiçbir şey yokmuş gibi duruyor ve o kişi bu varlığın dışında inanılmaz derecede aklı başında görünebiliyor. Ama buna bir de alkol ve uyuşturucu bağımlılığı eklendiğinde, gerçekten kaotik bir zihne sahip oluyor. Ve Vincent kendi yaratıcılığında o kadar kaybolmuş ki, oğluna geri ulaşmaya çalışırken de bunu gösteriyor.

Aslında temelde, ideal olmayan bir çocukluğun idealleştirilmesi için koca bir dünya yaratmış ve bu dünya tehdit altında. Bir şeye bu kadar yatırım yaptığınızda, bu sizi davranışlarınızda aşırıya kaçan biri haline getiriyor. İşyerindeki toksik davranışları de bence bundan kaynaklanıyor ve insanlar bu halini öfkeli, egoist ve narsist olarak görüyor, ancak dizi geliştikçe, bunun aslında fırtınadaki bir gemi için bir liman olduğunu fark ediyorsunuz. Asla iyileştirilmemiş veya sevilmemiş, kelimenin tam anlamıyla haplarla doldurulmuş, kapatılmış ve utanç verici ve dinlenilmemesi gereken bir engel olarak reddedilmiş bir zihin yaratıldığını anlıyorsunuz. Ve toplumun hangi kademesinden gelirseniz gelin, böyle bir sorun insana zarar verir.

Eric gerçekten de onun patlamasını sağlayan şey oluyor. Bu içsel sorunlar Eric ile gerçeğe dönüşüyor ve onu, kelimenin tam anlamıyla Yukarı Doğu Yakası'ndaki en yüksek gökdelenden ya da lüks apartman dairesinden, 85 New York'undaki evsiz insanların metroda yaşadığı, karanlık bir gerçekliğe götürüyor.

Sanırım dizi boyunca değişiyor ama Eric'in sembolik olarak neyi temsil ettiğine dair yorumunuzu merak ediyorum.

Evet, değişiyor ve başlangıçta bunun bir patlama olduğunu düşünüyorum; çocuğuyla arasındaki bağı yeniden kurmaya çalışmak için duyduğu ateşli yaratıcı ihtiyaçtan doğan bir şeylerin patlaması. Edgar'dan özür diliyor ve o sarhoş çaresizlikle oğlunun çizimlerini görüyor. Bu sayede oğlu kaybolmadan önce ilk anda fark edemediği şeyleri, oğlunun fikirlerinin parlaklığını anlıyor ve oğlunu geri getirmek için bu çizimleri bir yem olarak kullanmaya karar veriyor. Yani bu ona bir umut veriyor. Eric, gerçek anlamda, kurtuluşu getirmek için harekete geçirilen bir eylem.

Ama aynı zamanda Eric karakteri, gerçekleri söyleyen, ilkel dürtüleri taşıyan hem Mary Poppins gibi hem de gaza getiren bir karaktere sahip hem şeytan hem de melek olan bir “gölge benlik” denebilir. Hepimizin içimizde taşıdığımız, tüm o çelişkilerin bir yansıması. Hepimiz nasıl konuştuğumuzu, nasıl etkileşimde bulunduğumuzu, öz eleştiriyi, kışkırtıcı egoyu, savunmacılığı yöneten bu seslere sahibiz. Bütün bunlar Eric ile ortaya çıkıyor. Bir oyuncu olarak, içsel karakterin dışsallaşmasını okumak, beni cezbetti, daha önce hiç böyle bir deneyim yaşamamıştım, bunun nasıl işlediğini çözmem gerekiyordu.

En nihayetinde, dizinin sonunda, Eric bir yere kaybolmamıştı, hala oradaydı. Ve bence bu, o gölge benliğin olduğunu kabullenmek gerektiği gerçeğine işaret ediyordu. Bu, insan olmanın karmaşasının bir parçası, tüm bu çoklukları içeriyorsunuz, sadece onları nasıl yönettiğiniz önemli. Ve o da hayat çemberinizin içinde ve konuşmalarınızı bölmüyor. Sadece, bir baba-oğul arasındaki gerçek iletişimi, gerçek bir duyma, dinleme ve şimdiki zaman “babalığının” olduğu akıcı, güzel, benzersiz ve yeni bir buluşmayı simgeliyor.

Ve en sonunda Edgar, Eric kostümünü kendisi giyiyor. Vincent'ın tepkisiyle birleştiğinde, Eric’in tüm bu zaman boyunca Vincent'ın bilinçaltında Edgar'ın yerine geçerek kendini gösterip göstermediğini merak ediyorum.

Bu çok güzel bir andı. Ve her şeyden önce Edgar'ın eseriydi. Onun çizimleriydi. Bu yaratık onun hayal gücünden çıkmıştı… Bence burada güzel olan iki şey var: İlk olarak Vincent geri çekiliyor ve çocuğun kendi yarattığı eseri tamamen gerçekleştirmiş olarak sahiplenmesine, onun kendisi olarak konuşmasına izin veriyor. Ve bu acı verici bir durum, çünkü çocuklar özgürlüklerini inanılmaz bir yetenekle sunabiliyorlar. Onları dinlemediğimizde ise, yalnızca onlara değil, kendimize de kötülük etmiş oluyoruz. Nasıl olunacağı, nasıl davranılacağı, gerçeğin ne olduğu, kimin iyi, kimin kötü, kimin doğru, kimin yanlış olduğu gibi bizim üzerimize yıkmaya çalıştığımız nedensel şeylerin çok ötesinde, ruhsal olarak dinamik bir şeyler taşıyorlar.

Sadece onları dinlemek ve onların ihtiyaçlarına gerçekten eğilmek, ebeveynliğin gerçek sihridir. İhtiyacınız olan şeyi size geri vereceklerdir. Dizinin sonunda bu kadar duygulanmasının asıl nedeni de bu, çünkü bunu görmeyi başarıyor. Çocuğunun güzelliğini görüyor. Çocuğunun gerçek anlamda yaşayan, nefes alan bir varlık olmasının verdiği rahatlamayı, ama aynı zamanda da hala aşılması gereken bir mesafe olmasının verdiği acıyı fark ediyor. Ona bir karakter olarak yaklaşıyor, kendisi olarak değil. Çocuğuyla arasındaki eski zarar verici ilişkiden uzaklaşmak için de bir adım atıyor.

Eric şimdi Netflix’te.

BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.

İZLE
UYSALLAR GQ HYPE'TA
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası