Geçen yıl bu zamanlarda, daha bol bir gömlek almanız için GQ olarak ciddi bir yazı yayınladık. Ancak son on iki ayda tasarımcılar çıtayı yükseltti. Gömlekler hala bol. Aynı şekilde pantolon ve takım elbiseler de... Şimdi daha ayrıntılı hale getirelim. Bol bir oxford gömlek sahibi olmak yeterli değildir; gömleğin yakası da da bu bolluğa uygun olmalı.
Terziye yaptığınız son ziyaretin peşini bırakmıyorsa, (o zavallı ceket kollarını rahat bırakabilirsiniz) tam olarak ne demek istediğimizi biliyorsunuz. Ancak "yaka bütünlüğü" terimi sizin için pek bir şey ifade etmiyorsa jumbo yakayı benimsemenin gömleklerde bir beden büyütmek kadar basit olmadığını belirtmeliyiz. Büyük kuzenin gömleklerinde yüzüyormuş gibi görünmek istemiyorsanız, zaten buraları okuyorsunuzdur.
Bahsettiğimiz yakalar, özel sektörde çalışan arkadaşınızın ya da ironik bir şekilde “sprezzatura” diyen adamların tercih ettiği o korkunç modeller değil. Sadece büyük değiller - tuhaf, uzun, sivri, 2010'ların başlarında Band of Outsiders gibi markalar tarafından önerilen düzgün, tırtıklı versiyonların tam tersi.
Gömlekler, elbette, belin hemen altına düşen bir kaftan gibi, bol olabilir. Ancak çoğu zaman, erkek giyiminin 70'lerin aşırılıkları için yenilenen takdirinden ilham alıyorlar, ince ve yüksek bel kesimli, chinos veya kalçayı saran kloş kotların içine giyilmek üzere tasarlandılar. Styleforum'da tartıştığınız adamı ağlatacak kadar kalın yakalı Oxford kumaştan bir gömlek ister misiniz? Sanmam.
Bir gömleğe yalnızca yakasının muazzamlığı için değer verme fikrine hala kafa yoramıyorsanız, kendinizi Paris'te telaşlı bir atölyede hayal edin, tasarım ekibinize gelecek sezonun vücut ölçüleri konusunda buyurgan emirler verin. İncecik yakalar yetti, umursamazca iç çekiyorsun ve stajyerler koşuştururken burnundan sigara dumanı üflüyorsun. Amerikalıların deyimiyle yakalar büyük seçim oluyor.
