İstanbul Sahnesinde Bir Kez Daha One Republic Ryan Tedder, One Republic 2024 Superbloom Festival, Getty Images
DAHASI+

İstanbul Sahnesinde Bir Kez Daha One Republic

One Republic İstanbul'a yabancı bir grup değil. Konser öncesi sohbet ettiğimiz Ryan "Son gelişimizde İstanbul’da bir stüdyo kiraladık ve albüm için birkaç parça kaydettik. Şehirde geçirdiğim zamanlar camileri, eski kahvehaneleri ziyaret etmek… Hepsi aklımda yer etti." diye hatırlıyor.

Ryan, lise yıllarında kurduğunuz grubun “İşte bu! — Ben bu işi meslek olarak yapabilirim” dedirttiği dönüm noktası neydi?

2001 yılında MTV/TRL’de bir plak anlaşması kazandığım an. O zamanlar TRL adeta kültürel dünyanın merkeziydi; tanıdığım herkes her gün izliyordu. Time Square’deki o stüdyoda olmak benim için ilk kez bir ‘onay’ hissi yaratmıştı sanırım. Tabii o zaman, kazandıktan sonra iki kez anlaşma yapılıp bırakılacağımı ve asıl zorluğun ondan sonra başlayacağını hiç bilmiyordum. Ama yarışmayı kazandıktan sonraki beş dakikalık o kısa an boyunca içimden “Evet, ben bu işi yapabilirim” diye geçirdim.

Beyoncé, Taylor Swift ve Adele gibi isimlerle çalışırken bir yandan da OneRepublic şarkılarında imzanız var. Kendi grubunuza üretmekle diğer dünya starlarına üretmek arasında nasıl geçiş yapıyorsunuz? Bu rolleri farklı mı ele alıyorsunuz?

Kariyerimin ilk 10 yılında bu iki rol arasında çok bilinçli bir şekilde geçiş yapıyordum. Ya OneRepublic için yazıyordum ya da başka bir sanatçı için — ikisini aynı anda düşünmüyordum. Son sekiz yılda ise bu çizgiler fazlasıyla bulanıklaştı. Bazen bir sanatçının projesi için oturup bir şarkı yazmaya başlıyorum ama süreç içinde kendimi o şarkıyı söylerken hayal edebiliyorum. Önceden OneRepublic albümü yapmak dokuz aylık, aşırı yoğun bir süreçti. Dördüncü albümümüz “Oh My My” bittiğinde artık o tempodan tamamen yorulmuştum. Diğer sanatçılarla çalışmaya ara veriyor olmak da beni tüketiyordu. Sonrasında fark ettim ki, OneRepublic’in bu kadar tutarlı kalmasının nedenlerinden biri, diğer sanatçılarla da hep aktif olmamdı. 2016’dan sonra şunu öğrendim: Müzikal ve kültürel anlamda nabzı tutmaya devam etmeliyim. Artık herhangi bir gün OneRepublic için ya da Lisa, Miley Cyrus, Doja Cat gibi bir isimle yazıyor olabilirim — şarkı nereye giderse, oraya bırakıyorum.

Sizin yolunuzu izlemek isteyen genç sanatçılar için ne önerirsiniz?

En büyük kurallarımdan biri şudur: Hiçbir zaman bulunduğunuz odadaki ya da sektördeki en yetenekli kişi olduğunuzu varsaymayın. Aksine, herkesin sizden daha yetenekli olduğunu düşünün. Bu durumda elinizde iki koz kalır:

1.Sizi gerçekten ayrı kılan bir veya iki “sihirli numaranız” nedir? Bu müzikal bir detay, sesiniz, görünüşünüz ya da kişiliğiniz olabilir ama mutlaka size özel bir şey olmalı.

2.İşe ayırdığınız saatler. 20 yıllık kariyerimde gözlemlediğim en net ayrım şu: Çalışkanlık. Herkesten daha fazla çalışmak zorundasınız — hatta delilik seviyesinde.

Sizden ilham alan insanlar çok, peki sizin ilhamlarımız kimler?

