Yavaş ama emin adımlarla Bond 26 nihayet şekillenmeye başlıyor. Amazon’un yeni atadığı M’in, yani yapımcılar Amy Pascal ve David Heyman ikilisinin gözetiminde, yönetmen koltuğuna Dune’un Denis Villeneuve’ü getirildi. Villeneuve, dünyanın en uzun soluklu film serisine prestijli ama popüler bir gösteri atmosferi kazandırmayı vaat ediyor. Serinin bugüne dek tam anlamıyla auteur sayılabilecek bir yönetmenle en çok yakınlaştığı an belki de Skyfall’un yönetmeni Sam Mendes’ti. Şimdi ise Deadline’ın haberine göre, Peaky Blinders, SAS: Rogue Heroes ve A Thousand Blows gibi son derece popüler televizyon işlerinin senaristi Steven Knight, yeni Bond filminin senaryosunu yazacak.
Knight’ın görevi hiç de kolay olmayacak. Eski bir sinema kuralı der ki, iyi bir senaryodan kötü bir film çıkabilir ama kötü bir senaryodan iyi bir film yapmak imkânsızdır. Sonuçta senaryo, filmin inşa edildiği temel plandır. Bu yüzden Knight’ın görevi, belki de ekibin en zorlusu. Hem süper casusu modern çağa taşıyacak hem de Craig döneminden farklı hissettirecek bir Bond hikâyesi yaratması gerekiyor. Ve tabii ki bunun aynı zamanda iyi ve eğlenceli bir film olması şart. Patlamak üzere olan bir trendan kaçmak belki daha az baskı yaratırdı.
Yine de bu iş için yanlış kişi olduğu düşünülmüyor. Hatta biraz düşününce, bu tercih yalnızca doğru değil, neredeyse kaçınılmaz görünüyor. Villeneuve gibi kuşaklar boyu Oscar adayı olmuş devrim niteliğinde bir isim kadar şaşırtıcı olmayabilir ama Knight, son on yılın en büyük İngiliz televizyon yapımlarının bazılarına imza attı. Özellikle Peaky Blinders, 2010’ların Birleşik Krallık’tan çıkan en popüler dizilerinden biri olarak öne çıktı. Onun Amazon’un Bond projesine katılması, Cillian Murphy’nin 007 olması ya da eğer daha genç bir aktör tercih edilirse kötü adamı canlandırması ihtimalini de akla getiriyor ki, her iki senaryo da son derece cazip olurdu. Knight, Birleşik Krallık’ta adı geniş kitlelerce bilinen az sayıdaki senaristten biri. İyi ya da kötü, bir Steven Knight işini gördüğünüzde anlarsınız. İşleri genelde sert, sürükleyici bir kaçış sunar ve kimi zaman ortalama bir çizgiye yaklaşsa da her zaman parlak oyuncu kadrolarını cezbeder. (Murphy, Stephen Graham ve Tom Hardy’ye yeterliyse size de yeter.)
Dizileri ayrıca izlemeyi de genellikle çok keyifli kılar. Craig dönemini tanımlayan kasvetli gerçekçilikten farklı bir ton bekleyin. Ancak bu, Bond’un tamamen Roger Moore döneminin abartılı kamp havasına döneceği anlamına da gelmez. Muhtemelen ikisi arasında bir denge kurulacaktır. Böyle bir denge için en yakın örnek Brosnan dönemi olabilir. Yani bolca alet edevat, zekice tek cümlelik replikler ve seksi, egzotik mekânlarla dolu dünya çapında bir macera. Knight’ın geçmiş işlerinden SAS: Rogue Heroes bu anlamda iyi bir referans. Büyük aksiyon sahneleri, karmaşık karakterler, heyecan verici dönemeçler. Bond’un ihtiyacı olan her şey.
Knight sinema tarafında da kayda değer bir kariyere sahip. Stephen Frears’ın 2002 tarihli Dirty Pretty Things filmi, David Cronenberg’in 2007 yapımı Eastern Promises’ı ve bağımsız sinemanın gözdesi Pablo Larraín’in 2021 tarihli Spencer ve 2024 yapımı Maria filmlerinin senaryolarında imzası var. Yazar-yönetmen olarak ise 2013 tarihli, neredeyse tek başına Tom Hardy’nin performansına dayanan gerilim filmi Locke öne çıkıyor. Yine de Villeneuve’ün, Knight’ın işe alınması için son onayı vermesi gerekiyordu. Bu da yönetmenin Knight’a yeşil ışık yaktığını kesin olarak gösteriyor.
Knight, haberi BBC’ye doğruladı ve bir Bond filmi yapmanın her zaman “yapılacaklar listesinde” olduğunu söyledi. Muhtemelen her İngiliz senarist için de bu böyledir. “Uzun yıllardır Bond hayranı olduğum için bunun bana işleyeceğini ve ortaya aynı zamanda hem aynı hem de farklı olan, daha iyi, daha güçlü ve daha cesur bir şey çıkarabileceğimi umuyorum” dedi. (Merak edenler için hayır, yeni 007’nin kim olacağına dair ipucu vermedi.) Daha iyi, daha güçlü ve daha cesur. Dünyanın dört bir yanındaki Bond hayranları bu konuda sizinle hemfikir Steven.
BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.