Sadece oyunculuk değil, yazarlık, yönetmenlik gibi başka alanlarda da çok başarılısın ve özgün ürünler ortaya koyuyorsun. Oyunculukla bu yönün arasında birbirini besleyen karşılıklı ve döngüsel bir ilişki olduğunu söyleyebilir misin?
Hepsi birbirini ister istemez besliyor tabii ki. Çünkü hepsi aslında aynı bütünün parçaları: Hikaye anlatıcılığı. Hepsinin özü aynı kökten besleniyor: Hikayelerden. Oyunculukta hikayenin bir parçasına hayat veriyorsun sadece. Yönetmenlikte ise hikayenin bütün parçalarını realize etmiş oluyorsun. Yazarlık ise hikayenin hayal edilebilen bütün sınırları içinde sınırsız bir yolculuğa çıktığınız bir alan. Dolayısıyla yazarken, aslında yazdığım her bir karakteri oynamış da oluyorum; her bir karakteri oynarken, kurulan “hikaye dünyasının” tüm sahnelerini zihnimin içinde yönetmiş de oluyorum. Yazarlık, yönetmenlik ve oyunculuk; hepsi aynı öz.
Buğra Gülsoy GQ HYPE Çekiminde Toyota Land Cruiser Prado ile kamera karşısına geçti.
Özellikle son dönemlerde hayata geçirdiğin rollerle izleyicilerin gözünde pozitif, huzurlu ve dingin bir karakter algısı yarattın. Kendi özel hayatında da böyle misindir?
Sakinlik ve dinginlik beni ben yapan yapı taşlarından. Hep vardılar, ama özellikle hayatımın bu sürecinde çok daha ön planda.
Şu anda "Cırcır Böcekleri, İtler ve Biz" isimli tiyatro oyunuyla sahnedesin. Ekranda ve sahnede aynı anda oynuyor olmak nasıl hissettiriyor?
Ben oyunculuğu, tiyatro oyunculuğu ve kamera önü oyunculuğu diye ayırmıyorum. İkisi de karakter inşa etme üzerine kurulu. Aralarındaki tek fark, tiyatro sahnesinde karakterinizi başından sonuna kadar tek bir zaman çizgisi içinde canlandırmaya çalışmanız. Bu hem çok keyifli hem de her sahneleniş bir öncekinden farklı oluyor. Aynı anda hem kamera önündeki karakterim hem de sahne üstündeki karakterimi canlandırıyor olmak benim için çok keyifli ve birbirini besleyen süreçler.
Üç kitap yazdın. Bu kitapları yazma sürecin nasıl gelişti? Sana ne ilham verir?
Zihnimde taşan resimler, diyaloglar, görüntüler öyle bir âna ulaşıyor ki, kelimelere dökülmek istiyorlar. “Yazmalıyım” diye yazı başına geçmedim hiçbir zaman. Zihnim biliyor ne zaman yazmam gerektiğini. Ben sadece onu dinliyorum. Dolayısıyla her kitabım benim için son kitabım aslında. Kafamın içindekiler yeniden o zihin taşması haline dönüşmezse, asla yazmayı düşünmüyorum. Bu benim için bir yük. Kusmam gereken bir yük. Kendim için yazıyorum. Zihnimdekileri boşaltmak için…
Son dönemde doğaçlama sahnelerinle de büyük bir etki yaratıyorsun ve sosyal medyada viral oluyorsun. Genelde doğaçlama yapma taraftarı mısındır? Sezgilerinle hareket etmeyi sever misin?
Bir oyuncu, karşısındaki oyuncuyu “dinlemeye” başladığında ve kendi ağzından çıkanları “duymaya” başladığında, otomatik olarak o anın içinde oluyor demektir. O anda, içinden gelen her şey mübahtır. Her şey, o karakterin içinden geliyordur, içinden dökülüyordur çünkü.
Kariyer yolculuğunda birçok farklı deneyim kazandın. Peki gelecek için hala hayalini kurduğun ve gerçekleşmeyi bekleyen bir idealin var mı?
Yok. Geleceği hayal etmenin değil, daha çok akışta beni keyiflendirecek ve heyecanlandıracak olanların peşindeyim.
Kendi oğlun başta olmak üzere, hem senin gibi oyuncu olmak isteyen gençlere, hem de çocuklara ne öğüt verirdin?
Onlara şu soruyu sorardım: Oyunculuk yapıp, her karakteri deneyimleyerek keyif almanın mı peşindesin, yoksa şöhretin mi? Cevabınız şöhretse eğer, üzgünüm gençler, şöhreti her yaşınızda bulamazsınız, ama oyunculuğu ölene dek tecrübe edebilirsiniz.
Sahneye çıkmadan önce yaptığın bir totemin ya da setteyken ‘olmazsa olmazım’ dediğin bir rutinin var mı?
Sahneye çıkmadan hemen önce, istemsiz kafamı yukarı kaldırıyorum. Göklere bakar gibi, yukarısına bakar gibi, bir temenni gibi, bir dua ritüeli gibi…
Kendini en özgür hissettiğin yeri ve zamanı sorsak?
Yer de yok, zaman da. İnsan yalnızca kendisiyle barışık olduğunda, kendi içini bildiğinde özgürleşir. Özgür olduğun yer de sensin, zaman da.
Toyota ile “Köklere Dönüş” teması altında birleştiniz. Markanın bu vizyonuyla kendini hangi noktada özdeşleştirdin? Senin kendi köklerinde, geçmiş mirasında bulduğun bir ilham kaynağı var mı?
Tesadüf diye bir şeyin olmadığını düşünüyorum. Hayatımın en köklenmeye çaba sarf ettiğim bu döneminde, böylesi bir konsept altında yer alıyor olmak tesadüf olmadı benim için. Köklere dönüş, sadece atalarını anlamak değil, özünü kavramayı idrak etmek aynı zamanda.
Kendini Toyota Land Cruiser Prado’nun içinde nasıl hissediyorsun? Sence seni tanımlayan araç nasıl olmalı?
Sağlam, dirayetli, korkusuz, güvenli...