İyi Gelen Bir (Hayali) Diyalog
DAHASI+

İyi Gelen Bir (Hayali) Diyalog

Sevdiğim bir adamla, Eckhart Tolle ile karantina günlerinden birinin sakin sabahında buluşuyoruz. 'Sade' kitabının yazarlarından Begüm Başoğlu da artık GQ Türkiye'de. Begüm bizi Tolle ile izolasyon günlerinde yaptığı hayali diyaloğa götürüyor.

Gökyüzü masmavi. Güneş parlıyor. Kuşların sesini bozan hiçbir gürültü yok. Taze çektiğim kahvenin kokusu sarıyor etrafımızı.

“Sanki şu an hiçbir şey kötü değilmiş gibi” diyorum.

Shakespeare'in bir oyununda vardı, diyor Eckhart, İyi ya da kötü diye bir şey yoktur; sadece düşünce onu isimlendirir. Mutlak bilincin uyanışı, içinde bulunduğun durumla, zihninin o durum hakkında ne söylediği arasındaki farkta saklıdır.

İçinden geçtiğimiz ve hayatımızın başka hiçbir dönemine benzetemediğimiz şu günlerden konuşmak için buluştuk. Bazı anlarda kayıplar ve korkular yüzünden girdiğim karanlık tünellerde ona ihtiyacım olduğundan. Kimi zaman tüm haberlere gözlerimi ve kulaklarımı kapayarak kendime bir çıkış yolu buldum, belki. Ama kimi zaman da, tüm dünyaya göre çok daha az bir nüfusun böylesi bir süreçte yaşadığı özel durum sebebiyle çıkamadım o karanlıklardan.

Ben bu karmaşanın ortasında karnımda bir varlık büyütüyorum.

“O, dünyaya gözlerini açtığında, neyle karşılaşacak, onu bile bilmiyorum” diyorum. Yine böyle dört duvar arasında sadece biz mi olacağız?

Yaşama götüren dar giriş kapısını bul, diyor, ona Şimdi denir. Yaşamını bu ana daralt. Şu anda, herhangi bir sorunun olup olmadığına bak. Yarın ya da 10 dakika sonra değil, şimdi.

Şimdi bir sorunun var mı?

“Hayır”, diyorum usulca.

Tüm endişelerim gelecekte. Bilmemin mümkün olmadığı gelecekte. Korkular, yalnızca şimdiden uzaklaştığımda kendini gösteriyor. Çok sevdiğim bir tanım geliyor aklıma; "Gün geçmez bölmelerde yaşamak." Sir William Osler'ın 1913 yılında Yale Üniversitesi öğrencilerine yaptığı bir konuşmasında bahsettiği bu tanım, hepimizi kurtarabilir diye düşünüyorum.

Osler, zamanında yapmış olduğu büyük bir gemi seyahatinde, geminin muhtelif kısımlarının arasının tek bir düğmeyle sımsıkı kapandığından ve su geçmez bölmelere ayrıldığından bahseder.

Yaşama benzetir ardından gemiyi. Ve eğer bu uzun yolculukta mutlu ve huzurlu olmak istiyorsak, bizlerin de gün geçmez bölmelerde yaşamamızı öğütler. Düğmeye basıp önce geçmişin demir kapılarını kapamamızı, ardından da doğmamış yarınların önüne perde çekmemizi önerir.

Bir yandan gün geçmez bölmelerde yaşayarak akıl ve ruh sağlığımızı koruyabileceğimizi düşünürken, diğer yandan bu sıkıntılı dönemin daha derinlere kök salmamız için bir fırsat olabileceğine inanıyorum. Yavaşlayarak, sadeleşerek ve toprağı havalandırarak. Dört duvar arasında sıkıştığımız için şikayet etmek yerine pencereyi açıp, yüzümüzü güneşe çevirerek. Derin nefes alarak. Hislerimizden kaçarak değil, anlamaya çalışarak kendimizi. Şöyle bir durup düşünmeye, kim olmak istediğimizi çözümlemeye hiç olmadığı kadar vaktimiz olduğunu fırsat bilerek. Bunun bir uyanış olduğunun farkına vararak. Bütün bunları yalnızca bireysel hayatlarımızda değil, kolektif biçimde yaşıyor olmanın dünyadaki sihirli değişimi başlatabileceğine inanarak.

Bir dönüşüm döneminde uyanış gerçekleşmezse, bunun yalnızca acı ve korkuya sebep olacağını hatırlatıyor Eckhart: Bazı değişimler yüzeyde olumsuz gibi görünebilir ama çok geçmeden, hayatında oluşan o boşlukta yeni bir şeyin yükseleceğini görürsün.

Ego kaybettiğine üzülürken, ruh bulduğuna sevinir.

Yükselecek o yeni "şey" için şimdiden heyecanlanıyorum. Üzerimdeki gelecek yükünden arınmış, yalnızca bu anı yaşamaya gönüllüyüm.

Yaşamla bir ol, diyor, Ekchart. İnsanın yaşamla bir olması, şimdiyle bir olmasıdır. O zaman aslında hayatı yaşamadığını, hayatın senin sayende yaşandığını görürsün.

Aklımı çokça meşgul eden endişelerin yerini güzel heyecanlar, kaygının yerini umut alıyor. Safça ve basitçe. 

Güneş uzanıyor boylu boyunca, yazımı yazdığım masaya. İçimde bir erkek büyürken (GQ'ya yaraşır biçimde) biliyorum ki bu dönüşüm kurtaracak hepimizi.

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası