Fantastik sinema dünyasına kaçamak bir dalış yapmayı kim sevmez ki? Netflix'te hala yeterince temsil edilmeyen bir tür olsa da, Prime Video ve Disney+'ın tatlı topraklarında gömülü bir sürü cevher bulunuyor. Şişelere hapsolmuş cinlerden (Three Thousand Years of Longing) kitaplardan uyarlama olan distopyalara (The Hunger Games) ve kelimelerle anlatılması imkansız filmlere (Everything, Everywhere All At Once) kadar, GQ'nun şu anda sunulan en iyi fantastik filmler listesinde herkes için bir şeyler var.
Kum! Dev solucanlar! Kıyamet! Din! Kana susamışlık! Şu garip kulak-burun şeyleri! Günlük işe gidiş gelişlerinizin sıkıcılığından ve “telefona bakmak” ya da “buzdolabını temizlemek” gibi diğer sıkıcı işlerden 3 saatlik bir kaçış arıyorsanız, Denis Villeneuve'ün kesinlikle vazgeçilmez sinema şaheseri Dune'dan başkasına bakmayın. Ve evet, Bölüm İki'den başkasına da bakmayın. Ayrıca daha yeni gösterime girmiş olmasına rağmen bu filmi Apple TV üzerinden yakında izleyebilmeniz mümkün olacak!
Tam da Barbie'nin 2023'ün görsel açıdan en çarpıcı sinema filmi olacağını düşünürken, Yorgos Lanthimos'un başrolünde Emma Stone'un dünyayı ilk kez deneyimleyen bir bebek-kadın melezini canlandırdığı tuhaf, fantastik, Frankensteinvari neşe, acı ve keşif hikâyesi Poor Things çıkageldi (evet, kulağa tuhaf geliyor ama idare edin). Filmde pug kafalı tavuklar, keçi vücutlu Whippet’ler görmek mümkün. Ayrıca küçük ekranda bile nefesinizi kesecek girdaplı, renklere doymuş bir görsel evrene sahip. Poor Things’i yakında Disney+ üzerinden izleyebilirsiniz.
Hayao Miyazaki'nin Spirited Away’i, 'kılıçlar ve ejderhalar' türünde bir fantastik film değil ama sizi ruhani yaratıklar, dev mega bebekler ve yarasa gibi uçan Yubaba adında yaşlı bir nineyle dolu yepyeni, fantastik bir evrene taşıyor, bundan daha fantastik ne olabilir? Bu 2001 Studio Ghibli klasiğini görmeden hayatınızda yeterince ileri gidebildiğinizden şüpheliyim. Aynı zamanda bu film, tekrar tekrar izlendiğinde daha da çok gelişen ve rahat izlenebilen türden. Spirited Away'i Netflix'ten izleyebilirsiniz.
Hepimiz Arnie'nin bir şampiyon olarak işe başladığını biliyoruz, peki ya herkesin fark etmesinden on yıl önce filmlere nasıl geçiş yaptığını biliyor muyuz? İlk olarak 1970 yapımı Hercules New York'ta adlı fantezi filmindeydi ve bu berbat bir işti: Tanrıya şükürler olsun ki Stay Hungry'den Bob Rafelson ve Jim Cameron bu Avusturyalı'da mekanik replik okumalarının ötesinde bir şeyler gördüler, yoksa “I’ll Be Back”e asla tanık olamayabilirdik. Neyse ki Schwarzenegger'in at sırtında fanteziye atıldığı bir sonraki film olan 1982 yapımı Conan the Barbarian, 12 yıllık cesaret, kararlılık ve oyunculuk derslerinin bir kişinin kameradaki varlığı için neler yapabileceğini gösterdi ve onu gerçek bir film kahramanına dönüştürdü. 80'lerin gişe rekortmenlerinden biri olan bu film, aile dostu kabadayılar, yüksek heyecanlı aksiyon filmleri ve rengarenk dostluk komedilerinden oluşan ana akım film altın çağıyla eşanlamlı. Conan The Barbarian'ı Apple TV üzerinden izleyebilirsiniz.