Sıralama olmadan söylüyorum;

•Sting – vokal, müzik ve söz yazımı olarak

•Quincy Jones – prodüksiyon olarak

•U2 – Dünya hit’leri ve köklü iz bırakmak konularında

•Peter Gabriel – söz yazımı, özgünlük olarak

•Stevie Wonder – her şeyiyle

•Beach Boys – her şeyiyle

•Beatles – her şeyiyle

Yeni albümünüz Artificial Paradise’da kişisel deneyimlerinize rastlıyor muyuz? Bu albümün ön plana çıkan teması “yapaylık” mıdır?

Albümün yaklaşık dörtte üçü kişisel deneyimlerden geliyor diyebilirim. Kariyeriniz ilerledikçe bazen anlatacak şeyleriniz tükeniyor ya da sürekli kendi hayatınızdan bahsetmekten sıkılıyorsunuz. O zaman da başkalarının hikâyelerine kanal olmak hoşuma gidiyor. Hâlâ tüylerimi diken diken eden şarkıların peşindeyim. Bir şarkı bana bu hissi vermiyorsa, albüm listesine giremiyor. Bu albümde, özellikle dijital flört çağında gerçek “aşk”ın ne anlama geldiğini daha çok irdeledim.

Bugün kariyerinize baktığınızda, özellikle Artificial Paradise’ın yayınlanması ve İstanbul konseriniz öncesinde neler hissediyorsunuz?

İstanbul’da sahne alacağımız için çok heyecanlıyız. Uzun zaman oldu, burası en sevdiğim şehirlerden biri. Ortadoğu’da konser verdikten sonra boş vaktimiz olursa hep İstanbul’a geçiyoruz. Tarihiyle beni büyülüyor; gerçekten hem coğrafi hem de tarihsel olarak dünyanın merkezi gibi. İnsanlar harika, yemekler inanılmaz, şehir muazzam — benim için her zaman dünyanın en iyi 10 şehrinden biri olmuştur. Yeni konserimizde “Apologize”dan “Good Life”a, “Counting Stars”, “If I Lose Myself”e ve daha yeni şarkılara kadar her şeyi çalıyoruz. Ayrıca konserde, başka sanatçılar için yazdığım bazı hit şarkıları içeren bir medley de yapıyorum. Gerçekten başka hiçbir konsere benzemeyen bir deneyim.

Türk hayranlarınız oldukça tutkulu. Yıllar içinde bu bağ nasıl evrildi? İstanbul’daki konserlerin enerjisini sizin için özel kılan şey ne?

Türk dinleyiciler her zaman İNANILMAZ oldu. Sahneye çıktığımda gördüğüm en tutkulu kitlelerden biri. Ayrıca İstanbul, diğer büyük şehirlere kıyasla çok sık konser almıyor olabilir, bu da işi daha özel kılıyor. Son gelişimizde İstanbul’da bir stüdyo kiraladık ve albüm için birkaç parça kaydettik. Şehirde geçirdiğim zamanlar camileri, eski kahvehaneleri ziyaret etmek… Hepsi aklımda yer etti. Muhtemelen oradayken yine birkaç kilo alırım!

Türk enstrümanlarına daha yakından bakmayı ve projelerinizde kullanmayı düşündünüz mü?

Birkaç sene önce İstanbul’a geldiğimizde bir enstrüman dükkânına gitmiştik — hatta hâlâ o videomuz internette vardır. Türk enstrümanlarını müziğimize katmayı memnuniyetle isterim! Yakın zamanda bir Punjabi’li (Pencap) sanatçıyla iş birliği yaptık, Punjabi enstrümanları kullandık ve hatta Punjabice söyledim. Johannesburg’da yerel Güney Afrika enstrümanlarıyla, São Paulo’da Brezilya enstrümanlarıyla çalıştık. İstanbul’da da kayıt yapmayı ve yazmayı planlıyorum zaten.

İZLE
Burak Yörük Hareket Halinde
İLGİLİ İÇERİKLER
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası