Bond 26 neredeyse kapıda. Yeni bir yönetmen (Denis Villeneuve) ve senarist (Steven Knight) imzalandı. Amazon imparatorluğu, sınırsız bütçesiyle dümenin başına geçti. Ve şimdi, iddialara göre oldukça genç bir Bond çok yakında taçlandırılabilir.
En azından fısıldanan söylentiler bu yönde. Variety, “Stüdyo ve yapımcılar 30 yaş altı bir İngiliz aktörle ilgileniyor,” diye yazdı. Favoriler arasında Tom Holland (29), Harris Dickinson (29), Jacob Elordi (28) ve Timothée Chalamet (29) yer alıyor. Elbette en bariz soru şu: Bu Hollywood’un kalp kıranlarından hangisi törenin sonunda 007 unvanını alacak? Ama belki de asıl ilginç soru şu: Peki ya ne giyecek?
Sonuçta Bond her zaman olgun bir karakterdi. Genelde otuzlarının sonu, kırklı yaşları… Hatta Roger Moore, son içeceği kaldırdığında 57 yaşındaydı. Bu versiyonlarda, takım elbise adamın karakterini tamamlıyordu. Ağır yünler ve tüvitler, bolca smokin, zarif üç parçalı takımlar… Pierce Brosnan uzun paltolar ve 90’ların güç takımlarıyla görünürdü. Daniel Craig döneminde ise gri ve lacivertlerde dar kesim İtalyan terziliği öne çıktı; 2010’ların slim fit çağına uygun. (Eva Green’in Vesper Lynd karakteri Casino Royale’de “Smokin var, bir de smokin var” dediğinde bahsettiği şey, tek düğmeli seksi bir Brioni idi.)
Şimdi kimse yeni Bond’un saf bakışlı bir 18’lik olacağını söylemiyor. Ama adı geçen adayların çoğu teknik olarak Gen Z kuşağı ya da “zillennial” olarak anılıyor – çünkü herkesin ve her şeyin bir takma ada ihtiyacı var. Yine de giyim tarzlarında belirgin bir fark var. Takım elbise alışkanlıklarında da. Defilelere, kırmızı halılara ya da kendi sosyal medyana bak: Terzilikte daha bol, daha serbest bir yaklaşım göze çarpıyor. Kesimlerde (kutumsu, bol, salaş) ve aksesuarlarda (kravat alternatifi parçalar, broşlar, parıltılı kolyeler) farklılıklar; desen ve renkte (bkz. Timothée Chalamet’nin Oscar’da neon sarısı giymesi) cesur denemeler…
Peki, 28 yaşında biri Britanya’nın en efsanevi, en çapkın ajanı olarak seçilirse nasıl görünecek? Bond’un klasik terzilik üniformasını mı giyecek? Yoksa 2025’te şık bir 28’lik erkeğin takımı gibi mi duracak? Bol ve köşeli siluetler, sıra dışı renkler, göz alıcı detaylar? Savile Row’daki terzisi, hem silah kılıfı hem de elektronik sigara için fazladan alan mı yaratacak?… Hâlâ aynı içecekle mi devam edecek?
Savile Row’daki ustaların bu konuda söyleyecekleri var; özellikle de Bond’un kostümlerini yıllarca dikmiş ailelerden geldikleri düşünülürse. Edward Sexton’un kreatif direktörü Dominic Sebag-Montefiore ile Gieves & Hawkes’tan Davide Taub ve Eithen Sweet, güncel moda trendlerinin ve İtalyan tarzı takımların bir kenara bırakılması gerektiği konusunda hemfikir. Liderlik etmesi gereken, iyi eski İngiliz terziliği: temiz, oturaklı, düzenli.
