Erkekler olarak ceplerimize sürekli bir şeyler tıkıştırmaya bayılırız. Her gözünden fişler (neyse ki artık vergi iadesi yok, o fişleri atabilirsiniz bayım), not kağıtları (birazdan hepsinin sonunu getireceğiz), kartvizitler (21’inci yüzyıldayız ama hâlâ kartvizit var, Mars’a giderken yanımıza götüreceğiz sanırım) çıkan bol cepli cüzdanlarımız; ucunda ev, otomobil, yazlık derken bir deste anahtar (ve bazen şişe açacağı) sarkan anahtar destelerimiz; bazen saçlarımızın üzerinde arz-ı endam eden, bazense gömleğimize taktığımız (ama kendini sonunda bir şekilde hep ceplerimizde bulan) gözlüklerimiz ve tabii son 20 yılda bir uzvumuz hâline gelen telefonlarımız ile adeta her gün ceplerimizle bir savaş veriyoruz.
Yorgun zihinlerimiz ile her gün baş ettiğimiz “Acaba o kart hangi cepteydi?”, “Anahtar gözlüğün camını çizmiş midir?”, “Cüzdanı ofise gidince çekmeceye koymuşum, acaba orada mı unuttum?” gibi soruların yanında ceplerimizle beraber zihinlerimiz de hafiflesin diye, sözü çantadan sonra en büyük icatlardan olan, “İsviçre çakısının dijital versiyonu” diyebileceğimiz 10 parmağında 10 marifet uygulamalara getireceğiz. İşbu yazı konserve açacağı, makas, tornavida gibi aletlerin geçerliliğini artık yavaş yavaş yitirdiği bir yüzyılda hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğunuz yeni alet-edevatları size sunuyor. Arkanıza yaslanın, telefonlarınızda (veya bilgisayarlarınızda) bu uygulamalara yer açın ve hafiflemenin tadını çıkarın. Çakının iletişimden proje yönetimine, verimlilikten üretkenliğe, organizasyondan hesaplamaya birçok işlevi bir araya getiren parçalarına göz atın.
Station
Tarayıcınızda onlarca sekmeyi açıp sonra hepsinin arasında kayıp mı oluyorsunuz? Ya da bir konuda araştırma yaparken oradan oraya atlıyor ve sonra ne araştırdığınızı dâhi unutuyor musunuz? “ One app to rule them all ” (hepsine hükmedecek tek bir uygulama) mottosuyla yola çıkan Station, işte tam bu noktada devreye giriyor. Sadece bilgisayarda çalışan bir uygulama olarak, şimdiden üretkenlik ve verimlilik konusunda sizi en üst seviyeye taşıyacağı konusunda iddialıyız. Dijital dünyadaki 700’e yakın dijital aracı bünyesinde toplayan Station’ın kendisi adeta başlı başına bir İsviçre çakısı.
Asana
Benzerleri arasından yalın kullanıcı deneyimi ve temiz arayüzü ile sıyrılan Asana, aralarında NASA’nın da olduğu dünyadaki birçok önemli kurum tarafından tercih edilen bir proje yönetimi aracı. Asana’nın arkasındaki beyin ise Facebook’un kurucu ortaklarından (ve ilk CTO’su), Mark’ın o dönemki kankalarından Dustin Moskovitz. Dustin’in dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden birini yönetirken edindiği tüm deneyimler (tabii ki bunların arasında gereksiz toplantılar ve mikro yönetim de var) Asana’yı ortaya çıkarmış. Özellikle şu sıralarda uzaktan çalışmanın altın çağını yaşadığı bir dönemde her türlü ekibin olmazsa olmazı olabilecek bir uygulama olan Asana, ekibinizin ihtiyaç duyduğu organizasyonu, düzeni, verimliliği ve üretkenliği tek bir uygulamada size sunuyor.
Airtable
Gün içinde kaç tane tablo yapıyorsunuz? “Hesap-kitap, veritabanları, içinden çıkamadığınız bütçeler” derken sütunlar ve kolonlar arasında kaybolmamak mümkün değil. Bunun yanı sıra “hangi versiyon en yenisiydi, en son gönderilen sayılar tutuyor mu, peki ya o mesajda yazan not neredeydi” diye düşünürken, iş, içinden çıkamayacağınız hâle gelebiliyor. Airtable, tüm bunları bertaraf etmek için hayatınıza girmeye hazır. Izgara, takvim, galeri ve kanban görünümleri ile tam da o aradığınız bilgiyi siz rahatça bulun diye karşınızda. Tüm bunları yaparken de en sevdiğiniz uygulamalarla entegre, tarayıcınızda ve telefonunuzda.
Miro
Sonu gelmeyen atölyeler, gündemi olmayan toplantılar, uzaktan çalışan ekipler, ekiplerle iç içe giren müşteriler, partnerler, danışmanlar... Tam da içinde bulunduğumuz belirsizlik ortamında tüm bunları organize edecek bir araç parlamaya başladı. Fikir geliştirmeden prototiplemeye, beyin fırtınasından ortak tasarım çalışmalarına, retrospektif toplantılarından ürün yönetimine her derde deva olacak çözümler ve hazır modeller Miro’da mevcut. İster Miro’nun kendi taslaklarını kullanın, isterseniz kendi kanvaslarınızı ve butonlarınızı hazırlayın. Şimdiden dünyada 5 milyondan fazla kullanıcıyı kendisine çeken Miro, önümüzdeki dönemin parlayan yıldızlarından olmaya aday.
Slack
Gün içinde kaç kişiyle konuşuyorsunuz? Bunların kaçı gerekli ve bir sonuca ulaşıyor? Bir e-postanın içinde oradan oraya atlayan konular yüzünden bir süre sonra ne konuştuğunuzu unutuyor musunuz? Ölmeye mahkum kaç tane WhatsApp grubunuz var? Peki ya içinde bulunduğunuz Facebook gruplarının kaçı aktif? Tüm bu sorularınızın cevabı geçtiğimiz yıllarda bir uygulamayı doğurdu. 1990’larda hayatımıza giren ve 2000’lerde altın çağını yaşayan forumları hatırlıyor musunuz? (Yoksa henüz o kadar yaşlı değil misiniz?) 2009 yılında Facebook satın almadan önce bir dönemin ilk sosyal medya fenomenlerini hayatımıza sokan Friendfeed’i hatırlayan kaç kişiyiz? İşte Slack, o altın günlerin devamı niteliğinde. İster iş yerinizde iş konuşmak (ama daha çok da boş yapmak) için kullanın, isterseniz tasarımdan modaya, spordan oyuna binlerce farklı topluluğun kapısını çalın. Hepsi için bir Slack mevcut.
Notion
Geçtiğimiz günlerde bireysel plânını herkese ücretsiz yaptığını açıklayan Notion, tüm not uygulamaları arasından sessizce sıyrıldı. iPhone’un not defterini tarihin tozlu sayfalarına atan Evernote, bir döneme damgasını vuran ve gönüllerde taht kuran Bear ve bilimum yapılacaklar listesi; Notion’un 30’dan fazla özellik barındıran not alma fonksiyonu, “wiki” özelliği ve tabii ki diğer uygulamalardaki gibi kanbandan ızgaraya, tablodan listeye farklı görüntüleme imkânlarıyla yarışamadı. Diğer tüm uygulamalardaki gibi entegrasyonu her seviyede mümkün kılan Notion, bilgisayarınızın, masaüstünüzün, telefonunuzun eli ayağı olmaya aday.