Saat tutkusuna derinlemesine dalmış olan herkes, gerçek bir koleksiyoner olmanın ne kadar maliyetli bir uğraş olduğunu bilir. Hele bir de dünyanın en pahalı saat markalarına göz dikmişseniz. Hepimiz Rolex, Omega ve bir Submariner’ın fiyatına aşinayızdır, ama bu İsviçreli devler fiyat skalasında zirvede değiller. Doğru yerlere bakarsanız, fiyatı cazip bir iki odalı daireye eşdeğer olan saat markaları bulabilirsiniz.
Bu fiyat aralıklarındaki saatleri konuşmak bile insanı sersemletebilir. Ancak bu çılgınlığın bir mantığı var. “Saatçiliğin kutsal üçlüsüne dahil markalar, saat dünyasındaki konumlarını gerçekten haklı çıkaran iki şeye sahiptir: tarih ve miras,” diyor The Watch Collectors’ Club’ın kurucusu Hamish Robertson. “Bu markalar çok uzun zamandır inanılmaz kalitede saatler üretiyor.”
Bu kalibredeki bir markadan saat satın aldığınızda, yüzlerce yıllık gelişim ve saatçilik uzmanlığını satın almış oluyorsunuz. Robertson, bu köklü markaların mekanizma teknolojilerine de atıfta bulunuyor: “Sürekli olarak yeni ve ilginç mekanizmalar yaratmaya çalışıyorlar; daha verimli, daha güvenilir ve kullanımı daha kolay yapılarla.”
Bu tür bir inovasyon için harcanan zaman ve gereken uzmanlık, fiyat etiketlerinin başlıca sebeplerinden biri. Ancak tek sebep değil. Daha yeni ve pahalı saat markalarının çoğu, el işçiliğine ve elle montaja büyük önem veriyor. Bu görevler, tek bir saat üretmek için aylar harcayan uzman saat ustaları tarafından yürütülüyor. A. Lange & Söhne gibi bir marka için mekanizmanın yalnızca bitirilmesi yüzlerce saat sürebilir – ki ortada hâlâ kasa, kadran, ibreler ve diğer parçalar da var. Bu tür bir zanaatkârlık adanmışlığı, saatçilik dünyasına özgü. Çünkü ister 25 bin sterlinlik bir Kia ister 200 bin sterlinlik bir Mercedes alın, sonuçta her ikisi de fabrikada makineler ve robotlar tarafından üretiliyor.
Beş, altı hatta yedi haneli fiyat etiketlerini haklı çıkaran son faktör ise komplikasyonlar. Bu seviyedeki saatler nadiren yalnızca saat, dakika ve saniye göstergesiyle sınırlıdır. Bunun yerine, oldukça karmaşık ve detaylı komplikasyonlara sahiptirler. Andrew Morgan Watches’ın kurucusu Andrew Morgan, bağımsız markaların “saatleri farklılaştırmak ve onlara gizem katmak için gittikçe daha karmaşık ve detaylı işlevler ve süreçler peşinde olduğunu” söylüyor. “Bazı komplikasyonların mantıksal bir açıklaması yok, ama onlarda insanı büyüleyen bir şiirsellik var.”
Bu yüksek seviye saatlerde karşınıza çıkabilecek komplikasyonlar arasında daimi takvimli tourbillonlar, yerçekimi dengeleme mekanizmaları ve ardışık flyback kronograflar yer alıyor. Bunların ne olduğunu bilmiyorsanız sorun değil; sadece Mona Lisa, Sistina Şapeli ya da Rory McIlroy’un golf vuruşu kadar sanatsal olduklarını bilmeniz yeterli.
Peki, neden bu fiyat aralığındaki bir saati, otoparkı olan iki odalı bir daire yerine satın alasınız ki? “En nesnel taraftan bakarsak, birçok pahalı saat zaman içinde değerini koruma veya artırma potansiyeline sahiptir,” diyor Morgan. “Bazı saatler son derece koleksiyonluk hale gelir ve orijinal satış fiyatlarının çok çok üzerine çıkabilir, tıpkı sanat eserleri gibi.”
F.P. Journe gibi markalar bu kategoride en iyi performans gösterenlerden biri. Ancak yatırım motivasyonu aklı yönetse de kalbi yönlendirmez. “Tamamen öznel tarafta ise işin meraklı tarafı var, ki bu sürece yapılan araştırma ve tanıma dönemi de başlı başına keyiflidir,” diye ekliyor Morgan. “Av süreci diyebileceğimiz bir heyecan. Ardından koleksiyonculuk arzusu, her parçayı tamamlama isteği ve en nihayetinde bu pahalı saatlerdeki sanat, mühendislik ve mirasa duyulan hayranlık geliyor.”
Aşağıda, şu anda dünyanın en pahalı 11 saat markasını derledik. Tüm markaların farklı koleksiyonlarında farklı fiyat aralıkları bulunduğunu belirtmek gerekir. Bu markaları birleştiren ortak nokta, hangi modeli seçerseniz seçin, bileğinize takmak için ciddi miktarda para harcamanız gerekecek olmasıdır.
Patek Philippe, saatçilik endüstrisinin altın çocuğu olarak görülür. Tarihi 186 yılı aşar ve bu süre zarfında listedeki diğer tüm markaların imreneceği bazı önemli başarılara imza atmıştır. 1923’te ilk split-second kronografı, ardından 1925’te bilekte taşınan ilk perpetual takvimi üretmiştir. Tarih ve miras söz konusu olduğunda, Patek ile rekabet etmek zordur.
Günümüzde en bilinen modeli şüphesiz Nautilus koleksiyonudur. Saat dünyasının efsanesi Gerald Genta tarafından tasarlanan bu spor saat, çelik kasa ref 5990 modeli için £59,650 fiyat etiketiyle sunuluyor. Gerçek anlamda pahalı modellere yönelmek için Grand Complications serisine bakmak gerekir. Grand Master Chime modeli, karmaşıklığı nedeniyle yılda yalnızca birkaç tane üretilebilmekte ve fiyatının £2 milyonun üzerinde olduğu söylenmektedir.
Audemars Piguet, 1875 yılında kuruldu. Uzun geçmişine rağmen AP’nin kataloğunda yalnızca üç koleksiyon bulunuyor: Royal Oak, Royal Oak Offshore ve Code 11.59. Marka, neyi iyi yaptığını çok iyi biliyor ve bu çizgiden sapmıyor.
Saatçiliğin kutsal üçlüsünde yer alan bu marka, Patek gibi kahraman modelini Gerald Genta’ya borçlu. Bu yüzden Genta’nın saat dünyasındaki efsanevi statüsü tamamen haklı. AP’nin Royal Oak Koleksiyonu, yalnızca saat göstergeli çelik spor saatiyle başlıyor ve seramik kasalara, perpetual takvimlere, iskeletleştirilmiş tourbillon’lara ve çift balans çarklarına kadar ilerliyor. Birkaç yıl önce AP, saat dünyasını Marvel iş birliğiyle şaşkına çevirdi. Kimsenin beklemediği bu ortaklık, bugüne dek Black Panther ve Spiderman temalı Royal Oak Concept saatler üretti ve her biri £200,000’un üzerinde fiyatlandı.
Bir marka tarihinden ve mirasından söz etmek istiyorsa, bunu Vacheron Constantin’in kulağına gitmeyecek şekilde yapmalı. Bu alandaki tartışmasız kraldır: 2025, markanın kuruluşunun 270. yılına işaret ediyor ve bu süre boyunca kesintisiz olarak faaliyet göstermeye devam etti. Tarihsel önemi büyük olsa da, istek ve arzu açısından bazen Patek ve AP’nin gölgesinde kalabiliyor. Ancak bu, ürettiği saatlerin kalite ve işçiliğiyle hiçbir ilgisi yok.
Vacheron, komplikasyonların ustası olarak bilinir. “Markanın imzası haline gelen komplikasyonlardan biri, Traditionelle serisinde de bulunan retrograd komplikasyondur,” diyor Robertson. “Hatta spor saati olan Overseas koleksiyonunda bile bu yüksek komplikasyonlara yer veriyor. Favorilerimden biri, iskeletleştirilmiş rose altın kasalı Overseas Perpetual Calendar; olağanüstü bir saat.” Bu saat, £144,000’luk etkileyici bir fiyat etiketine sahip. Eğer tam anlamıyla büyüleyici bir parça arıyorsanız, bu yıl piyasaya sürülen 41 komplikasyonlu dünyanın en karmaşık saati Les Cabinotiers Solaria Ultra Grand Complication’a bakmalısınız. Bu modelden yalnızca bir adet üretildiği için fiyatı açıklanmıyor.
Listedeki en eski markadan, saatçilik dünyasında adeta bir bebek sayılacak kadar genç bir markaya geçiyoruz. Max Büsser & Friends (MB&F), sadece 20 yıllık geçmişine rağmen piyasadaki en gözde markalardan biri haline geldi. Markanın tüm felsefesi, geleneklere meydan okumak ve saatçiliği bir sanat olarak kutlamak üzerine kurulu. Pratikte bu, gerçekten çılgınca görünen saatler üretmeleri anlamına geliyor.
