Elektronik müzik başlığı altında her biri kendi sesleri ile iz bırakmış yetenekli prodüktör ve grupları ağırlayacak Sónar Festival, İstanbul'daki üçüncü senesinde Zorlu PSM'de müzik severlere kapılarını açmaya hazırlanıyor. 8-9 Mart haftasonu boyunca müzik, yaratıcılık ve teknolojiyi bir araya getirdiği programıyla deneyim odaklı etkinliklerin başında gelen Sónar’ın İstanbul ayağında sahne alacak sanatçılardan George Fitzgerald ile festival öncesi özel bir röportaj yapma fırsatı bulduk!
Bize biraz müzikal yolculuğundan bahsedebilir misin? Müzik yapmaya ilgin nasıl ve ne zaman başladı?
Müziğe aşık çoğu insan gibi benim de bu ilgim ailemden geliyor. Sahip oldukları zengin plak koleksiyonunu karıştırarak, onları dj setinin başında dinleyerek bir çocukluk geçirdim. Küçük yaşta başlayan merakım beni önce plak dükkanlarına sonra da stüdyoya yöneltti.
Profesyonel olarak DJ olmaya karar verdiğin zamanı hatırlıyor musun?
DJ'lik 12 yaşımdan beri benim hobimdi. 20'li yaşlarımın ortasında bazı parçalar yayınlayana kadar bunu tam zamanlı bir iş olarak görmüyordum. Bu dönemde yayınladığım şarkılardan sonra kararım kesinleşti ve DJ'lik benim için meslek haline geldi.
Sonar İstanbul'da çalacak olmakla ve bu şehri keşfetmekle ilgili neler hissediyorsun?
İşimin en sevdiğim yanlarından biri İstanbul gibi etkileyici bir tarihe sahip olan mekanları ziyaret etme ve buralarda performans gösterme fırsatı bulabilmem. Şehir kültürel olarak o kadar zengin ve büyük ki geldiğimde nereden başlayacağımı bilemiyorum!
Hangisini tercih ediyorsun? Sonar by Night ile DJ kabininin arkasında olmayı mı yoksa yeni projen kapsamında grubunla birlikte sahnede olmayı mı?
İkisi arasında seçim yapmak benim için çok zor. DJ'lik ilk aşkım ama şu an grup ana odak noktam.
Senin için geçtiğimiz senenin en önemli olayları nelerdi?
Kesinlikle yeni albümün çıkması ve bir bebek sahibi olmak!
Şimdiye kadar hiç çalmadığın ve çalmayı çok istediğin festivallerin bir listesi var mı?
Japonya'da düzenlenen Fuji Rock için çalmayı çok isterim! İkinci sırada kesinlikle Glastonbury sahnesi var.
Bu seneye kadar aslında alışık olduğun düzen tek başına DJ kabininin arkasında olmak. Ancak son albümün ve oluşturduğun grupla birlikte bu düzen biraz değişti. Artık kalabalık bir ekiple seyahat ediyor ve sahneni paylaşıyorsun. İkisi arasında müzikal ve duygusal olarak nasıl bir fark var senin için?
DJ olarak tek başına sahnedeyken tüm kontrol sende ve kendine zaman yaratabiliyorsun. Bir karar vermeden önce bir adım geriye atıp durup düşünme şansın var. Grupla birlikte hareket ederken daha hızlı ve kararlı olman gerekiyor. Herkesle eş zamanlı bir şekilde o anda orada bulunman, ortak bir bilince dahil olman gerekiyor yoksa tüm performansın yanlış gitme ihtimali var.
Geçtiğimiz yılın başlarında yeni bir albüm çıkardın. Alışık olduğumuz George Fitzgerald tarzından biraz daha farklı sesler duyduk. Seni dinlemeyi seven kitleden aldığın yorumlar nasıl oldu?
Şu ana kadar aldığım geri bildirimlerin hepsinden çok memnunum. Müziğimin bu albümle birlikte tüm yolculuğum boyunca aldığı yolu ve ulaştığı yeri görmek beni çok mutlu ediyor. İşinizi iyi yaptığınızı sizi seven insanların tepkilerinden anlamak paha biçilemez. Dünyayı dolaşırken müziğinizi dinleyen ve sizi tanıyan insanlarla tanışmanın verdiği keyif ise hiç eskimiyor.
