Gaspard Ulliel’den Timothée Chalamet’ye: Bleu de Chanel Nasıl Kült Bir Parfüme Dönüştü? Chanel
Bakım

Gaspard Ulliel’den Timothée Chalamet’ye: Bleu de Chanel Nasıl Kült Bir Parfüme Dönüştü?

Bleu de Chanel 15. yılını kutlarken, Fransız moda evi sonbaharda bestseller’ının yeni bir versiyonunu piyasaya sürmeye hazırlanıyor: L’Exclusif. Peki hangisini tercih etmeli? Bu iki şişeyi birbirine bağlayan ve ayıran şeyler neler? GQ, Bleu’nun tüm tonlarını inceliyor.

2010’da bir kırılma noktası

2010’da piyasaya çıktığında Bleu de Chanel, erkek parfüm raflarındaki hiçbir şeye benzemiyordu. O dönem çoğu erkek kokusu hâlâ “temiz” olarak adlandırılan, deniz esintili, ferah, aromatik ve neredeyse steril kokulara yaslanıyordu. Parfümde trendler on yıllar boyunca sürebildiğinden, Issey Miyake’nin L’Eau d’Issey (1992), Giorgio Armani’nin Acqua di Giò (1996) ya da Dolce & Gabbana’nın Light Blue (2007) gibi best-seller’lar bu eğilimin güçlü örnekleriydi.

Bleu ise başka bir yol seçti: Erkek parfümlerine özgü ferahlık burada vardı, ama hızla odunsu, duyusal bir taban tarafından yutuluyor ve derin bir karaktere bürünüyordu.

Chanel’in koku yaratımlarının başındaki isim Olivier Polge (Bleu’nun yaratıcısı Jacques Polge’ün oğlu) şöyle anlatıyor:

“Chanel için erkekliğe yaklaşım hiçbir zaman tek boyutlu olmadı. Antaeus, Égoïste ya da Allure Homme gibi erkek parfümlerimiz her zaman sürpriz yapmayı, beklenmedik yüzler göstermeyi amaçladı. Bleu, taze ve hafif kokuların hâkim olduğu bir dönemde piyasaya çıktı. Onun odunsu, duyusal notaları ve başarısı, pazarı daha iddialı kokulara doğru dönüştürdü.”

Scorsese’den Chalamet’ye: Reklam İmajı

Bu yeni dalga, reklam imajında da kendini gösterdi. Timothée Chalamet, 2023’ten beri parfümün yeni yüzü:

“Bleu de Chanel’le ilgili ilk hatıram, Martin Scorsese’nin çektiği ve merhum Gaspard Ulliel’in oynadığı o filmdi. New York metrosunda her yerde görüyordum,” diyor.

Sahneyi hatırlarsınız: Histerik bir basın toplantısında gizemli bir film yıldızı… Flaşlar patlıyor, kameralar çalışıyor, ardından o unutulmaz cümle geliyor:
“I’m not gonna be the person I’m expected to be anymore” (“Artık sizlerin beklediği kişi olmayacağım”).

Parfüm dünyası, erkeği nihayet sadece bronz tenli, kaslı bir “Akdeniz tanrısı” klişesine indirgemekten vazgeçiyordu. Erkek artık tahmin edilemez, kışkırtıcı ve kusursuzluğa mahkûm olmayan biri olabilirdi.

Flanker Kültürü: Büyüyen Bir Bleu

Büyük bir hit kaçınılmaz olarak “küçük kardeşler” doğurur. Parfüm dünyasında buna flanker deniyor. Yöntemler çeşitlidir:

  • Konsantrasyonla oynamak (EDT’den EDP’ye, Elixir’e, Essense’e…)

  • Ana DNA’yı yeni mevsimlere veya ruhlara göre yeniden yorumlamak (ör. Terre d’Hermès Eau Givrée ya da Vétiver Intense)

  • Teknik yenilikler: Dior’un Sauvage’ın alkol içermeyen versiyonu gibi.

Chanel’in yeni Bleu’su, L’Exclusif, tam da bugünün erkek müşterisinin aradığı şeyi karşılıyor: Daha rafine, daha yoğun kokular. Şimdilerde Gen Z, bir şişe için 300 € ödemekten çekinmiyor; ama karşılığında da güçlü bir yoğunluk (yaklaşık %25–30 konsantrasyon) ve karakter istiyor.

Olivier Polge bunu şöyle özetliyor:

“Bugün erkekler daha cesur seçimler yapıyor, iz bırakan ve kalıcılığı yüksek kokular arıyor. Bu eğilim, birkaç yıl öncesinin ferahlık odaklı erkek parfümlerine tamamen zıt.”

Yeni Bleu: Tanıdık Ama Esrarengiz

Orijinal Bleu klasik, güven veren, otantik bir parfümdü. L’Exclusif ise Chanel’in kadın parfümlerinden bildiğimiz kıymetlilik ve yoğunluk kodlarını ödünç alıyor; ama onlara derinlik de katıyor.

Sonuç: Hem geleneğin taşıyıcısı hem de tartışmasız modern. Hem tanıdık hem de ele avuca sığmaz.

Kısacası: Hâlâ sizin hayal ettiğiniz kişi değil.

BU İÇERİK İLK OLARAK GQ FRANCE WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.

İZLE
Denge 2025 Kapak Yıldızı Hakan Kurtaş
İLGİLİ İÇERİKLER
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası