Yayın platformları çeşitlenince, izleme takviminde yaz-kış ayrımı keskinliğini yitirse de hala yaz dizisi diye bir kavram literatürde. The White Lotus yayın tarihiyle olduğu kadar konusu ve mekanıyla da ilk saniyelerde tam yaz havası estiriyor. Yayıncı HBO'nun dizilerdeki tavrı kendini çok geçmeden gösteriyor. Ve Hawaii'deki lüks bir resort'ta, bir grup birbirine benzemezin tatili ilk andan itibaren "iyi ki orada değilim" dedirtiyor.
Açılış sahnesindeki ölüm haberinin ardından bir haftalık flashback'le karakterlerin tatiline şahitlik etmeye başlıyoruz. Neşeli ve keyifli olmayacağı her halinden belli tatil dizisinin jeneriğinde bile rahatsız edici bir hava yakalamayı başarmışlar. Bir diğer önemli detay da dizinin renk paleti. Güneşli, pırıl pırıl bir Hawaii yerine hikaye örgüsünün ağırlığında boğucu bir turunculuk söz konusu. Tatil kötü havaya denk gelir de, fotoğraflarda istenen ışık filtrelerle elde edilmeye çalışılmış gibi.
Tatilcilerimiz, balayına çıkmış bir çift, annesini yeni kaybetmiş bir varis ve modern zaman çekirdek ailesi. Kadroda Murray Bartlett, Coniie Britton, Jennifer Coolidge, Molly Shannon gibi tanıdık isimler var.
Hemen hemen kimsenin mutlu olmadığı bu süreçte her karakterin kendi ajandası, sorunları yer yer kara mizahla yer yer daha saldırgan repliklerle ortaya çıkıyor. Oyunculuklar doyurucu fakat hikaye akışı her hafta beklemektense art arda izlemeye daha müsait.
Pandemide pek çok izleme listesini bitirdiğinizi ve favori dizinizin de yeni sezonunun gecikecebileceğini tahmin ediyorum. Aşırı mutlu, yapay ve yapış yapış tatil paylaşımlarından da sıkıldıysanız bir de böyle tatil kurgusuna göz atın.