Goerge Fitzgerald imzası olan parçalar hem saatlerce dans edebileceğin birer parça olabiliyor hem de duygusal bir bağ kurabileceğin daha melankolik ezgilerden oluşabiliyor. Bunun altında yatan sır nedir?
Ben her zaman müziğimde denge bulmaya çalışırım. Yarattığım melodiye dinleyiciyi hem mutluluktan uçuran hem de hafif bir melankoliye sürükleyen şeyler katmayı seviyorum. Bence insanların ikisini bir arada hissettiği bu anlar festivallerde ve dans pistlerinde en büyük keyif alınan anlar. Ben de müziğimle bunu tetiklemeye çalışıyorum.
Bildiğim kadarıyla Berlin'de yaşıyordun ama büyüdüğün şehir Londra'ya geri taşındın ve iki şehir arasında gidip geliyorsun. Bu kararın iş odaklı mıydı? Nasıl bir adaptasyon sürecinden geçtin?
İki şehrin de benim hayatımda yerleri ayrı ayrı çok önemli. İkisinde de bolca zaman geçirebildiğim için mutluyum. Berlin çok daha rahat, sakin ve düşüncelerinizi toparlayıp kendinize zaman ayırabilmeniz için ideal. Londra ise inanılmaz derecede karmaşık ve enerji dolu. Ben Londra'ya kişisel sebeplerle ailemle daha çok vakit geçirebilmek için geri döndüm. Burası büyüdüğüm şehir ve her zaman evim olacak.
Şu an birlikte çaldığın grupla nasıl tanıştın?
Guillaume Jambel, Mike Lesirge ve Obenewa Aboah... Hepsiyle bildiğim en iyi yoldan ortak arkadaşlarımız sayesinde tanıştık!
Bu sene senin için müzikal olarak en zorlayıcı sınav ne oldu?
Kaydettiğim albümü canlı bir performansa evriltmek... Şimdiye kadar karşılaştığım en zorlayıcı şeylerden biriydi ama sanırım sonunda başardım!
George müzisyen ve prodüktör olarak iki farklı karakter mi? Eğer öyleyse nasıl ve ne kadar farklı?
Bu çok iyi bir soru! Elektonik müzik yaparken aynı anda ikisi de olmak zorundasın. Bazen müzik yapımcısı kimliğini bir kenara bırakıp sadece müziğini yazmaya odaklanmak insana çok iyi geliyor ama bunun için özel bir emek ve zaman harcamalısın. İyi yazılmış bir şarkı kötü bir prodüksiyondan sağ çıkabilir ama kötü bir besteyi en iyi prodüksiyon bile kurtaramaz. Bunu unutmamak gerek.
Hayatın baba olduktan sonra çok değişti mi?
Hem de nasıl! Uzun geçen geceler ve çok küçük bir çocukla seyahat etmeye çalışmak gerçekten inanılmaz yorucu. Ama sahip olduğum şey için minnettarım ve öyle olmaya da devam edeceğim.
Biraz yeni albümden bahsedelim mi? Kaydetmeye başladığında seni harekete geçiren şey neydi? "All That Must Be" isminin arkasındaki hikayeyi merak ediyorum.
İlham bir albüm yapmaya karar verdiğimde hayatımda gerçekleşen tüm gelişim ve değişimlerden geldi. 10 senelik Berlin maceramdan sonra Londra'ya geri taşındım ve bir baba oldum! Bunlar benim hayatım için inanılmaz büyük değişimlerdi. Albümün ismi ise hayattaki değişikliklerle kavga etmek yerine akışına bırakmak ve kabul etmeyi öğrenmekle ilgili.
Bir parçanın yayına hazır olup olmadığına nasıl karar veriyorsun?
Parçayı son haline getirdikten sonra bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum... Bu kadar bekleyişin üzerine hala parçayı dinlediğimde seviyorsam o zaman hazır diyorum!
Bu yoğunluğun ve değişimin tam ortasında kendini rahatlatmak ve uzaklaşmak için neler yapıyorsun?
Kitap okuyorum ve piyano çalıyorum.
Şimdiye kadar ürettiklerin arasında bir favori parçan var mı?
“Passing Trains” benim için çok büyük anlamı olan bir parça
Gelecekle ilgili nasıl hayaller kuruyorsun?
Gelecek beni endişelendiriyor.
*George Fitzgerald 8 Mart 22:45'te SonarClub'ta canlı performans sergileyecek.