Hiç kuşkunuz olmasın: Harry Styles, Taylor Swift ve Shawn Mendes gibi isimlerin Hollywood'a adım attığı şu günlerde özellikle popüler olabilir, ancak pop müzisyenlerinin beyazperdeye geçişi yeni ortaya çıkmış bir olgu değil. Gökten zembille inen ve İngiliz kültürünü kasıp kavuran androjen ikon David Bowie'yi ele alalım: 1986'da, Cher'in de beyaz perdede olduğu dönemde, kuklacı Jim Henson'ın Monty Python'dan Terry Jones ile fantastik ortak çalışması olan Labyrinth'te rol aldı. Gişede biraz başarısız olsa da bu kendine özgü film, Bowie'nin Goblin Kral rolüyle başrolde olmasından dolayı, geçmişe bakıldığında çok seviliyor.
Çoklu evrenler şu anda oldukça popüler, ve Everything, Everywhere All at Once, paralel evrenlere prestij damgası vuran ilk büyük Hollywood eseri olarak dikkat çekiyor. Temelde, hikaye Michelle Yeoh'un etrafında dönüyor ve onun bilinç gezintisi yaparak çeşitli Michelle Yeoh karakterlerini canlandırmasıyla ilgili; bu yolculukta, kızının — ya da kızının paralel evren kötü ikizi olan — Stephanie Hsu tarafından canlandırılan karakterin elinden uzay-zaman sürekliliğinin çökmesini önlemeye çalışıyor. Daniels'ın alternatif evren destanı, özellikle Akademi Ödülleri'nde En İyi Film dahil olmak üzere büyük övgüler kazandı; daha da önemlisi, başarısı Ke Huy Quan ile Harrison Ford’u, Indiana Jones and The Temple of Doom filminden otuz yıl sonra yeniden bir araya getirdi. Ah, o samimi sahneler… Yazarken bile duygulanıyoruz. Everything, Everywhere All at Once'ı Netflix’te izleyebilirsiniz.
Danny McBride ve Len Wiseman’dan, büyük bir kitleyi memnun eden bir aksiyon-korku filmi olan Underworld, vampirler ve kurtadamlar (Lycanlar olarak bilinir) arasında yüzyıllardır süren gizli bir savaşın ortasında kalan muazzam oyunculuğuyla Kate Beckinsdale'i merkeze alıyor. Estetik açıdan, dönemin popüler aksiyon filmlerinden pek çok ilham alıyor: tüm ekip Matrix'teki Neo ve Trinity gibi uzun deri ceketler ve tulumlar giyiyor, çift tabanca kullanıyor ve gümüş kurşunlarla birbirlerini paramparça ediyorlar. Eğlenceli bir gerilim filmi ve o Hollywood döneminin gerçek bir yansıması. Underworld'ü Apple TV+ üzerinden izleyebilirsiniz.
Bir dönemin iki büyük Hollywood filmi olan Frank Darabont uyarlamalarından biri, edebi korku dehası Stephen King'e ait. (Tabii ki Esaretin Bedeli her zaman önce geliyor.) Tom Hanks, adil (her zaman öyle değil mi zaten?) ama sert bir hapishane gardiyanını canlandırıyor ve hayatı, devasa bir gizem olan John Coffey (muhteşem derecede samimi Michael Clarke Duncan) adlı yeni bir mahkumla tanışınca değişiyor. Coffey'nin korkutucu büyüklüğünün altında nazik iç dünyası gizlenmiş durumda. Ayrıca bu adamın idrar yolu enfeksiyonlarını iyileştirme ve fareleri ölümün eşiğinden döndürme gibi sihirli güçleri olduğu ortaya çıkıyor ve bu belki de İsa'nın yeniden doğuşu olabilir. Film4'te gece geç saatlerde sürekli olarak yayınlanan filmlerden biri olan bu yapımı şimdi Apple TV üzerinden istediğiniz kadar izleyebilirsiniz.
Rudyard Kipling'in Orman Kitabı'nın 2018'de gösterime giren iki uyarlamasından biri olan - Disney'in ikonik animasyon filminin “canlı aksiyon” yeniden çevrimiyle birlikte - Andy Serkis'in Mowgli'si orijinal metinden daha fazla ilham alıyor. Öte yandan, House of Mouse'taki eşdeğerinden daha fazla yıldız barındırıyor: Bill Murray, Ben Kingsley ve Idris Elba. Ayrıca olu bir kadroya sahip olan bu film, Christian Bale, Andy Serkis, Benedict Cumberbatch ve Cate Blanchett'in çeşitli ses ve mo-cap yeteneklerini de kullandı. Tabii, ikisi de orijinal çizgi filmin eline su dökemez. Ancak bir edebiyat klasiğinin son derece izlenebilir yorumları olduğu söylenebilir. Mowgli: Orman Efsanesi'ni Netflix'te izleyebilirsiniz.
