Bugün moda haftaları ve defilelerin online’a taşındığını söylemek Koronavirüs yüzünden moda endüstrisinde ve defile takviminde değişen durumu anlatmaya yetmez.
Durum ne bundan ibaret, ne de açıklaması bu kadar kolay.
Sadece belli bir haftaya sıkıştırılmayan bir takvim, online-offline etkileşimlerin birleştiği bir iletişim biçimi ve bir fikri başka platformlar aracılığı ile anlatabilme arayışı mutlaka konuşulması gereken noktalar.
Koronavirüs’e rağmen Milano ve Londra’ya fiziksel olarak gidemesem de evime gelen ‘kutu içindeki defileler’ bana son 6 yıldır hiç kaçırmadan gittiğim erkek moda haftalarına dair yeni bir deneyim getiriyor.
Bir defile en fazla 10 dakika sürüyor.
Tasarımcıyla her seferinde defileye dair konuşma fırsatınız olmuyor.
Tasarım ekibinin yaratıcı süreci genelde kapalı kapılar ardında kalıyor.
Ama içinde olduğumuz süreç moda endüstrisi profesyonellerine ve genel kitleye başka bir kapı açtı.
Defileye ve markaya başka türlü dokunma yöntemleri buldu. Profesyonellerin tasarım ve koleksiyonlara başka yerlerden bakmalarına olanak sağladı.
Londra’dan evimin kapısına saatler içinde DHL Express kargo ile teslim edilen kutuyu açtığımda, kutu içindeki kutuları Jonathan Anderson’un yeni koleksiyonundan koca bir kumaşın üzerinde yazdığı bir metin kaplıyor:
‘Selam.
Normalin dışındaki bu iletişim biçimleri etrafımızı sararken defilenin kendisinin size gelmesi gerektiğini düşündüm.
Bu taşınabilir format, durumu eğlenceli, etkileşimi yüksek ve bağlanması keyifli yapıyor.
Anın kendisi ve burada olmak. Nerede olursan ol, senin varlığın bu sürecin bir parçası. Ve işte bu benim ilgimi çeken şey.’
Kutunun içinden kurutulmuş çiçekler, üretilecek kıyafetlerden parça örnekleri çıkıyor. El yazıları ve Anderson’a ilham veren notalar.
Bu sabah kapıma teslim edilen ikinci kutu Prada’dan. Bir sanal gerçeklik kutusu. Cep telefonumda kamerayı açıp QR kodu okuttuğum anda Prada’nın Youtube sayfasına ve orada defileye ve sanal gerçeklik formatında izlenebilmek üzere hazırlanmış bir sürü içeriğin olduğu bölüme yönlendiriliyorum.
15 saniyede oradayım.
Milano’daki defile mekanına gitmek için uçağa binmedim, oraya gitmeden gittim. Bir şekilde.
Peki ne değişiyor, ne aynı kalıyor?
Neler Koronavirüs salgını bitince tamamen değişecek, neler eski haline dönecek?
Bir Prada defilesini Milano’da izlemek başka. Orada olmak, orayı solumak, mekanı hissetmek.
Müziği ve dekoru orada deneyimlemek uzaktan erişimle kıyaslanamaz. Ama biri diğerinden daha güçlü veya daha güçsüz olduğu için değil, ikisi farklı deneyimler.
Bu etkileşim biçimi marka ve modaya başka bir iletişimi getiriyor. Normalde orada olsan göremeyeceğin noktalarla bir araya geliyorsun.
Prada’nın işbirlikleri üzerine kurulu son koleksiyonu Multiple Views bu şartlar olmasaydı meydana gelemeyecekti. Veya Prada VR girişimi mesafeleri katedemeyecek, kıyafetlerle olan ilişkimizi bize yeniden düşündürtemeyecekti. - O kadar da ileri gitmeyeyim Miuccia Prada ve Raf Simons illa bir yol bulurdu...
Her şey bir başka şeye yol açıyor.
Her deneyim başka bir şey gösteriyor ve öğretiyor.
Kıyasa gerek yok.
Ve bu ‘kutu içindeki defileler önemli’ zira seni gitmeden götürüyor.
Aynı defile öncesinde defilenin gerçekleştiği şehirde oteline veya evine teslim edilen davetiyeler gibi. Onlar sadece bir davetiye değil, tasarımların arkasındaki konsepti soluyacağın ilk durak, sana fikri anlatacak ilk temas.
Şimdi ise bu temas çok katmanlı.
Neyse uzatmıyorum, hemen Jonathan Anderson’un ancak bir günümü verirsem tamamını inceleyebileceğim kutusunu incelemeye ve Prada’nın binbir çeşit içeriğini izlemeye gidiyorum.
Gitmeden gidiyorum.