En çılgın görünümlü parçalardan bazıları arasında Horological Machine 10 Bulldog ve HM 3 Frog yer alıyor. Bu isimler sadece ilginç kadran renkleri nedeniyle değil, çünkü bu saatler gerçekten bir bulldog’a ve kurbağaya benziyor. Bulldog’un dişleri bile var. Markanın daha “konvansiyonel” serisi olan Legacy Machines serisi ise yuvarlak kasalı modellerden oluşuyor. Burada da ‘konvansiyonel’ derken göreceli bir yaklaşımdan söz ediyoruz. LM Sequential Flyback Longhorn modeli yaklaşık £156,000 (CHF 168,000) fiyat etiketiyle satılıyor.
A. Lange & Söhne, İsviçre çikolataları ve fondü sınırlarının ötesinden gelen en tanınmış markalardan biridir. Aslen 1845 yılında Ferdinand Adolf Lange tarafından Almanya’nın Glashütte kasabasında kurulan marka, 1990 yılında Ferdinand’ın torununun torunu Walter Lange tarafından yeniden canlandırıldı. Aile mirasını sürdüren A. Lange & Söhne, sektördeki en iyi el işçiliğine sahip yüksek kaliteli saatler üretme konusunda uzmanlaşmıştır. İsviçreli rakipleriyle rahatça boy ölçüşebilecek düzeydedir.
Koleksiyonun öne çıkanları arasında Zeitwerk ve komplike 1815 modelleri yer alır. Zeitwerk, döner diskli dijital göstergelere sahip mekanik bir saattir. Bu yeterince karmaşık değilmiş gibi bir de dakika tekrarlayıcı versiyonu bulunur ve bunun fiyatı yaklaşık £385,000 (€453,000) civarındadır. 1815 koleksiyonundaki modellerde ise tourbillon’lar, perpetual takvimler ve rattrapante flyback kronograflar gibi komplikasyonlar yer alır.
Armin Strom’un lüks saat markasına dönüşme hikâyesi biraz alışılmışın dışında. İlk olarak restorasyonlar ve saat modifikasyonlarıyla tanınan bir dükkân olarak yola çıktı. Zamanla ün kazandıkça kendi saatlerini üretmeye başladı. 2009 yılında kendi fabrikasını açtı ve ilk in-house mekanizmasını tanıttı.
MB&F ve onu takip eden diğer bağımsız markalar gibi Armin Strom da komplikasyonları ve saatçiliğe yenilikçi yaklaşımıyla ünlü. Marka, her saatin elle bitirilmesini ve iki kez monte edilmesini garanti ediyor, bu da mükemmelliğe olan bağlılığının bir göstergesi. En yeni modellerden biri olan Dual Time GMT Resonance First Edition, rezonans yayı aracılığıyla kendi kendini düzenleyen iki balans çarkı kullanıyor. Bu tür bir “büyü”nün bedeli yaklaşık £107,000 (CHF 115,000).
Robert Greubel ve Stephen Forsey, 1990’larda o dönem Audemars Piguet olan markada birlikte çalışırken tanıştılar. Saatçilikteki komplikasyonlara ve sanat anlayışına duydukları ortak tutku, 2001 yılında kendi markalarını kurmalarına öncülük etti. İlk saatleri olan Double Tourbillon 30°, farklı hızlarda dönen kafesleriyle markanın yaratıcı çizgisini net şekilde ortaya koydu.
“Bence Greubel Forsey’nin zirvesi, Hand Made serisinin sadeliğe dönüşüdür,” diyor Andrew Morgan. “Bu seride hiçbir bilgisayar kontrollü makine kullanılmaz. Bir çark torna tezgâhında kesilir. Bir köprü testereyle şekillendirilir. Bir delik el matkabıyla açılır. Bunu bilgisayar olmadan yapmak inanılmaz zor ve yavaştır. Bir köprüde birkaç delik açtıktan sonra sonuncusu birkaç mikron saparsa, tüm parça atılır ve baştan başlanır.” Yılda yalnızca iki ya da üç parça üretildiği için, Handmade 1 modeli yaklaşık £670,000 ($900,000) fiyatıyla sunuluyor.
François-Paul Journe, modern dönemin en büyük saat ustalarından biri olarak kabul ediliyor. Marka 1999 yılında kurulmuş olsa da François, onlarca yıldır karmaşık saatler üretiyor. Markanın sloganı olan “Invenit et Fecit” yani “kendi icat etti ve kendi yaptı” ifadesi, saatçiliğe yaklaşımını mükemmel bir şekilde özetliyor. F.P. Journe, zaten yapılmış olanları tekrarlamakla ilgilenmiyor. Yılda yaklaşık 1000 mekanik saat üretiyor ve bu nedenle bir modele ulaşmak neredeyse imkânsız. Bir Rolex'ten indirim teklifi alma ihtimaliniz daha yüksek olabilir.
Markanın en dikkat çeken modellerinden biri aslında bir kuvars saat: Élégante. Ancak klasik kuvarslardan oldukça farklı. Saat bir kenara bırakıldığında enerji tasarrufu için ibreleri duruyor, tekrar bileğe alındığında ise doğru zamanı göstererek yeniden çalışmaya başlıyor. Élégante modeli markanın en “erişilebilir” saati sayılıyor ve fiyatı yaklaşık £15,000 ($20,000). Koleksiyondaki en etkileyici modellerden biri ise Tourbillon Souverain. Bu model, remontoire, deadbeat second ve tamamı pembe altından yapılmış bir mekanizmaya sahip bir tourbillon saati ve fiyatı yaklaşık £250,000.
Bu listede yer alan markalar arasında belki de en az bilinenlerden biri olan De Bethune, henüz 25. yaşını kutlamamış bir İsviçre markası. Ancak genç yaşına rağmen oldukça köklü bir arka plana sahip. Kurucu ortak Denis Flageollet, 1990’larda François-Paul Journe ile birlikte çalışmış ve bu dönemde Cartier ve Breguet gibi markalar için oldukça karmaşık mekanizmalar geliştirmişti.
Bugün De Bethune, en çok imza niteliğindeki “yüzen boynuz” (floating lug) tasarımıyla tanınıyor. Kordonun kasa ile birleştiği yerde geliştirdikleri özel bir menteşe sistemi sayesinde saat bileğe çok daha ergonomik şekilde oturuyor. Aynı zamanda renkli metal kasalarla oynamayı da seviyorlar. Mavi titanyum kasalı DB28 XP Kind of Blue Tourbillon modeli, yaklaşık £187,000 (CHF 220,000) fiyatla sunuluyor. Sir Lewis Hamilton’ın favorilerinden biri olan mor kasalı DB28 XS Purple Rain modeli de dikkat çekici alternatiflerden.
F.P. Journe klasik tarzda yenilikçi saatler üretirken, Richard Mille bu işi tamamen farklı bir yaklaşımla ele alıyor. “Richard Mille işe başlarken her şeyi farklı yapmak istiyordu. İlk saati RM 001 alışılmadık bir forma sahipti. Tonneau şeklindeki kasasıyla neredeyse bir otomobil parçasına benziyordu; endüstriyel, otomotiv temalı ama oldukça modern bir görünümü vardı,” diyor Hamish Robertson.
Bu modern saatçilik anlayışının müşteri kitlesi de farklıydı ve Richard Mille bu noktada zekice bir hamle yaptı: sporcular. “Tourbillon mekanizmalı bir saati spor yaparken bile takabilen sporcular buldu. En bilinen örnek tenis efsanesi Rafael Nadal.” Bir tenis maçının sonunda bir tourbillon saatin parçalara ayrılmış olması beklenir, ama RM mekanizmalarının olağanüstü dayanıklılığı sayesinde böyle bir durum yaşanmıyor. Nadal'ın kullandığı RM 27-04 modeli £745,000’ın ($1 milyon) üzerinde fiyatlandırılıyor.
Son markamız, saat dünyasını az çok tanıyanlar için pek de tanıtıma ihtiyaç duymuyor: Jean-Claude Biver. Blancpain’i yeniden canlandıran, TAG Heuer ve Hublot’un CEO’luğunu üstlenen, LVMH Saat Bölümü’nün eski başkanı olan Biver, saatçiliğin yaşayan efsanelerinden biri. Emeklilikte durmayı seçmeyip oğlu Pierre ile birlikte 2023 yılında kendi markası Biver’i kurdu.
Biver’in giriş seviyesi saatleri, sarı altın, karbon ve platinyumdan yapılmış modelleriyle Micro Rotor Automatique koleksiyonunda yer alıyor. Bu geleneksel tasarımlar £70,000 (CHF 75,000) civarında başlıyor. Koleksiyonlar ilerledikçe taş kadranlar gibi yüksek saatçilikte öne çıkan detaylar maliyeti artırıyor. Örneğin, siyah obsidyen kadranlı, dakikalı repeater ve tourbillon mekanizmalı Minute Repeater Carillon Tourbillon Black Obsidian modeli yaklaşık £585,000 (CHF 630,000) fiyat etiketine sahip. Yani, Londra’nın güneyinde iki odalı bir daire mi, yoksa Biver Minute Repeater Tourbillon mu?
BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.