WWF'deki görev süresi boyunca The Rock'ı izleyen herkes onun olağanüstü yıldız adam cazibesini fark etmiştir: çok az kişi gerçekten The People’s Champion unvanını taşıyabilir ve pek çok erkek onunki gibi kol kaslarına sahip değildir. Tabii ki, bugün, Rock The Wrestler’ı böyle bir filmde hayal etmek zor. Hollywood'un ağır sikleti Dwayne Johnson’ın genelde, Hızlı ve Öfkeli gibi büyük serilere liderlik etmesine alışığız. Hatta Jumanji'nin ona yumuşak kaldığı bile söylenebilir. Welcome to the Jungle, 1995 yapımı macera komedisinin hemen ardından geliyor ve Johnson, Jack Black ve Kevin Hart gibi isimleri orijinal masa oyununun video oyunu versiyonuna taşıyor. Jumanji: Welcome to the Jungle'ı Netflix'te izleyebilirsiniz.
Bir Mad Max: Fury Road olmasa da George Miller'ın yüzyılın önde gelen yaz filminin merakla beklenen devamı, oldukça iddialı. Tilda Swinton, sık sık kendisiyle konuşan tuhaf şeytani varlıklar ve benzeri halüsinasyonlar gören, İngiliz akademisyen Alithea Binnie'yi canlandırıyor. Daha sonra, İstanbul'a yaptığı bir yolculukta, antika bir şişeden Idris Elba’yı- bir Cin ya da Batı dilinde Genie - serbest bırakıyor ve ona nasıl şişelendiğinin hikayesini anlatıyor. Üç bin yıllık bir destanın yüz sekiz dakika gibi kısa bir sürede anlatıldığı filmde, görsel şölen ve başrol oyuncularının eğlenceli performansları dikkat çekiyor. Daha fazla Tom Hardy ve alev saçan araba olabilirdi tabii, ama bu tüm modern gişe filmleri için geçerli! Üç Bin Yıllık Hasret'i TV+’da izleyebilirsiniz.
Filmin adının neden "Açlık Oyunları" olduğu konusunda hâlâ bir fikrimiz yok - bu bizim için bir öğle yemeği molası koşuşturması anlamına geliyor - ama Gary Ross'un bu gençlik distopyası hâlâ 2010'ların başındaki en heyecan verici uyarlamalardan biri olarak öne çıkıyor, tabii Potter ve Twilight çılgınlıklarından hemen sonra (biliyorsunuz ki bu dönemde uyarlama seriler çok popülerdi). Aynı zamanda duygusal kaprisleri sınır tanımayan taş suratlı okçu Katniss Everdeen'i canlandıran genç Jennifer Lawrence için de büyük bir yükseliş sağlamıştı. Açlık Oyunları'nı Amazon Prime üzerinden izleyebilirsiniz.
Luca Guadagnino'nun yönettiği, Dario Argento'nun aynı isimli İtalyan filminden esinlenen ve Berlin'de geçen yeniden çevrimi Suspiria, gerçekten fantezi şemsiyesi altına giriyor diyebilir miyiz? Prime Video algoritmasına göre cevap evet ve olması gerekenden az izlenen bir korku başyapıtının, kendisine seyirci kazandırabilecek herhangi bir listeye dahil edilmesine asla karşı çıkmayacağız. Chloë Grace Moretz'in bu anaerkil filmi, 2018'in sonlarında Venedik Film Festivali'nde gösterildikten sonra izleyicileri ikiye böldü. Film orijinal metinden çok farklı bir tema sunuyor ve iki saat otuz iki dakikalık bir süreye sahip (bugünün standartlarına göre kısa olsa da o zamanlar için oldukça uzun karşılanmıştı). Tilda Swinton, filmde aynı anda üç farklı rolü canlandırıyor. Hatta bunlardan biri ürkütücü derecede inandırıcı yaşlı bir bilim insanı (doğal olarak yüzüne protezden katmanlar takılmış). Film bazı eleştirilerle karşılaşsa da bizce size çok iyi vakit geçirtecek! Suspiria'yı Apple TV’de izleyebilirsiniz.
BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.