Bond’un önceki takımlarını düşünen Sebag-Montefiore, onların sadece “özünde maskülen” değil, aynı zamanda “çok İngiliz” olduğunu söylüyor. “Sean Connery ve Roger Moore dönemlerini hatırlıyorum: Bespoke (özel dikim) Cyril Castle, Dougie Hayward… Savile Row’un dışında ama gerçek İngiliz takımları yapan, kişilik katabilen terziler. Resmiyetleri vardı, eski dünyanın zarafeti vardı.”
Modern Bond’lar? Biraz daha az. Craig’in İngiliz terziliğinden İtalyan tarzına kayması “İngiliz bespoke’un eksantrik havasını kaybettirdi,” diyor. Bu da onu süper ajan yerine daha çok “üst düzey güvenlik görevlisi” gibi gösterdi. (Sweet ise yüksek sesle soruyor: “Bazı sahnelerde biraz cringe değil miydi?”)
Gieves & Hawkes’in baş makası Taub ise iki dünyanın birleşebileceğini düşünüyor. Geleneksel İngiliz bespoke’u genç bir adam için modern bir dokunuşla harmanlamak mümkün. “Bespoke’un bir numaralı özelliği, hangi onyılda olursanız olun, daima uyumdur,” diyor Taub. “Onyıllar farklı siluetler getirmiştir – 80’lerde geniş omuz vatkaları, 70’lerde geniş yakalar – ama her zaman modanın ötesine geçen bir yan vardır, çünkü giysi uzun ömürlü olmalıdır.”
Bu, Bond’un ille de Connery veya Moore çizgisine dönmesi gerektiği anlamına gelmiyor. Taub, ikisini harmanlayarak her iki kutucuğu da işaretleyebileceğini söylüyor: “Şu an oversize ve bol kesimler öne çıkıyor, moda markalarının yaptıklarını görebiliyoruz. Ama diğer taraftan ajan olarak çatılardan atlayan biri için ne kadar pratik, tartışılır.”
Sexton ekolü de “klasik ama modern dokunuşlu” görüşüne katılıyor. “Armani esintili kutu gibi kesimlere değil, Savile Row’daki İngiliz klasisizmine bakılmalı. Daha dolgun, daha bol Savile Row kesimi. Edward [Sexton], 50’lerde Kilgour’da yaptıkları drape cut’tan bahsederdi; omuzdan yumuşak düşen, göğüste daha fazla kıvrım olan bir tarz.”
Bu vizyonda belki lacivert yün bir takım, düz paça, bol kesim pantolon… Ya da klasik siyah, göğüste yumuşak drape ile. Bond’u Adidas Samba ya da işçi ceketiyle hayal etmeyi unut – öyle bir şey olmayacak.
Bond’u akışkan bir Saint Laurent iki parçayla ya da köşeli formda bir Bottega ile donatmak filmi fazlasıyla zamana sabitler. Üstelik pratik de olmaz. Evet, bazen 007, Pussy Galore gibi ironik isimli sarışınlarla şatafatlı davetlere katılır, ama aynı zamanda uyum sağlamalıdır. O sadece karizma ustası değil, aynı zamanda kılık değiştirme ve aldatma ustasıdır. Klasik bir takım dışında hiçbir şey, klasik ustaların yolundan dikilmedikçe, işlemez.
“Yazık olurdu, çünkü karakterin özüne sadık kalmazdı,” diyor Gieves & Hawkes’in kıdemli kesimcisi Eithen Sweet. “Her durumda kırmızı halı görünümü yaratmaya çalışmak biraz delilik olur.” Sebag-Montefiore de aynı fikirde: “O dünyada fazla ‘moda takımı’na yaslanamazsınız. Ortama uymaz.”
Her neyse. Aslında en başta biraz yalan söyledik. Bir ceket, hem silah kılıfına hem de vape’e göre kesilebilir mi sorusu sorulduğunda Sebag-Montefiore çok daha ilginç iki soruyla cevap verdi:
“Peki… Silahları nerede taşımak istiyorsunuz? Ve takımınızın çizgisine ne kadar önem veriyorsunuz?”
BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.
