Şarkıyı nasıl yazdın, kayıt süreci nasıldı?
Çok alışık olmadığım bir beste süreciydi. Çünkü şarkıyı 5-6 sene önce gitarda çalmaya başlamıştım. Şarkının nakaratı şu anda olduğu haliyle mevcuttu ama a'sı, köprüsü başkaydı.
Bazen şarkıları bir kenara bırakıp yıllandırmak iyi geliyor. Bu da, zaman içerisinde bir türlü kaydedilemedi. Bir yere kadar geldi, istediğim gibi olmadı bıraktım derken gruptan sonra bu solo kariyer başlayınca ben hem yeni şarkılar yapmaya başladım bir yandan da eskiden yaptığım, külliyatta ne vardı, kıyıda köşede kullanmak istediğim diye baktığımda ‘’Ateş’’in nakaratını hatırladım.
Daha sonra da şarkıya yeni bir verse, yeni bağlantı bölgeleri hemen yazmaya koyulup, besteyi şu anki haline getirdim. Yani bu şarkının yazım aşaması gerçekten 4-5 senedir devam ediyor aslında.
Tamamlanmayı bekleyen şarkı sayısı tamamlanan şarkı sayısının 5 katı falan oluyor genelde.
Evet, bazen o anda yıldızların pozisyonu, senin ruh halin o şarkıyı bitirmeye yetmiyor. Ve bekletiyorsun. Sonra doğru zaman geldiğinde ortaya çıkıyor, tamamlanıveriyor.
Mesela ben, ‘Ben Öldüm’ü yaparken, şarkı 3.5 dakikaysa ben 3.5 dakikada besteyi bitirmiştim. Bir anda gelmişti şarkı. Bazen de böyle oluyor. Tek bir metodu yok gibi geliyor bana besteciliğin. Bir sürü farklı yol deniyorum.
Peki, mesela riff’i yazdın. Bu aklında kalan bir riff’ti, yani bir gitar riff’inden yola çıktı bu şarkı değil mi ?
Aslında ben şarkıyı akustik gitar, vokal bestelediğimde böyle biraz Bossa Nova havalarında, evde çalınmaya müsait, tatlış bir formattaydı. Sonra bana sahnede de eşlik eden Cem Şahin var. Sen de tanıyorsun, gitaristim. Cem’in Kilyos’ta bir ev stüdyosu var. Bu pandemi dönemi hayatımıza ilk girdiğinde oraya kapanalım dedik. Ve Kilyos’ta 4-5 ay kayıt yaptık.
Orada kayıtlar esnasında, bu şarkıyı masaya yatırıp çalışmaya başladığımızda şarkının altında olan gitar riffi Cem’in bulduğu bir gitar riff’iydi. O da aslında çok belirleyici oldu çünkü şarkının bütün gazı o gitar riffinden geliyor.
Sen ilk bu Bossa Nova'yı yazdığında sözler beraber yazdın değil mi ?
Evet; sözleri, müziği hepsi vardı. Aranje yapmaya oturduğun zaman bazı müzikal materyallere ihtiyacın oluyor. Ritim bölümü, bir bas yürüyüşü, bir motif melodisi; bu bazen gitar bazen başka bir enstrüman, orası biliyorsun biraz yapboz gibi.
Mesela benim ilk albümüme bile koymadığım, hala içime sinmeyen şarkılarım var, 20 tane belki. Senin de var mı?
Hayatımın bazı dönemlerinde iki senede bir yeni defter almayı çok seviyorum. O defteri bir iki sene boyunca ufak notlarla dolduruyorum.
Liseden beri müzik yaptığımı düşünüyorum ve hayatımda altı yedi defterlik üzerine çalışmaya başladığım şarkı var.
Ama bazen şöyle hissediyorum; mesela eskiye gittikçe sözlerdeki üslup ve derinlik beni tatmin etmemeye başlıyor. Daha çok okuyorsun, daha çok gelişiyorsun. Anlatmak istediğin dertler, tasalar değişiyor. Şimdi geri dönüp baktığımda daha çok, müzikal şeyleri almak isteyebilirim.
Sözleri genelde yeniden yazmak istiyorum. ‘Ateş’te de öyle oldu. Şarkının sadece nakaratını korudum ama bütün verse’leri tekrar şuanki güncel, entelektüel bakış açısıyla tekrar ele almak istedim.
Bazı arkadaşlarım var direkt ''word'’ü açıp söz yazabiliyorlar. Ben hiç öyle değilim. Çok soğuk bir şey değil mi ?
Evet, kağıt kalemi tercih ederim. Ama sokakta yürürken telefona, sesli notlara mırıldandığım oluyor. Onları hemen kaydediyorum. Bu da aslında çok güzel bir şey çünkü eskiden böyle bir imkan yoktu. Müzisyenler ses kayıt cihazları alırlardı kendilerine, onlarla gezerlerdi.
Peki ‘Ateş’i kaydettin ve tamam, bu oldu dedin. Bu şarkıda şunu iyi ilettiğimi düşünüyorum diye bir his olur ya, öyle dediğin ne oldu ?
Şarkının yeni bölümlerini, son yazdığım bölümlerini eklediğim zaman o ortaya çıkan resim beni heyecanlandırdı. Şimdi eksik parçaları tamamlandı ve şuanda servise hazır. Sonuçta bence kendi sevdiğin müziği yapmak harika bir his. Yani kendi yiyeceğim yemeği satmak istiyorum. Ben bu şarkıyı birisi yapmış olsa severim, dinlerim dediğin noktada tamamdır diye düşünüyorum.